Ali Tezel'in geçmişi Balçiçek İlter'i şaşırttı
Sosyal güvenlik uzmanı Tezel, tıp adamı olduğu yılları anlatırken, sünnetçilik yaptığını da açıkladı.
Habertürk ekranlarında Balçiçek İlter'in konuğu olan Ali Tezel bu kez çalışma hayatına dair açıklamaları değil tıp adamı kimliğiyle gündemde. Geçmişte sağlık memurluğu ve anestezi uzmanlığı yaptığını açıklayan Ali Tezel, sünnetçilik yaptığını da anlattı. Sünnetçilik geçmişiyle Balçiçek İlter'i şaşkına çeviren Ali Tezel, hikayesini canlı yayında paylaştı.
"İLK ADIM SİĞİL DOKTORUYDU"
Sosyal Güvenlik Uzmanı olmadan önce sağlık memurluğu, sünnetçilik gibi birçok farklı iş yaptığını söyleyen Tezel sözlerine şöyle devam etti: 18 yaşımda okulu bitirdim, Nevşehir'e tayin edildim. 1985'te sağlık memuru olarak işe başladım. İlk adım siğil doktoruydu. Her sabah sağlık ocağının kapısına gittiğimde elleri siğilli 7-8 tane çocuk olurdu. " Beni tedavi et" derlerdi. Siğilin tamamı psikolojiktir. Ben bunu Konya Devlet Hastanesi Eski Başhekimi'nden öğrendim. Biz öğrenciyken bir çocuğun kolu kırılmıştı. Hasta içeride yatıyordu, ellerinde de onlarca siğil vardı. Başhekim çocuğa önce hangisi çıktı diye sordu, küçük cerrahi setini çıkarıp onu kesti. Çocuğa da "Yarına hiçbir şeyin kalmayacak, merak etme" dedi. Ertesi gün beraber gidip baktık, 24 saat içinde çocuğun kolu hiçbir siğil yokmuş gibiydi. Siğil böyle, inanılırsa geçer.
"SÜNNETÇİLİK DE YAPTIM, ZOR BİR ZANAAT"
Uzun yıllar sünnetçilik de yapan Tezel, o dönemi de şöyle anlattı: "Nevşehir'de haftasonları sünnetçilik yapıyordum. Sonra İzmir'e tayin oldum. İzmir'de Alsancak Devlet Hastanesi'nde geceleri acil serviste nöbet tutuyor, gündüzleri Dokuz Eylül Üniversitesi Çalışma Ekonomisi bölümünde okuyordum. Haftasonları da sünnetçilik yapıyordum. Sünnetçilik genelde steril ortamda yapılmıyor, onlarca kişi size karışıyor, çocuğu üzmemeniz lazım, bir yandan da şov yapmanız gerekiyor. Sünnet yapmak zor bir zanaat, stresli bir şey ama aynı zamanda güzel.
"KAST SİSTEMİNDEN RAHATSIZ OLUNCA MÜFETTİŞ OLDUM"
Sağlıkçılığı çok sevdiğini söyleyen Tezel, bu mesleği ikinci sınıf muamele gördüğü için bıraktığını söyledi. Tezel "Sağlıkçılık çok hoşuma gidiyordu, o konuda zirvede olduğumu da düşünüyordum. Ancak yardımcı sağlık personeli olarak allame-i cihan da olsanız doktorun emri altındasınız. İkinci sınıf muamele görüyorsunuz. Ben de bu kast sisteminden çok rahatsız olduğum için bir başka mesleğe geçtim.Okulu bitirdikten sonra ÖSYM sınav açtı. Ben de sınava girdim, kazandım ve müfettiş olarak işe başladım.
"EMEK UCUZ OLMASIN, BUNA BENİM EMEĞİM DE DAHİL"
Bilgiyi paraya çeviren ender kişilerden birisi olduğunu da öyleyen ünlü Sosyal Güvenlik Uzmanı şöyle devam etti: Bilginin para etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bazen bana "Sen emek taraftarısın ama parasız da çalışmıyorsun" diyorlar. Evet, emek taraftarıyım. Emek ucuz olmasın, emek bedava olmasın, emek değerli olsun diye uğraşıyorum. Buna benim emeğim de dahil. Ben bu işten zengin oldum diyemem ama fakir de değilim. Gayet rahatım. Ancak benim esas işim bu bilgiyi dağıtmak. Bilgiyi paylaşmayı çok severim. Şimdiye kadar 350'den fazla uzman yetiştirdim.
"OKUYANLAR 1000TL'YE RAZI, OKUMAYANLAR PATRON OLUYOR"
Bütün üniversite öğrencilerinin derdi şu; 'Ben burayı bitirince nerede işe girerim?' Esas sorun şu; okuyan, 3-4 dil bilen, 2-3 fakülte bitiren, bir işverenin yanında 1000 TL'ye razı olacak, büyük işsizler yığını var. Okumayanlarsa patron oluyor. Çünkü eğitim sistemimiz kurallara uymayı öğretiyor. İşte cahil cesareti farklı bir şey. Sistemi bilmiyor, direk dalıyor... Sistemi bilen kişi de girişimci olmayı, iş yeri sahibi olmayı, düşünmüyor. Kimin yanında işe gireceğini düşünüyor. Çünkü sistem korkutuyor.