Ayfer Tunç: Batı'dan eşitlik talep ediyorum

Yazar, yazar örgütü Pen International için bir yazı kaleme aldı.

"Doğudan Yükselen Edebiyat" başlıklı yazısında Tunç, Türk edebiyatının Batı''dan bakıldığında nasıl algılandığını, bunun yanında Türkiye'de "gerçekten" olan nelerin olup bittiğini ve Batı'daki edebiyat dünyasına yönelttiği eşitlik talebinden söz ediyor. "Benim kuşağımda da, genç kuşakta da ciddiye alması gereken, durgunluk içindeki bir edebiyatı hareketlendirecek nitelikle eserler yazan azımsanmayacak sayıda Türk yazar çalışıyor." diyen Ayfer Tunç'un yazısını Türkçe olarak yayımlıyoruz

 

"Doğu’dan bakıldığında Batı’nın, Batı’dan bakıldığında Doğu’nun başladığı bir ülke olan Türkiye’de, yaşadığımız çağın olumlu/olumsuz tüm dinamiklerini içeren, canlı, heyecanlı, kuvvetli bir edebiyat ve bana ümit veren bir genç yazarlar kuşağı var. Ama eskiye göre daha az önyargılı, daha fazla meraklı ve iştahlı olmakla birlikte, yine de “oryantalist” unsurlar içeren Batılı bakış açısının göremediği -görmek istemediği- bir edebiyat bu

 

 Üzülerek söylemeliyim ki, özellikle Batılı yayıncılara dolayısıyla okurlara da egemen olan bu yeni oryantalist anlayış bizden ve bizim doğumuzdaki ülkelerden, 20. yüzyılın Batılı yazarları tarafından olgunluğun zirvesine taşınmış, nitelikli bir edebiyatın seçkin ürünlerini beklemiyor. Batılı okurlar bizden onların Batılı, bizim Doğulu olduğumuzu daha net gösterecek, kendilerini iyi hissetmelerini sağlayacak romanlar yazmamızı bekliyorlar. Pek çok pratik ve somut örnek bir yana, bunu eğilimi kendimizden biliyorum. Biz de öyleyiz. Biz de kendi doğumuzdan bunu bekliyoruz, çünkü günümüzde her toplum kendi doğusuna az ya da çok oryantalist bir bakışla yaklaşıyor.

  

Osmanlının Batılı okurlara çok çekici gelen tarihinden, akıl almaz bir yoksulluktan, Müslüman dünya ile Batılı yaşam biçimi veya etnik kimlikler arasındaki derin çatışmalardan, törelerin ve geleneklerin mahvettiği hayatlardan bahseden romanlar yazıyorsanız Batılı yayıncıların ilgisi uyanıyor. Müslüman olduğu veya tersine batılı bir yaşama biçimini benimsediği için acı çeken kadın hikayeleri anlatıyorsanız kapılar çabucak aralanıyor. Bu temalar hiç şüphesiz edebiyatın kapsamı içindedir. Ama sorun şu ki, Batılı yayıncılar bu temaların oldukça klişe, kaba, sıradan okurun hiç kafa yormadan okuyacağı örnekleriyle daha çok ilgileniyorlar.

  

Oysa Türkiye’de, Batı’nın beklentilerini karşılayacak eserlerin yanı sıra, evrensel ölçütlerle değerlendirilmesi gereken, dünyanın ve Türkiye’nin dününe ve bugününe derinlikle bakan, gerçek bir edebiyat var. Goethe’nin “Welt Literatür” kavramıyla tanımladığı, dünyanın ortak hazinesi olan bir edebiyat anlayışının içinde yer alması gereken yapıtlar yazılıyor. Bu edebiyat Müslüman, Batılı, köylü, kentli, azınlık, kadın, erkek ve benzeri kimliklerin ötesinde insanın ta kendisiyle, varoluşuyla, ontolojisiyle, felsefesiyle, zihniyle, bilinçaltıyla ve her türden kimliğiyle ilgileniyor. Böyle metinler yazan Türk edebiyatçılar üst düzeyde bir kurgu anlayışı, nitelikli anlatı teknikleri kullanıyorlar.



Yazının devamı için tıklayın 





 


Galatasaray, Kayseri'yi ezdi geçti Maximin, Mourinho'yu hayal kırıklığına uğrattı Türkiye'nin en zeki illeri belli oldu! Wanda Nara Siyah Tangasıyla Meydan Okudu! Şakir Paşa Ailesi'ndeki yatak sahneleri alev aldı! AFAD duyurdu: Muğla açıklarında deprem