Adaletin tesisinde yargı ve yargıç hayati öneme sahip. AYM Başkanı Zühtü Arslan'dan flaş açıklamalar: Hakimin temel görevi insanların haklarını güvenceye almaktır

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen İslam Dünyası Anayasa Yargısı Konferansı Açılış Kongresi'ne katıldı. Açılış konuşmasında söz alan Arslan, "Hakimin temel görevi insanların haklarını güvenceye almaktır" ifadelerini kullandı.

Kaynak: A.A

Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, "Devletin ve devlet organları arasında özellikle yargının amacı, zulmün giderilerek adaletin tesis edilmesi, insanların hak ve hukukunun korunmasıdır. Bu anlamda hakimin temel görevi insanların haklarını güvenceye almak, İbn Haldun'un kendi ifadesiyle halkın hukukunu korumaktır." dedi.

Arslan, Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen İslam Dünyası Anayasa Yargısı Konferansı Açılış Kongresi'nde yaptığı konuşmada, kalıcı bir platforma dönüşmesini istedikleri konferansın ilk toplantılarını, 4 yıl önce yine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla Dolmabahçe Sarayı’nda yaptıklarını hatırlattı.

Bugünkü konferansın ilk açılış kongresine ev sahipliği yapmaktan memnuniyet duyduğunu dile getiren Arslan, "Bilindiği üzere, anayasa yargısının temel işlevi, anayasanın üstünlüğünü sağlayarak bireylerin hak ve özgürlüklerini güvenceye almaktır. Bu işlevi yerine getirebilmek için de toplum sözleşmesi mahiyetinde olan anayasalarda yer alan adalet, hürriyet, eşitlik, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı gibi anayasal ilke ve değerlerin mutlaka hayata geçirilmesi gerekiyor. Kuşkusuz bu ilke ve değerler, zamana ve zemine göre farklı isimlerle adlandırılabilmekte, hatta uygulamaları da değişebilmektedir. Ama bu ilke ve değerlerin kökleri bütün medeniyetlerde ortaktır." diye konuştu.

TÜM DİNLER HUKUK VE ADALETİ MERKEZE ALMIŞTIR

Adaletin tarih boyunca tüm toplumlarda toplumsal ve siyasal hayatın temel erdemi olduğunu anlatan Arslan, adalet olmadan toplumun ve devletin varlığının ve devamının söz konusu olamayacağını vurguladı.

Adaletin gerçekleşmesinin aracının da hukuk olduğunun altını çizen Arslan, "Bu nedenle ideal topluma dair değerler manzumesi sunan tüm dinler, hukuku ve adaleti merkeze almışlardır. Nitekim Kur'an'da adaletin gerçekleştirilmesi, dinin varlık sebeplerinden biri olarak ifade edilmekte, insanların adaleti yerine getirmeleri için peygamberlerle birlikte kitabın ve mizanın indirildiği belirtilmektedir. Buradaki mizan kelimesinin aynı zamanda terazi anlamına geldiği de hepimizin malumudur. Hemen her toplumda adaletin sembolü olarak kullanılan terazi sayesinde insanların hukuku korunur, hakları eksiksiz olarak verilir." ifadelerini kullandı.

SORUMLULUĞUMUZ ADİL KARAR VERMEK

Arslan, adalet terazisini elinde tutanların sorumluluğunun hakkaniyete uygun davranmak, doğru ölçmek ve adil karar vermek olduğunu, böylece insanlar arasında adaletin tesisinde yargının ve yargıcın ne kadar hayati öneme sahip olduğunun da ortaya çıktığını aktardı.

İslam'ın diğer kaynaklarının da adaleti ve adaletten kaynaklanan başta eşitlik, temel hak ve hürriyetler olmak üzere diğer evrensel değerleri sıklıkla vurguladığına işaret eden Arslan, "(Ey insanlar!) diye başlayan mesajlar arasında ayrımcılık yasağı, can, mal ve neslin korunması, suç ve cezaların şahsiliği, din ve vicdan hürriyeti gibi toplumsal hayatın sağlıklı şekilde sürdürülmesinin olmazsa olmaz esasları yer almaktadır. Dolayısıyla anayasa yargısı kapsamına giren bu ilke ve değerler bize yabancı değildir. Bilakis bunlar bizim öz değerlerimizdir. Düşünce ve söylem olarak zengin bir müktesebatı olan medeniyetimizin adalet, eşitlik ve hürriyet gibi değerlerinin hayata geçirilmesi sadece Müslüman coğrafyada değil, dünyada yaşanan sıkıntılara da çare olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

Dünya üzerinde yaşanan sıkıntılara da değinen Arslan, sözlerine şöyle devam etti:

"Şiddete ve istismara maruz kalan kadınlar ve çocuklar, eksilmesi gereken birer rakam olarak görülen mülteciler, açlık sınırının altında hayata tutunmaya çalışanlar, inançlarından veya düşüncelerinden dolayı cezalandırılanlar, bizim gibi olmadığı için dışlanan ve ötekileştirilen insanlar... Dünyamızdan bu insan manzaraları, ulusal ve uluslararası düzlemde karşı karşıya kaldığımız adalet açığının görünümleridir. Bu noktada belki de en büyük sorun, öteki olarak görülen ile sağlıklı bir ilişki kuramamaktan ve ötekinin de bizim gibi haklarının olduğunun tam olarak içselleştirilememesinden kaynaklanmaktadır."

İZZETBEGOVİÇ ÖRNEĞİ

Arslan, küresel adalet açığının Müslüman coğrafyasındaki yansımasını teşhis eden kişilerin başında merhum Aliya İzzetbegoviç'in geldiğine dikkati çekerek, İzzetbegoviç'in 25 yıl önce İslam ülkelerinin temsilcilerinin katıldığı bir toplantıda "İslam en iyisi ama biz en iyisi değiliz." sözüyle, içinde bulunulan durumu çok veciz şekilde özetlediğini aktardı.

Aliya İzzetbegoviç'in tespitle yetinmeyip, teorik ve pratik çözüm yollarını da gösterdiğini belirten Arslan, İzzetbegoviç'e göre İslami hassasiyetin gerektirdiği hedefin, "Ahlaki disipline ve siyasi özgürlüğe sahip bir toplum" ve "Hukuka bağlı bir devlet" oluşturmak olduğunu vurguladı.

Temel hak ve hürriyetleri koruyan hukuk devleti hedefinin gerçekleşmesi bakımından yargı kurumlarına, özellikle anayasallık denetimi yapan yüksek mahkemelere çok büyük görevler düştüğünü ifade eden Arslan, şunları kaydetti:

"Belirtmek gerekir ki temel hak ve hürriyetlerin yargı eliyle korunması fikri de bize yabancı değildir. Bu da İslam'ın öngördüğü bir anlayışın ürünüdür. Asırlar önce İbn Haldun devletin devamı için insanların hak ve hürriyetlerinin korunması gerektiğini özenle vurgulamıştır. Mukaddime'de insanların haklarının ihlali 'zulüm' kelimesiyle ifade edilmiştir. İbn Haldun'a göre zulüm, yani hak ihlalleri, medeniyetin harap olmasına, dolayısıyla devletin zarar görmesine neden olur. Bu sebeple devletin ve devlet organları arasında özellikle yargının amacı, zulmün giderilerek adaletin tesis edilmesi, insanların hak ve hukukunun korunmasıdır. Bu anlamda hakimin temel görevi insanların haklarını güvenceye almak, İbn Haldun'un kendi ifadesiyle halkın hukukunu korumaktır."

AYM VAZGEÇİLMEZ KONUMA GELDİ

Bireysel başvurunun kabul edilmesiyle anayasa yargısının alanının da genişlediğine vurgu yapan Arslan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Günümüzde anayasa mahkemeleri bir yandan normların anayasaya uygunluğu denetimini yaparak, diğer yandan da bireysel başvuruda hak ihlali iddialarını inceleyerek, anayasal hak ve hürriyetlerin korunması bakımından vazgeçilmez konuma gelmişlerdir. Bu bağlamda benzer görevler üstlenmiş olan anayasa mahkemelerinin ve anayasallık denetimi yapan yüksek yargı organlarının işbirliği ve tecrübe paylaşımı oldukça önemli hale gelmiştir. Bugün ilk kongresinin açılışını yaptığımız İslam Dünyası Anayasa Yargısı Konferansı'nın bu açıdan eşsiz bir fırsat ve imkan sunduğuna inanıyorum. Taslak tüzükte belirtildiği üzere konferansın, hukukun üstünlüğünün ve ülkelerimizde yaşayan herkesin temel hak ve hürriyetlerinin daha iyi korunmasına önemli katkılar yapmasını temenni ediyorum."

A101 26 Aralık Perşembe aktüel kataloğu yayımlandı Galatasaray, Kayseri'yi ezdi geçti Maximin, Mourinho'yu hayal kırıklığına uğrattı Türkiye'nin en zeki illeri belli oldu! AFAD duyurdu: Muğla açıklarında deprem İstanbul'da polise saldırı: Şüpheliler gözaltında