Başbakan Davutoğlu AYM'nin TİB kararını değerlendirdi: 'Böyle bir özgürlük anlayışı yok'
Başbakan Ahmet Davutoğlu dün akşam atv- A Haber ortak canlı yayındaydı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, dün akşam atv- A Haber ortak canlı yayınına katılarak, gündemdeki konulara dair açıklamlarda bulundu.
Davutoğlu, Anayasa Mahkemesi'nin dünkü 4 iptal ve 2 yürütmeyi durdurma kararıyla ilgili gerekçeli kararın bütününü okumadan bir açıklama yapmak istemediğini ancak yürütmeyi durdurma kararıyla ilgili olarak ilk intibasını paylaşmak istediğini söyleyerek şunları ifade etti.
"Hepimizin çok açık yüreklilikle tartışması lazım. Hepimiz fikir özgürlüğünü savunuruz, bunun hiç tartışılır bir tarafı yok. 4 yıl köşe yazmış biri olarak benim için gazeteci özgürdür ki 28 Şubat şartlarında yazdığımız bazı yazılar için rektörün aranıp, 'yazmayı bıraksın' dendiği durumlar da oldu. Bunları hep savunuruz, iletişim özgürlüğü de önemli. Ama her özgürlüğün bir ahlaki çerçevesi, etik boyutu var. O prensiplere uyulmadığı zaman birileri için özgürlük denilen alan başkalarının güvenliğini de özgürlüğünü de tehdit edebiliyor. Burada TİB'in böyle bir müdahale yetkisi almasına karşı çıkışa ben iki sebeple karşı eleştiri getiririm. Birincisi ya uygulamadaki gecikme başka bir insanın özgürlük alanını yok ederse hatta güvenliğini tehdit ederse bunun sorumlusu kim olacak"
"AYM'nin böyle bir durumda benim ve ailemin hakkını nasıl koruyacağını merak ediyorum" diyen Davutoğlu, geçen yıl Gezi Parkı olayları sırasında yaşadığı bir olayı paylaştı.
Davutoğlu, Kuzey Afrika'dayken, eşi ameliyatta, bir kızı yurtdışında, diğeri İstanbul dışında, diğer iki küçük kızının ise evde yalnız olduğu sırada atılan bir tweette, "Şu anda Davutoğlu'nun evine saldırmak üzereyiz, herkesi oraya çağırıyoruz" diyerek evinin adresinin verildiğini anlattı.
Büyük endişeye kapıldıklarını belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dışişleri bakanı olarak, devlet yetkilisi olarak değil, hiç bu vasıflarla söylemiyorum, herkesin kendisini benim yerime koymasını rica ediyorum. Bir vandallar grubu eve doğru harekete geçmek için Twitter'ı kullanıyor. Peki burada TİB'in böyle bir tweeti görüp bunu durdurması mı insan haklarına daha saygılıdır yoksa 'ben bir mahkemeye gideyim, mahkeme de karar alsın sonra bir bakayım' demesi mi özgürlüklere saygıdır? Eğer durdurulmamış olsa böyle bir saldırı gerçekleşse ve bir zarar ortaya çıksa bunun hesabını kim verecek? Özgürlükler konusunda kahramanlık yapmak çok kolaydır ama AYM'nin her vatandaşın hukukunu gözetecek çözümler de üretmesi lazım"
"Yargının göz önüne alacağı vatandaşların hukukunun korunmasıdır"
"Sayın Haşim Kılıç, dostumuzdur" diyen Davutoğlu, Anayasa Mahkemesi'nin her yıllık toplantısına gidip konuşma yaptığını, ne zaman davet etseler her zaman gittiğini söyledi. Anayasa Mahkemesi'nin Türkiye'nin en saygın kurumu olduğuna işaret eden Davutoğlu, "Çok zor zamanlarda ne kadar doğru tavırlar aldığını da hep teyit etmişiz, takdir etmişiz" dedi.
Twitter'ın, kapatılması üzerine açılan davaya yerel mahkemenin baktığını anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Daha Birinci Mahkeme görürken Anayasa Mahkemesi, karar aldı ve Twitter'ın hakkı yeniyor diye onun lehine karar aldı. Daha Birinci Mahkeme karar sürecini tamamlamadan karar aldı. O zaman Sayın Haşim Kılıç, açıklama yaptı, 'Sınırdayken, birisinin sınır dışı edilmek üzereyken o sırada İdari Mahkeme kararını beklemesi onun hakkını yok edeceği için böyle bir hak ihlalini ortadan kaldırmak için ben bunu erkene alırım.' Yani, bir misal verdi. Peki, Anayasa Mahkemesi, yürüyen bir dava ile ilgili, onu öne alma yetkisini kendisinde görüyorsa bir hukuku korumak için, insanların can güvenliği söz konusu olduğunda, Sayın Cumhurbaşkanımıza Başbakanken o olaylar esnasında ailesine, kendisine ne kadar ağır hakaretler yapıldığını, ne tehditler savrulduğunu, bizlere, vasıflarımızı unutun, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak benim de Cumhurbaşkanımızın da ailelerinin veya diğer insanların, anamuhalefet partisi liderinin de, başka konularda ayrı düşeriz ama ailesine bir şey olduğunda onun ailesinin namusu bizim namusumuzdur. Onun eşine yapılacak en ufak bir hakaret, bakın az önce Kılıçdaroğlu'nu eleştirdim, buradan söylüyorum Sayın Kılıçdaroğlu'nun muhterem hanımefendilerine yapılacak en ufak bir hakareti kendi hanımıma yapılmış adlederim. Veya diğer liderin, hiç fark etmez, en büyük hasımlarımın... Şimdi, 'el insaf' denir yani. Bütün bu hakaretleri yapacaklar, ev basmak üzere çağrıda bulunacak... O süreç devam etti, o kişi de bulundu. Bunlar, senaryo değil, bir örnek vermiyorum, yaşadığımız bir olayı söylüyorum"
Davutoğlu, yaşadığı olayı Uluslararası Basın Enstitüsü'nde anlatması üzerine gözlerin açık kaldığını ifade ederek, şunları söyledi:
"Burada özgürlük demek çok kolay. Özgürlüğü gerçek zeminine oturtacak olan şey ve yargının göz önüne alması gereken şey, ertesi gün kimler tarafından övüleceği değil, vatandaşların tek tek hukukunu koruyacak olması. Kendi yaptığı uygulama ile kıyas aldığında nasıl Anayasa Mahkemesi, Twitter konusunda bir uluslararası şirketin çıkarını koruyarak erken tavır almayı insan haklarına gerekli gördü TİB'in de herhangi bir mahkeme kararı beklemeden 4 saat içinde erken bir kararla böyle bir durumu durdurmasını da bu hakkı da vermesi lazım"
"Def-i mefasid celb-i menafiden evladır"
Batı ülkelerinde bir kişinin can tehdidi varsa veya ulusal güvenlik varsa mahkeme kararı beklemeden durdurma yapıldığını dile getiren Davutoğlu, Uluslararası Basın Enstitüsü'nün New York Times'de çıkan haberle ilgili kendisine "Niye bu gazeteci Türkiye'de açıkça eleştirildi?" diye sorduğunu aktardı. Bir basın organında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile kendisinin Hacı Bayram'dan çıkarken çekilmiş bir fotoğrafın "Hacı Bayram'ın etrafında IŞİD elemanları toplanıyor" diye bir haberle birlikte kullanıldığını hatırlatan Davutoğlu, New York Times'ın da haberi o gazeteden aldığını aktardı.
Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Peki, siz kendinizi benim yerime koyun, dedim. Ben, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıyım. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı orada. Bu bahsedilen cami, Anadolu'nun en kutsal mekanlarından birisi. Bütün Türklerin saygı duyduğu bir insan orada metfun. Şimdi, şöyle bir haber olsaydı, New York Times basar mıydı, dedim. Bir sinagog, İsrail Başbakanı çıkıyor o sinagogdan, yanına da aşağıda bir haber, 'Gazze'yi bombalayan katiller, bu sinagog etrafında toplanıyor' diye bir haber yayınlansaydı, bunu herhangi bir batılı basar mıydı? Ya da bir kilise resmi ile bir terör örgütünü yan yana zikreder miydi? O zaman, 'Haklısınız' dedi bazıları. 'Haklısınız, yanlış olmuş', ama o kadar alışılmış ki"
Konunun hala gündemde tutulduğuna işaret eden Davutoğlu, "Çünkü Müslüman'ın canı ucuz diye görüyorlar, Müslüman'a hakaret serbest diye görüyorlar. Eğer Türkiye'de cumhurbaşkanıysanız, başbakansanız, herkes hakaret edebilir diye görüyorlar ama birilerinin, o hakaret edenlerin 4 saatlik hakaret etme özgürlüğünü Anayasa Mahkemesi teminat altına alamaz. Hakaret varsa, tehdit varsa, agresif provokasyon varsa TİB, kamu yararı adına bunu durdurur ama böyle bir durum yoksa da o Torba Yasa öngörüyor ki gider, mahkemeye götürür, kaldırır yine" diye konuştu.
"Def-i mefasid celb-i menafiden evladır" diye bir mecelle kuralı bulunduğunu ve bunun temel hukuk prensibi olduğunu vurgulayan Davutoğlu, bir kötülüğü bertaraf etmenin bir iyiliği celb etmekten önce geldiğini kaydetti.
Davutoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Çünkü bir kötülüğü def etmeden iyiliği celb edemezsiniz, iyiliği alamazsınız. Şimdi, TİB'in yaptığı def-i mefasid. 'Herkese yapacağım' demiyor, '4 saat içinde bir hukuk ortadan kalkıyorsa buna çözüm bulacağım' diyor. Eminim yarın Anayasa Mahkemesi, mutadı veçhile bu tür hakaret eden çevrelerce, bazı çevrelerce özgürlük kahramanı olarak görülebilir ama benim hukukumu koruyamaz. Benim derken Ahmet Davutoğlu'nu demiyorum, Başbakanı. Evde iki çocuğu, bir vandallar grubunun saldırısı için tweet ile çağrı yapılmış bir babanın, bir annenin ve o çocukların hukukunu koruyamaz. Dünyada da böyle bir özgürlük anlayışı yoktur"