Asgari ücret rakamını açıkladı: 8 bin 250. Milyonların gözü bu rakamda. 2023 yılı asgari ücret ne kadar olacak? Ekonomist İnan Sözer'den flaş açıklama
Milyonlarca çalışanın gözü kulağı 2023 yılı asgari ücret rakamında. Hükümetten gelen açıklamalar asgari ücretle çalışan milyonlarca çalışanın mağdur edilmeyeceği yönünde. Bununla ilgili çok çeşitli rakamlar dile getirilse de ekonomist İnan Sözer, Medyatava TV'ye çok önemli açıklamalar yaptı ve asgari ücret rakamını açıkladı.
Yıl sonunda yapılması planlanan asgari ücret ve emekli maaşlarına zam oranı, ne kadar olacak? Orana göre işsizlik rakamı çift haneye döner mi?
Medyatava TV'ye konuşan ekonomist İnan Sözer, batık kartlar konusunu da değerlendirdi.
“TÜSİAD VE MÜSİAD’IN SON AÇIKLAMALARI ÇOK ÖNEMLİ”
“Tüm sanayicilerden gelen artık biraz enflasyonla mücadele etme konusunda daha somut bir adım atalım... Çünkü gün geçtikçe hayat pahalılığı devam ediyor… Biz Aralık ayında bir baz etkisiyle enflasyon yavaşlar mı diye bakıyoruz ama ondan öte sürekli vatandaşların, 84 milyonun hayat pahalılığına kendi yansıması açısından bir serzeniş olduğunu görüyoruz. Çalışanlar aldıkları ücretten ve ortamdan memnun değiller. Çalışanlar hem mutfak hem kira masrafları ve faturalardan memnun değiller. Toplumsal çerçevede baktığımız zaman aslında biraz daha hayat pahalılığını yenebilecek, alı gücünü iyileştirebilecek politikalara çok ihtiyaç duyuyoruz. Henüz daha o noktadan biraz uzak olduğumuzu ve böyle orta vadede bir ümit verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Neyse ki, bence ironik bir şekilde seçim sathındayız da maliye politikalarında önemli ölçüde birtakım değişiklikler görüyoruz. Yakın zamanda Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı; esnafa kredi vb. adımlar, bir torba yasası var mecliste… Burada da sicil affı vs. konuşuluyor. Bu tip adımlar aslında o gelir adalesindeki bozulmayı bir miktar törpülüyor. Ancak bu halen 84 milyon için alım gücünde bir iyileşme değil. Enflasyonun tam anlamıyla kontrol altına alındığı ve bundan sonra kiraları, faturaları daha rahat ödeyeceğimize dair bir adım değil. Tam da bu tartışmanın ortasında biz bir yüksek oranlı asgari artışına hazırlanıyoruz. Buna iş aleminin vereceği reaksiyon çok önemli. O yüzden ben hem TÜSİAD’ın hem de MÜSİAD’ın bu hafta içerisinde yaptığı açıklamalarla, ‘Enflasyonla mücadele edelim. Büyümeden bir miktar feragat edebiliriz’ demeçlerini çok önemli buluyorum.”
“8 BİN 250 TL’NİN ALTINDA BİR ASGARİ ÜCRET GÖRMEYECEĞİZ”
“Yıl sonunda asgariye yapılacak zam, aynı oranda emekli maaşlarına da yapılacaktır. Kabaca yüzde50-60’ları konuşuyoruz… Asgari ücretteki artışı henüz bilmiyoruz. Ancak benim tahminim ve genel izlenimim, 8 bin 250 TL’nin altında bir asgari ücret görmeyeceğiz. Ancak bu sene 3’ncü yüksek oranlı asgari ücret artışı görüyoruz. Kabaca bir yıllık döngüde bakacak olursak; bu bir yıl içerisinde asgari ücretliler kendilerine sorsun… Acaba daha yüksek oranda asgari ücret aldıkları için mutlular mı? Yoksa faturaları, kiraları, mutfak masrafları daha düşük olsaydı da asgari ücretleri aynı seviyede mi kalsaydı daha mutlu olurlardı? Bu cevabı bence kendileri versinler. O yüzden de bizim toplumsal çapta cevabımız, yankımız bir olabilsin. Hangisi acaba asgari ücretli çalışanları daha mutlu eder?”
“ASGARİ ÜCRETE YAPILACAK ZAMLA İŞSİZLİK RAKAMI ÇİFT HANEYE DÖNER”
Asgari ücrete yapılacak zamla, işsizlik oranı çift haneye kuvvetle muhtemel geri dönecektir. Şu an sadece iş aleminin reaksiyonuna bakıyorum; çok da fazla sahayı geziyorum. Bir ekonomist olarak Anadolu’nun her yerini geziyorum. Orada gördüğüm yapı, şu an bazı şirketlerde grevlerin bile olduğu yönünde, her ne kadar manşet rakamlara yansımamış olsa da… Buradaki yapı çok sürdürülebilir değil. Türkiye’nin en güçlü sektörlerinden biri, bugün inşaat sektöründen sonra en çok zorluk çeken sektör, tekstil sektörü… Çünkü bu sektörün önünde 2 tane temel zorluk var. Biz aslında Çin ile ucuz iş gücümüzde rekabet edelim istiyorsak, bunun sonu, iş aleminin de ifade ettiği gibi; çözülebilir bir yapı değil…
Türkiye ancak katma değeriyle, jeostratejik konumuyla Avrupa, Dünya’ya mal satabilir. Biz, iş gücümüz daha ucuz olsun diye bakıyorsak, bunun sonu yok. Bunun sonu işverenler açısından mecburen işçileri çıkarmaktan geçiyor. Avrupa’da özellikle resesyonun olduğu, oradaki talebin düşeceği bir ortamdan geçiyoruz ki, artık son birkaç haftadır Avrupa’dan gelen veriler, daralmanın başladığı yönünde… Bu daralma konjonktürü bizim tekstil ihracatına ister istemez negatif yansıyacak… Bunları yakın zamanda göreceğiz.
İhracat rakamlarında eksiye dönmüş olacağız. Böyle bir ortamda, sektördeki firmaların hem bankalardan kredi almalarını sınırlıyoruz hem de artan aham madde vb. faturaların yanı sıra üzerine bir de asgari ücretliden daha fazla artık yapıyoruz. İşverenin yerine kendinizi koysanıza, nasıl olacak da işçiyi çıkartmadan bu yüksek asgari ücret artışlarını sürdürebilecek? Kendisi satış fiyatlarına yansıtabiliyor mu ki, üretim maliyetlerindeki artışı kompanse edebilecek? Mecburen doğal olarak empati yapacak olursak oradaki çalışanlardan bir kısmını çıkarmak, belki de şirketin tamamen kapanmak zorunda kalacağını, ne yazık ki… Ondan sonra kalan işçilerle daha az üretim yapmakla yüzleşeceğini kabul etmemiz gerekir. Bu risklere karşı aslında bizim daha ince işçilik yapıyor olmamız lazım.”
“İŞVERENLER ‘MÜLTECİLER İYİ Kİ VAR’ DİYOR”
“Memleketini seven bir ekonomist olarak maalesef ben de bunları duyduğumda çok üzülüyorum. Ama bu çok yaygınlaşmış durumda. Tıpkı bankacılık sektöründen kredi kullanımı yapabilen nadir firmalardan birilerinde kullandıkları kredilere karşılık vadesiz mevduat zorunluluğu olduğu gibi… Şimdi biz sistemin temel ihtiyaçlarından harici olarak bir şeyi zorla yaptığımız zaman masanın karşısında oturanlar bunu sürdürebilmek adına doğal olarak bir çözüm buluyor. İş veren kartlarını alıp, yatırdığı maaşların bir kısmını elden alıyor. Mülteci tarafından büyüyen bir sorunumuz var ama sahada işverenlere sorsanız, ‘İyi ki onlar var’ derler. Çünkü onları asgari ücretin altında çalıştırma haklarına sahipler. Bu Anadolu’nun birçok yerinde yaygınlaşmış durumda. İstanbul’da bile… Fabrikalarda mülteciler asgari ücretin altında çalışıyorlar. Bankacılık sektörüne bakıyorsunuz, kredi faizleri çok düşük ama regülasyonlar çok ağır diye, bu sefer onlar da 120 bin TL’lik kredi verip, ‘20 bin TL’sini mevduat, 100 bin TL’sini de kredide kullanabilirsin’ diyor. Şimdi biz böyle alternatif kapılar mı yoksa sürdürülebilir makul bir çıkış kapısı mı arayacağız?”
“BANKA BORÇLARININ ‘ASGARİSİNİ’ ÖDEYEBİLEN KAÇ KİŞİ VAR? BUNU BİLMİYORUZ!”
“Türkiye’de bugün, bireysel kredi ve kredi kartını hiç ödeyemeyen insan sayısı, Temmuz ayı sonu itibariyle bir milyon kişiye gelmiş durumda. 1 Milyon insan icralık olduğu için sicil affı bekliyor. Buradaki sorunu iyi anlıyor olmamız lazım. Çünkü biz sadece, icralık olan kısmın 1 milyon olduğunu biliyoruz. Çok değil bundan 6 ay önce 250 bin insandan bahsediyorduk. Şimdi muhtemelen artmaya devam eden bir yığının önünde sorunu çözmeye çalışıyoruz. Acaba asgarisini ödeye kaç kişi var? Bu rakamı bilmiyoruz mesela. 84 milyonun aslında gün geçtikçe son bir yıldır izlenen ekonomik politikalarından ötürü maalesef fakirleştiğini bu cephede de görüyoruz. Burada maalesef sürdürülebilir acı reçetelere ihtiyacımız var.”