Bu sözler Cem Yılmaz'ı kızdıracak: "Toplumdan uzaklaştıkça espri kalitesi düştü!"

Gazeteci ve sinema eleştirmeninin bu açıklamaları, ünlü komedyeni kızdıracak.

Eylül ayından itibaren yeni yayın dönemine girecek olan televizyon kanalları, birçok yeni diziyi izleyiciyle buluşturmak için geri sayım yaparken, sezon finali yapan yapımlar da yeni enerjileriyle ekran yolculuğuna devam etmeye hazırlanıyor. Gazeteci, aynı zamanda Star Gazetesi yazarı ve sinema eleştirmeni Serdar Akbıyık, yeni sezonda ekrana gelecek dizilerin başrol oyuncuları ve sinema dünyası ile ilgili Kehkeşan Dergi’ye çarpıcı açıklamalarda bulundu. 



Hollywood filmlerini ve Türk sinemasını eleştiren Akbıyık, özellikle Türkiye’de sinema oyuncusu kavramının yerleşmediğinden bahsetti. Akbıyık, “Yurt dışına baktığınızda oyuncular ne kadar yaşlanırsa karizmaları ve tecrübeleri o kadar artıyor. Bizde ise tam tersi.” diyerek Yeşilçam’ın ünlü jönlerinin kendilerini geliştirmemelerini eleştirdi. Ünlü gazeteci, Cem Yılmaz’ın son filmiyle ise işin kolayına kaçtığını çarpıcı sözlerle dile getirdi. İşte Akbıyık’ın o röportajı:



Türk sinemasının en büyük sıkıntısı nedir?



Senaryo sıkıntısı başta geliyor tabii ki, entelektüel sınıfın gerçekten entelektüel olmaması ve toplumun kendini geliştirmeme hastalığının sinemada da işlemesi. Buna oyuncular, yönetmenler, senaristler, yapımcılar, teknik ekipler ve biz sinema yazarları da dahil.



Şahan Gökbakar’ın filmleriyle ilgili yorumlarınızdan dolayı çok tepki aldınız, neden?

Türkiye’de özellikle entelektüel çevrede elitist bir bakış açısı hakim. Topluma uzak olmak matah bir şeymiş gibi sunuluyor. Ben olabildiğince toplumun içinde olmaya, onları anlamaya çalışıyorum. Halkı küçümseyerek kendimi büyütmek bana hiç doğru gelmiyor. Bu yüzden Türkiye’de gişe filmlerinin tu kaka edilmesine çok karşıyım. Şahan Gökbakar’ın filmlerini beğeniyorum, çünkü Şahan bu toplumda var olan bir karakteri izleyiciye anlatıyor.



“CEM YILMAZ SON FİLMİYLE İŞİN KOLAYINA KAÇTI”



Cem Yılmaz’ın, gösterilerinden oluşan bir seriyi sinemaya uyarlamasını nasıl buluyorsunuz?

Cem Yılmaz bu ülkenin en başarılı komedyenlerinden biri hiç kuşkusuz. Ancak son filmiyle tamamen işin kolayına kaçmış. Sinema sanat olduğu kadar ticarettir elbette ama bu izlediğimiz şey sinema değil. Bu kadar bağımsız film sinema salonu bulamazken Cem Yılmaz’ın Türkiye’nin birçok salonunu bu filmle haftalarca kapatmasını doğru bulmadım. Cem Yılmaz son yıllarda toplumdan da çok uzaklaştı. Artık yaptığı esprilerin günümüzü ne kadar yansıttığından şüpheliyim. Toplumla iç içe olmadıkça toplumu anlayamaz, bu kitleyi yansıtamazsınız.

 

Bu yaz Tom Cruise, Brad Pitt ve Johny Depp gibi isimlerin başrolünde yer aldığı yüksek bütçeli birçok film gişede hüsrana uğradı, bunu neye bağlıyorsunuz?

Hollywood sinemasının şu günlerde kendi stratejisini değerlendirdiğini biliyoruz. Bu strateji yazın çekilen büyük bütçeli popüler filmlerin -ki bunların çoğu bilimkurgudur-, ABD’de gişe yaparak gelir getirmesi hedeflenir. Oynayan oyuncunun ismi ne olursa olsun tüketimi önemseyen ve kalite açısından sığ filmler ne yazık ki kendini vuruyor. Maskeli Süvari, Beyaz Saray Düştü ve Pasifik Savaşı gibi yüksek bütçeli filmlere seyircilerin ilgi göstermemesiyle Hollywood zarar etmeye başladı.



WILL SMITH BİR ÇUVAL İNCİRİ BERBAT ETTİ



Bir eleştirinizde Will Smith’in son filmi için sadece kötü bir PR çalışması dediniz?

Kesinlikle öyle, hatta felaket bir örnek. Halbuki Will Smith ve oğlunun ilk filmi The Pursuit of Happyness çok başarılıydı. Jaden Smith’in bir diğer filmi Karate Kid’te bence başarılıydı. Fakat son filmleri After Earth sinemadan başka her şey. Will Smith filmde sadece ismi olsun diye var. Jaden ise ne fiziğiyle ne de kabiliyetiyle karakterinin içini doldurabilmiş görünmüyor. Proje Will Smith’in oğlu Jaden Smith için finanse ettiği bir PR çalışması ve yıllar sonra bu proje, çocuğunu oyunculuğa yönlendirmeye çalışan bir Hollywood starının iyi hesaplanamamış bir PR çalışması olarak anılacak. Maalesef… Will Smith ne yazık ki bir çuval inciri berbat etmiş.



Farklı türden birçok filmi aynı anda izlediğiniz oluyor, olumsuz etkileniyor musunuz?

Bizim gibi günde onlarca sinema filmi seyreden biri için etkilenmemek mümkün mü? Aşk, gerilim, şiddet, korku, dram filmleri derken her gün nefret etmeye başlıyoruz ya da seviyoruz, düşmanlarımız oluyor, üzülüyoruz, ağlıyoruz, gülüyoruz. Tüm duyguları çok karışık ve yoğun bir şekilde yaşamaya başlıyoruz. Bu konuda yazan diğer insanlar gibi duygusal açıdan çok fazla taciz ediliyoruz. 



SUPERMAN’İN SON İKİ FİLMİ DE FELAKET KÖTÜYDÜ



Devam filmlerle ilgili neler düşünüyorsunuz?

Başarılı bir filmin devamını çekmek bir Hollywood alışkanlığıdır. Ama çok az devam filmi orijinali kadar başarılı olur. Twilight’ın devam filmleri kesinlikle başarılı değildir. Ama Harry Potter veya Yüzüklerin Efendisi için aynı şeyi söyleyemeyiz. Süper Kahramanlar için de aynı durum söz konusu. Batman’in yeni serisi neredeyse orijinal seriden daha başarılı. Örümcek Adam’da öyle ama konu Süperman’e geldiğinde son iki film de bir felaketti. Iron Man çok başarılı bir seriydi, artık Avergers serisinin içinde izleyeceğiz. Açıkçası ben Iron Man’i çok severim ve bu karar beni biraz hayal kırıklığına uğrattı.



YEŞİLÇAM’IN JÖNLERİ KENDİLERİNE YATIRIM YAPMIYOR



Hollywood’da Robert De Niro, Morgan Freeman gibi birçok önemli aktör, ilerleyen yaşlarına rağmen başrol oynamaya devam ediyor…

Yurt dışına baktığınızda oyuncular ne kadar yaşlanırsa karizmaları ve tecrübeleri o kadar artıyor. Bizde ise tam tersi. Mesela Sean Connery’nin şu halini gençliğinden çok severim. Harrison Ford için de bu geçerli. Robert DeNiro, Dustin Hoffman ve tabii ki Jack Nicholson şu an çektikleri her filme koşarak giderim. Peki bizim oyuncularımız ne yapıyor. Tamam endüstri uygun durumda değil, onlara iş vermiyorlar. Ama, acaba bizim oyuncularımız kendilerini ayakta tutuyor mu? Hangisi tiyatroya gidiyor, gençlerin ne yaptığına bakıyor? Hayatla bağlantıları ne durumda? Bunlar bence asıl problemler.



Türkiye’de sinema oyuncusu kültüründen bahsedebilir miyiz?

Özellikle 2000 sonrası Türk sinemasında bir sinema oyuncusu kültüründen bahsedemeyiz. Ancak tiyatro ve televizyon dizilerinin uzantısı oyuncuların arada bir ürettiği filmler var. Hatta bu yüzden sadece yönetmen sineması kaldığını da söyleyebiliriz. Şuan hiçbir oyuncu sinemasıyla var olmuyor veya tanınmıyor.



ŞENER ŞEN’İ BAŞKA YÖNETMENLERİN FİLMİNDE DE GÖRMEK İSTERİM



Birçok yönetmenin özel oyuncuları vardır, her filmde birlikte çalıştıkları…

Yönetmen oyuncu ilişkisinde belirli isimlerin aynı projelerde rol alması bilindik bir tutumdur. Sonuçları da iyidir. Mesela ben asla Yavuz Turgul ile Şener Şen’in beraberliğini kötü bulmam. Ürettikleri filmler neredeyse Türk sinemasının belirli döneminin çatısını oluşturur. Ama başka türlü üretim yapmamaları problemdir. Şener Şen’i başka yönetmenlerin filmlerinde ve başka bakış açılarıyla da seyretmek isterdim. Yıllar geçiyor ve her şey eskiyor. Bunu düşünmek lazım. Bir oyuncu kabiliyetsiz olabilir ama inanın en kabiliyetsiz oyuncuyu bile oynatan, oyuncuların da değerini ortaya çıkartan yönetmendir. 



Yılmaz Erdoğan da Belçin Bilgin’i filmlerinde oynatıyor?

Yılmaz Erdoğan’ın Belçim Bilgin’e yaptığı en büyük kötülük belki de Kelebeğin Rüyası’nda eşini oynatmasıdır. Belirli yaştaki bir insanın bisiklete binen genç kız rolünü kaldıramayacağı ortadadır. Ve ne yazık ki Kelebeğin Rüyası’nda en kötü şey de Belçim Bilgin’in rolüydü. Burada Belçim Bilgin’den çok Yılmaz Erdoğan’ın suçlu olduğunu düşünüyorum.



TÜRK DİZİLERİ BİR FRAGMANI BİLE DOLDURAMAYACAK OLAY ÖRGÜSÜNE SAHİP



Dizi sektörüyle ilgili neler söylemek istersiniz. Özellikle takip ettiğiniz diziler var mı?

Yabancı dizileri özellikle de bilimkurgu dizilerini hiç kaçırmam. Defiance, Terra Nova, Continuum gibi dizileri severim. Bunun yanında Game Of Thrones, Da Vinci Damons, Hannibal gibi farklı türleri de zevkle takip ediyorum. Üzülerek söylemem gerekiyor ki yabancı diziler neredeyse bir sinema filmi kadar kaliteliyken Türk dizileri bir fragmanı bile dolduramayacak olay örgüsüne sahip. Onun için Türk dizilerinden uzak duruyorum.



BEREN SAAT’İN KENDİSİNİ KANITLAMASI ZOR



Beren Saat, Kıvanç Tatlıtuğ, Kenan İmirzalıoğlu, Nejat İşler gibi isimleri sinemada nasıl buluyorsunuz?

Özellikle Kıvanç Tatlıtuğ’un Kelebeğin Rüyası’ndaki performansı beni şaşırttı, çok başarılıydı. Nejat İşler’in de Kaybedenler Kulübü’ndeki performansı çok iyiydi. Kenan İmirzalıoğlu ise çok iyi aksiyon oyuncusu olabilecekken tam olarak kendini ifade eden projelerle buluşmadığını düşünüyorum. Eğer stüdyo sistemi gibi bir sistem olsaydı Türkiye’de en çok iş yapacakların başında Kenan İmirzalıoğlu gelirdi diye düşünüyorum. Beren Saat’in ise Türk sinemasının bulunduğu şu durumda sinema oyuncusu olarak kendini kanıtlaması çok zor.



GİŞE FİLMLERİ OLMADAN İZLEYİCİ SİNEMAYLA BARIŞMAZ



Türk toplumu nasıl bir izleyici?

Çok duygusal olduğunu düşünüyorum. Türk izleyicisini daha da ileri çekmek istiyorsak bu ancak gişe filmleriyle olur. Yani bağımsız veya Avrupa’daki ödüllü filmlerimiz sürsün ama asıl problemimiz bizim gişe filmleri. Bu sinema ancak onlar sayesinde izleyiciyle barışacak.


Narin Güran cinayeti davasında karar belli oldu Jose Mourinho'dan, Szymanski'nin satışına onay Ernest Muçi, Beşiktaş'taki kredisini doldurdu A101 28 Aralık 2024 aktüel kataloğu yayımlandı 5 Türk oyuncu dünya listesinde... Düğün yolunda feci kaza: Bir aile yok oldu