Arınç: Yeni sokak olayları olacağına yönelik istihbaratımız var
Bülent Arınç, Gezi Parkı gibi yeni sokak olaylarının olacağına yönelik istihbarat edindiklerini söyledi.
TRT Haber Genel Yayın Yönetmeni Ali Ahmet Böken'in sunduğu 'Neler Oluyor'a konuk olan Arınç gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Gezi Parkı eylemleri ile ilgili “Gezi olaylarının üzerinden 1 aydan fazla süre geçti. Yaygınlaşmaya başlamıştı. Hem İstanbul’da hem de yurdun değişik illerinde olaylar meydana geldi. Şu anda Gezi Parkı yeni haliyle hizmete açıldı. Sayın Başbakan son kararın halka sorulacağını söyledi. Hali hazırda mahkeme kararları var. Durum bundan ibaretken yasadışı olaylara da kolluk güçleri müdahale ettiler. Protesto bir haktır. Neyi beğendiklerini, neyi beğenmediklerini söylemek için insanlar izin almadan sadece önceden haber vererek gösteri yapabilir. Ancak başkalarının haklarına zarar vermeye kalkanlara kanunlar sıcak bakmaz. Biz de hükümet olarak buna müsaade etmeyiz. Muhalefet, bu hükümet kötü, ben ülkeme daha iyi hizmet edeceğim diyebilir. Muhalefetin görevi zaten budur. Ancak bunun yeri Meclis'tir. Bu muhalefetin güçlü olmadığını, hükümetin gitmeye niyeti olmadığını düşünenler böyle bir girişime teşebbüs etmiş olabilir." dedi.
Yeni sokak olayları olacağına yönelik istihbarat edindiklerini belirten ve bu eylemlere karşı halkı sağduyuya çağıran Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, hukuk dışına çıkıldığında hukukun buna müsaade etmeyeceğinin altını çizdi.
GEZİ PARKI'NIN YAKLAŞAN SEÇİMLERLE İLGİSİ
Gezi Parkı olaylarını yaklaşan seçimlerle ilişkilendiren Arınç, şunları söyledi: “Seçim öncesi muhalefetin birtakım çalışmaların içerisinde olması normal. Ancak demokraside bunun yeri Meclis’tir. Ana muhalefet iktidar alternatifi olmaya en çok hak eden partidir. Ancak iş sokağa kalıyorsa, sokakların bu şekilde kullanılmasına biz müsaade etmeyiz. '3 tane seçim oldu. Biz AK Parti ile baş edemedik.' diyenler anketlerde AK Parti’nin şimdi de yüzde 50’in altında olmadığını görüyorlar. Yapılacak çok şeyleri var, ama güçleri yetmiyor. Bu kez ne yapıyorlar hükümeti kendileri yıkamadıkları için sokak hareketlerine destek veriyorlar. Bu olayların yaşanmasında bir dış mihrakın varlığı söz konusu. İçerdekiler kadar, bunlara dışarıdan maddi ve manevi destek verenlerin olduğu gözüküyor. Bunların bir kısmı kesin bilgidir, bir kısmı da öngörüdür. Bu iş Türkiye’dekilerin becerebileceği bir iş değildi. Gelişmeler senaryonun uygulanmasında bazı güçlerin parmağının olabileceğini ortaya koydu.”
"OLAYLAR YAŞANIRKEN HÜKÜMET İÇİNDE FİKİR AYRILIĞI VAR MIYDI?"
“Düzgün bir hükümet her şeyi göz önünde bulunduran bir hükümettir. Bu görüşmeler sırasında herkesin kendi görüşmelerini söylemesi doğaldır." diyen Arınç, olaylar yaşanırken hükümet içinde fikir ayrılığı olup olmadığı ile ilgili şunları söyledi: "Dedikodular çıkarıldı. Benimle ilgili, Cumhurbaşkanımızla ilgili, Başbakanınmızla ilgili. Başbakan o zaman güzel bir cevap verdi. Kişilerin, kabiliyeti, üslubu farklı olabilir. Hz. Osman’ı Hz. Ömer’le kıyaslamak mümkün olmaz, Hz. Ali ile Hz. Osman’ı kıyaslamak mümkün değildir. Biri daha Celalli, biri daha mülayim olabilir. Karakterleri, fıtratları farklıdır. Bizim de farklı üsluplarımız olabilir, ama bu bir ve beraber olmadığımızı göstermez."
ÇÖZÜM SÜRECİ
Türkiye’nin 35 yıldır terör ve teröristle mücadele ettiğini ve binlerce insanın kaybedildiğini söyleyen Başbakan Yardımcısı Arınç, "Silahları susturacak bir çözüm bulmamız gerekiyordu. 10 senedir bunu düşünüyorduk. Memleketimizi gelişmelerine karşı Türkiye’nin içerisini kemiren bir sıkıntımız var. Silahların susup siyasetin konuşulması gerekiyordu. Konuşulabilecek bir isim vardı o da İmralı'da... Hükümet olarak biz istihbarat birimlerimizle İmralı ile görüşmeleri başlattık. Daha sonra BDP'li vekiller görüştü. Nevruz’da BDP’li vekiller Öcalan’ın mektubunu okudu. Öcalan, örgüte silah devri bitsin, yurt dışına çıkılsın talimatı verdi. Buna üzülemeyiz, sevinmeliyiz.” dedi.
Başbakan Yardımcısı, hükümet olarak bu çözüm sürecinde sonuna kadar gitmeye kararlı olduklarını belirterek, "Bu baldıran zehri içmekse, içmeye razıyız. Bu Türkiye'nin büyük ve son şansıdır.” şeklinde konuştu.
"SİNİR UÇLARIMIZA DOKUNMASINLAR"
Terör örgütünün ele başlarından gelen tahrik edici açıklamalara da değinen Başbakan Yardımcısı Arınç, “Terör sinir uçlarımıza dokunmasınlar, çözüm sürecini destekliyorlarsa ne konuşacaklarını bilmeleri lazım.” ifadesini kullandı.
Arınç konu ile ilgili açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Sadece terör elebaşları değil, bazı BDP’li milletvekillerinin de dikkatli olması gerekiyor. Mesela Van Milletvekili Özdel Üçer… Valiye, emniyet görevlilerine, kamu personeline karşı saygılı olunmalı. Yeri geliyor doktor tokatlıyorlar, polis tokatlıyorlar. Partilerin çok dikkatli olmaları, bu çirkinliklere müsaade etmemeleri gerekiyor."
"BÖLGEDE BİR KÜRT DEVLETİ HAYALİ VAR MI?"
Arınç, bölgedeki bir Kürt devleti ihtimali için şöyle konuştu: "4 parçalı Kürdistan hayali olduğu muhakkak. Irak’ta bu yaşandı ve yerel bölge ortaya çıktı. ABD girdi oraya, sonra oradan çekildi. Irak’ta her gün intihar saldırılarında yüzlerce insan ölüyor. Suriye’de de şimdi böyle bir hayal olabilir. Geçici bir yönetim kurarak en azından Suriye’deki boşluk dolana kadar değerlendirmeye çalışanlar olduğunu da gördük. İran buna ne kadar teşnedir bilmiyorum. Yani bu bölgelerde Kürtlerin yoğun oldukları bölgede bir ülke kurma hayali olabilir. Buna da Kürdistan diyebilir. Kürdistan coğrafi bir bölgenin adı için kullanılıyor. Bundan rahatsız olmakla birlikte bazı bölgelerdeki gelişmelere müdahale edecek konumda değiliz. Ancak kendi içimizdeki sorunlara mücadele edebiliriz. Türkiye’de hiç kimse böyle bir devletin kurulması talebinde değil. En uç noktalardakiler bile bu düşüncelerde değil. 1000 yıldır et ile tırnak gibi olmuşuz. Gidecekleri bir yerleri yok. Hiçbir özerklik talebimiz olmadı diyorlar. Üniter yapımızı bozacak hiçbir teşebbüse müsaade etmeyiz."
MISIR’DA YAŞANANLAR
Arınç, Mısır ile ilgili de şu değerlendirmede bulundu: "Mısır’da yaşanan olaya ilk tepki gösteren ve dünyaya ilan eden Türkiye’dir. Hem ABD hem AB, yaşananlara açıkça darbe diyemediler. Darbe olunca arkadan gelecek bellidir. Seçilmiş liderlere karşı çalışan, Meclis’i fesh eden, seçilmişlerin hakkını bir başkasının eline veren mekanizmayı darbe olarak nitelendiriyoruz. Biz ‘Saçma sapan suçlamalarla seçilenleri tutuklamayın, seçimlere gidin’ dedik. Türkiye tek başına kaldı. Körfez ülkeleri, dahil darbeye destek verildi. Mursi’ye bir kuruş vermeyenler, darbecilere 12 milyar dolar gönderdiler. Herkesin bir yerlerden endişesi korkuları var. Bunlar bir kenara, güzel şeyler yaşanmadı. Darbeciler korktular halka ateş ettiler. Masum insanları katlettiler. Her darbe bunu yapar. Bunların sonra düşüşleri daha da hızlanacak. Rejime direnişler artacak. Ancak Mısır’da Mursi serbest bırakılmalı ve bir an önce seçime gidilmelidir." (CİHAN)