Amasra maden faciası için ön rapor hazırlandı. 42 madenci feci şekilde hayatını kaybetmişti
Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu’na ait maden ocağında 14 Ekim'de grizu patlaması sonucu 42 madenci feci şekilde hayatını kaybetmişti. TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi, yaşanan faciaya ait ön raporu yayınladı.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi, Amasra’da 42 işçinin yaşamını yitirdiği maden faciasına ilişkin ön raporu yayınladı. Raporda, maden ocağındaki havalandırmaya ilişkin; “Her ne kadar TTK tarafından yapılan sunumda ana vantilatörün kapasitesinin teorik olarak 11.500 m3/dak olduğu ifade edilse de; ocağın direnci dikkate alındığında mevcut emilen hava miktarının üzerine çıkılması mümkün gözükmemektedir” denildi. Raporda, faciada belirleyici faktörlerden birinin 'liyakatsiz ve deneyimsiz kadroların görev başına getirilmeleri' olduğu saptaması yer aldı.
Raporda, faciaya ilişkin “Merkezi Gaz İzleme Servisi CH4 Sensör verilerinden anlaşıldığı üzere; metan patlamasının zamanı 18:09 olarak değerlendirilmektedir. Faciayı oluşturan patlama (ya da patlamalar zinciri), ocağın gerek yatay gerekse dikey olarak yaygın biçimde etkilenmesine yol açmıştır. Olayın sonucunda 42 madenci yaşamını yitirmiş, denetim altına alınamayan yangın yüzünden ocak; -250 katından iki, -100 katından da bir barajla kapatılmıştır” ifadesi yer aldı.
“MEYDANA GELEN OLAYIN BÜYÜKLÜĞÜ DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE TAŞ TOZU UYGULAMASININ YETERSİZ OLDUĞU SÖYLENEBİLİR”
Raporda "Havalandırma" başlığı altında şu değerlendirmelerde bulunuldu:
“Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği’nin ilgili maddesi uyarınca işletmede sensör gruplarının bulunduğu anlaşılmakla birlikte bu sensörlerin ocak ve galeri içindeki yerlerinin ve kesit içinde konumlandırıldıkları yerlerin uygun olup olmadığı incelenen planlardan net olarak anlaşılamamaktadır. Eldeki verilere göre grizu patlamasının yaşandığı kabul edilen -320 Kalın Damar hazırlık baştaban yolunda bulunan CH4 27 Nolu sensörün yeri tam olarak netlik kazanmamıştır. CH4 27 Nolu sensörle çalışma arını arasında elektrikli ünitelerin bulunması da sensörün bulunduğu yerin sorgulanmasına neden olmaktadır. Bu sensörün Merkezi Gaz İzleme Servisinde görülmediği ya da adresinin farklı olduğu yönündeki bilgiler de açıklanmaya muhtaçtır. Aynı taban yolunda bulunması gereken CO 27 Nolu sensör de paylaşılan bilgilere göre -350 katından gelen kalın damar nefesliğin dönüş havası üzerinde kurulu olduğu anlaşılmaktadır.
-350 kalın damar hazırlık alt tabanyolunda ve -350 tavan damar alt tabanyolu içinden sürülen bacalarda CH4 sensörlerinin bulunmaması; buralardaki elektrikli ünitelerin Otomatik Devre Kesicilere bağlı olmaması sonucunu doğurmaktadır. Bu durum sensör yerleşimlerinde gerekli özeninin gösterilmediği izlenimi uyandırmaktadır.
Ayrıca, TTK’nın Meclis Araştırma Komisyonundaki sunumları ve savcılık ifadelerinden anlaşıldığı üzere ATİM Merkezi Gaz İzleme Biriminde yeterli personelin görevlendirilmediği de görülmüştür.
ATİM’e ait yeraltı ocağından olası patlamaların etkilerinin azaltılması için su barajları kullanıldığı ve taş tozu uygulaması yapıldığı belirtilmektedir. ATİM ocağında yaşanan patlama sonrasında bazı işçiler su barajları sayesinde kurtulduklarını beyan etmişlerdir. ATİM’e ait yeraltı ocağında TTK yetkilileri tarafından patlayabilir tozla mücadele için taş tozu uygulaması yapıldığı beyan edilmiş olsa da ocakta meydana gelen olayın büyüklüğü düşünüldüğünde taş tozu uygulamasının yetersiz olduğu söylenebilir.
“OCAĞIN DİRENCİ DİKKATE ALINDIĞINDA MEVCUT EMİLEN HAVA MİKTARININ ÜZERİNE ÇIKILMASI MÜMKÜN GÖZÜKMEMEKTEDİR”
Her ne kadar TTK tarafından yapılan sunumda ana vantilatörün kapasitesinin teorik olarak 11.500 m3/dak olduğu ifade edilse de; ocağın direnci dikkate alındığında mevcut emilen hava miktarının üzerine çıkılması mümkün gözükmemektedir. Zira vantilatörler bir karakteristik eğri üzerinde çalışmakta ve kurulduğu ocağın direncine ve dolayısıyla ocağın karakteristik eğrisine uygun şekilde hava sağlamaktadır.”
“ÇALIŞMA İŞYERLERİNİN BİRBİRİNE İRTİBATLI OLMASI NEDENİYLE NEREDEYSE TÜM ÇALIŞMA ALANLARININ ETKİLENDİĞİ AÇIKTIR”
Raporun “Facianın değerlendirilmesi” başlıklı kısmında; maden ocağının genel planlamasının tasarımında hatalı uygulamaların olduğu kaydedilerek, şöyle dendi:
“Ocaktaki temiz hava miktarının yeterli olup olmadığı değerlendirilmeden aynı anda tali olarak havalandırılan birçok hazırlık çalışmasının sürdürülmesi ve neredeyse tüm çalışmaların bir şekilde birbirine irtibatlanması gibi uygulamaların ocağı havalandırma açısından riskli hale getirmiş olduğu değerlendirilmektedir… Hayatını kaybeden işçilerin ocak içindeki yerleri incelendiğinde ocakta meydana gelen bir patlama sonucu çalışma işyerlerinin birbirine irtibatlı olması nedeniyle neredeyse tüm çalışma alanlarının etkilendiği açıktır.”
Raporda şu değerlendirmeler yer aldı:
“ÖLÜMLERİN AÇIĞA ÇIKAN YÜKSEK SICAKLIK VE ŞOK DALGASI NEDENİYLE DARBE, YANMA VE ORTAMA YAYILAN KARBONMONOKSİT ZEHİRLENMELERİ SONUCU OLUŞTUĞU SÖYLENEBİLİR”
“ATİM meydana gelen patlamanın ardından çıkan yangının yalıtımı için ocağın -100 katında bir adet ve -250 katında iki adet baraj ile zorunlu olarak kapatılması, olayın nedenlerinin net bir şekilde açıklanmasını zorlaştırmaktadır. Ancak, olay sonrası kurtarma ve keşif çalışmalarına katılan görevliler ile kurtulan madencilerden elde edilen bilgiler çerçevesinde metan patlamasının -320 kalın damar hazırlık tabanyolu içerisinde gerçekleştiği ve ölümlerin açığa çıkan yüksek sıcaklık ve şok dalgası nedeniyle darbe, yanma ve ortama yayılan karbonmonoksit zehirlenmeleri sonucu oluştuğu söylenebilir.
“MEYDANA GELEN OLAYIN DİNAMİT ATIMI NEDENİYLE OLUŞTUĞU İDDİA EDİLİYOR OLSA DA BU İDDİAYI DESTEKLEYECEK KANITLARIN OLMADIĞI DEĞERLENDİRİLMEKTEDİR”
Her ne kadar ATİM’de meydana gelen olayın -320 Kalın Damar tabanyolunda dinamit atımı nedeniyle oluştuğu iddia ediliyor olsa da ölüm raporları, sensör verileri ve olayın ocak içinde gelişimi incelendiğinde bu iddiayı destekleyecek kanıtların olmadığı değerlendirilmektedir. Zira olay eğer -320 Kalın Damar taban yolu arınındaki dinamit atımı sebebiyle gerçekleşmiş olsaydı bu taban yolunda bulunan başta barutçu Öner Yıldız olmak üzere tüm işçilerin hem darbeye hem de açık aleve maruz kalmış olmaları gerekirdi. Oysaki ölüm raporları incelendiğinde, bu taban yolunda bulunan 16 işçiden 7’sinin hafif yanıkla birlikte esasen CO zehirlenmesi nedeniyle hayatlarını kaybetmiş olmaları bu öngörüyü destekler niteliktedir.
“AMASRA’DA YAŞANAN FACİADA, BELİRLEYİCİ FAKTÖRLERDEN BİRİNİN LİYAKATSİZ KADROLARIN GÖREV BAŞINA GETİRİLMELERİ OLDUĞU GÖRÜLMEKTEDİR”
TTK’da yaşanan en önemli sorunlardan biri liyakatsiz yöneticiler, liyakatsiz kadrolaşma ve partizanlık sorunudur. Yönetim kadrolarının atanmasından işçi alımına kadar her alanda yapılan politik müdahaleler, TTK'yı bir işletme olmaktan çıkarıp, iktidar partisinin ve ilgili sendikanın arka bahçesi haline getirmiştir. Amasra’da yaşanan faciada, belirleyici faktörlerden birinin liyakatsiz ve deneyimsiz kadroların görev başına getirilmeleri olduğu görülmektedir.
“24 NİSAN 2019 TARİHİNDE HAVALANDIRMA VE TOZLA MÜCADELE BAŞMÜHENDİSLİKLERİNİN KAPATILMASI İLE MERKEZİ GAZ İZLEME SERVİSLERİYLE İLGİLİ MÜHENDİSLİK HİZMETLERİNDE CİDDİ ZAFİYETLER ORTAYA ÇIKMIŞTIR.”
ÜBİTAK TÜSSİDE (Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü) tarafından 24 Nisan 2019 tarihinde tamamlanarak yürürlüğe konulan ‘TTK’nın yeniden yapılanması ve norm kadronun belirlenmesi projesi’ kapsamında bazı Daire Başkanlıkları, Şube Müdürlükleri ve Baş mühendislikler iptal edilmiştir. Bu kapsamda Havalandırma ve Tozla Mücadele Başmühendislikleri de kapatılmıştır. Bu süreçte havalandırma, tozla mücadele ve merkezi gaz izleme servisleriyle ilgili mühendislik hizmetlerinde ciddi zafiyetler ortaya çıkmıştır. Tek hedefi küçülme olan ve masa başında yapılan organizasyon çalışmalarının, yeraltı kömür madenciliğinin sorunlarına cevap üretemediği ağır bir bedel ödenerek görülmüştür.”
SORUŞTURMA İZNİ TALEP EDİLMEMİŞ
Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Genel Müdürü Kazım Eroğlu ile Genel Müdür Yardımcısı Ercan Gebeş hakkında soruşturma açılmadığı, savcılığın, Enerji Bakanlığı'ndan izin talebinde bulunmadığı ortaya çıktı.
TTK'nın iki tepe yöneticisi hakkında soruşturma yürütülmediği, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş'ın yazılı soru önergesine verdiği yanıtla ortaya çıktı.
Sözcü’den Erdoğan Süzer’in haberine göre, Demirtaş, bilirkişi ön raporunda, Kazım Eroğlu'nun üç maddeden (havalandırma, metan drenajı, teknik personel sayısındaki eksiklik), Ercan Gebeş'in de iki maddeden (havalandırma ve metan drenajı) kusurlu bulunduğuna işaret ederek bu iki isim hakkında soruşturma açılıp açılmadığını Dönmez'e sordu. Dönmez, bu soruya, “Amasra Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bahsi geçen kişiler hakkında herhangi bir soruşturma izni talep edilmemiştir” yanıtını verdi. Demirtaş, bu yanıtla yargı skandalının resmen ilan edildiğini, ayrıca Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sorumluların adli ve idari soruşturmayla ortaya çıkarılacağı yönündeki sözlerinin boş olduğunun ortaya çıktığını söyledi.
Demirtaş, “Ölümlü kazada kusurlu olan herkesin tutuklanması gerekirken, görünmez bir el devreye girmiş ve sicili bozuk AK Parti bürokratları, yargı yoluyla yine korunmuştur” dedi. Kazım Eroğlu ve Ercan Gebeş'in açığa dahi alınmadıklarını belirten Demirtaş, “Yargı önünde hesap vermesi gereken bu kişilerin ellerini kollarını sallayarak gezmeleri ve hatta TTK'yı yönetmeye devam etmeleri, 42 madencinin ailesini üzdüğü gibi tüm Türkiye'nin vicdanını da yaralamaktadır. Savcılığın, derhal Enerji Bakanlığı'ndan bu kişiler hakkında soruşturma izni ve tutuklama talep etmesi gerekir” ifadelerini kullandı.
KOMİSYON O MADENE İNDİ
TBMM Amasra Maden Kazasını Araştırma Komisyonu, TTK Karadon Müessesesi’nde maden ocağında incelemelerde bulundu. İncelemelerin ardından açıklama yapan Komisyon Başkanı Taner Yıldız, "Bartın Amasra ve Zonguldak’ta içinde bulunduğumuz müessesede eksi 460 kotuna kadar inerek incelemelerimizi tamamladık. İthalatın önlenmesi, yerli üretimin artırılması adına ortaya konan emekten dolayı teşekkür ediyorum. Gerek Soma bölgesindeki linyit gerek Zonguldak bölgesindeki taşkömürü ile beraber Türkiye yerli kömürünü çıkarmaya devam edecek. Bunu da işçi sağlığı, iş güvenliği kurallarına uyarak yapacak. Bizim buradaki incelemelerimiz de bu yönde oldu" dedi.
'BİZİM KAZANDIĞIMIZDAN DAHA HELAL PARA'
Madende çalışan işçilerin sağlığının her şeyin önünde olduğunu belirten Yıldız, "Bu ayın sonuna kalmadan komisyon çalışmalarını tamamlamaya gayret edecek ve bunu sağlayacak. Buradaki hepimizin hissettiği, aşağıda da konuştuk; bizim kazandığımız paralardan daha helal paraların buralarda kazanıldığını, alın teriyle beraber kazanıldığını ve bütün yüreklerini bu manada işçi kardeşlerimizin de ortaya koyduğunu söylemek isterim. Her birimizin güvenliği birbirine emanet. Her birimiz omuzlarımıza yüklenen sorumluluğu ve iş görevlerini tam anlamıyla yaptığımız anda inşallah ve bir kısım tedbirleri de üst düzeyde alıyor olmamız sistemi iyi bir şekilde ortaya koyup koruyup kolladığımız takdirde bu kazaların en aza indiğini görmüş olacağız. Bütün gayretlerimiz bu yöndedir. Bu kazaların önlenmesiyle alakalı gerek kanuni gerek mevzuat gerekse bizatihi şantiye ve sahalarda yapılan çalışmalar olacaktır" diye konuştu.
'BÜTÜN DETAYLARI DEĞERLENDİRDİK'
Yıldız, bütün detayları değerlendirdiklerini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Havalandırmadan tutun ki sensörlere varıncaya kadar, ana kontrol merkezinden bütün detaylara kadar değerlendirme şeklinde oldu. Münhasıran biz Bartın Amasra’daki maden kazası vesilesiyle bu komisyonu topladık ama kurallarımızın bir kısmı genel olacak. Bundan sonraki bütün maden kazalarının önlenmesine yönelik olacak. Uzman arkadaşlarımız önümüzdeki 2 hafta içerisinde yoğun bir gayret gösterecekler."