Buğra Gülsoy: Yaptığım bütün işlerin içinde umut arıyorum

Sözcü Gazetesi'nden Özlem Gürses, Kanal D'de yayınlanan Azize dizisinin başrol oyuncu Buğra Gülsoy'la, İnkılap Kitabevi'nden çıkan ilk romanı Birinci Kıyamet'i konuştu.

Özlem GÜRSES / SÖZCÜ

Buğra Gülsoy: ‘Yaptığım bütün işlerin içinde umut arıyorum

Sosyal medya hesaplarında milyonlarca takipçisi var, özellikle kadın izleyici onu gerçekten çok seviyor... Kanal D ekranlarında yeni başlayan Azize’nin başrol oyucusu Buğra Gülsoy’dan söz ediyorum. Bunca şan şöhret arasında tam saatinde ve üzerinde sade bir hırka ile geldi röportaja Buğra... İnkılap Kitabevi’inden çıkan ilk romanı Birinci Kıyamet için buluştuk. Sadece kitabı değil, kötülüğü, kibri, aileyi, kadınları, erkekleri, tabii ki aşkı ve en çok da umudu konuştuk...

İlk romanınız İnkılap Yayınevi'nden çıktı; Birinci Kıyamet. Ve bu vesileyle sizin bir oyuncudan çok daha fazlası olduğunuzu öğrendik… Mimarlık okumuşsunuz, hem oyuncu, hem yazarsınız… Biraz anlatır mısınız?

1982 yılında Ankara'da doğdum, tüm eğitimim de orada geçti. Babam inşaat mühendisi, benim de mühendis olmamı istiyordu. Ama ben Mimarlık okumaya karar verdim… Kıbrıs Doğu Akdeniz Üniversitesine gittim.

Gidiş o gidiş! Bir daha da dönmemişsiniz Ankara'ya...

Önce Kıbrıs'ta tiyatro yapmaya başladım. Hayatımı değiştiren kişi Kıbrıs'ta Açık Tiyatro'nun Genel Sanat Yönetmeni Mehmet Uluğbay. Benim hocam, ustam oldu… Mimarlığı bitirdikten sonra Açık Tiyatro'da devam ettim. O arada Mehmet dedi ki “Burada çocuk oyunları da yapacağım, kalır mısın?” Tamam” dedim, olur. Babama karşı bir savaş vererek “dönmüyorum” dedim!

Siz böyle deyince babanız Niyazi Bey “Çıldırdın mı oğlum” demedi mi?

Dedi tabi demez mi! Ta ki, Maksim Gorki'nin ‘Ayak Takımı'nı yapmıştık, “Gel” dedim, “Bir gör, izle oyunu”. Oyunu izledikten sonra, “Tamam” dedi, o zaman emin oldu.

Yapımcılık, yazarlık, oyunculuk, kısa filmler… Hep yazan bir adam mıydınız?

Üniversite yıllarında yazmaya başladım. Aslında her şey fotoğraf merakımla başladı. Bir fotoğraf makinası almıştım kendime, Kıbrıs'ın her sokağında fotoğraflar çekiyordum. Sonra onları bilgisayarımda birleştirirken “Neden kısa filmler yapmıyorum” diye düşündüm… Yazılar, kısa filmler, tiyatro derken… kendimi İstanbul'da buldum.

O nasıl oldu?

Bir gün telefonum çaldı, açtım, Harika Uygur aradı, dönemin etkili bir kast direktörü. Tomris Giritlioğlu'nun bir projesi ile ilgili görüşmek istiyorum dedi. “Şaka yapıyorsunuz herhalde” dedim kapattım ben telefonu.

İnanmıyorum!

Gerçekten… Sonra ısrarla aradı, ben anladım ki gerçekten Harika Uygur ve son derece ciddi… “Siz nerden ulaştınız bana ?” dedim, internette tiyatro videolarımı görmüş… İstanbul'a böyle geldim, o proje de Hatırla Sevgili'ydi.

Röportajın devamını okumak için TIKLAYIN

Gören herkes aynı yorumu yapıyor! Narin Güran cinayetinde yeni ayrıntı Fenerbahçe Beko, Partizan'a şans tanımadı Nefes borusuna üzüm kaçan bebek kurtarılamadı Göl çekildi, ortaya çıkanlar herkesi şoke etti MasterChef'te inazılmaz kaza