Abdullah Öcalan TBMM'de Konuşursa Ne Olur?
tv100.com yazarı Fuat Uğur, dün Devlet Bahçeli'nin yaptığı "Öcalan gelsin TBMM'de konuşsun" çağrısı sonrasında dikkat çekici bir yazı yazdı ve Özgür Özel'in önerisini hatırlattı "Meclis’te tüm partilerin katılımıyla bir masa kurulmalı ve sürecin belirlenmesinde söz sahibi olmalı." dedi.
Fuat Uğur'un "Öcalan Meclis'te konuşursa ne olur?" başlıklı tv100.com'daki yazısı
Baştan adını koymak gerekirse bu akla şapka çıkarılır.
Belli ki çok düşünülmüş, taşınılmış ve planlanmış bir sürecin başlangıcıydı MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin dünkü grup toplantısında yaptığı konuşma.
Hatırlayacaksınız, kendisi geçtiğimiz haftalarda Meclis’teki parti grubunda DEM’lilere el uzatırken dünkü konuşmasının ilk işaret fişeğini çakmıştı.
Ve geldi arkası:
“Türkiye'ye getirilirken her türlü hizmete hazırım diyen terörist başı buyursun terörün bittiğini ilan etsin. Bu çağrımı anlamayanlar, saptırmaya çalışanlar oldu. Gelsin TBMM'de DEM sıralarına katılıp silah bıraktığını ilan etsin, terörün tamamen bittiğini örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın. Her adımı atmaya kararlı, inançlıyız. Yeni yüzyıl yeni hayat temelinde bagajları boşaltalım ve milli hedefleri birlikte yakalayalım."
Şu bir gerçek. Bundan sonra ne olursa olsun, 22 Ekim 2024 günü hep Bahçeli’nin yukarıdaki sözleriyle hatırlanacak.
Konuşmasının her bir cümlesi başlı başına bir arka plana sahip.
Bahçeli’nin öteden beri hep ismindeki gibi bir DEVLET AKLI’NIN TEMSİLCİSİ olduğunu düşünmüşümdür. Özellikle de kendisinin Türkiye’nin en kritik dönemlerinde ve dönemeçlerinde hep başrol oyuncusu olduğu dikkate alınırsa dünkü sözleriyle nasıl bir siyaset yapıcı aktör olduğunu, yine tarih yazdığını rahatlıkla anlayabiliyoruz.
Özgür Özel ne demiş, DEM’den nasıl tepki gelmiş, bir takım irili ufaklı ve milliyetçiliği kendilerinden menkul siyasi parti lideri akılları hâlâ eski Türkiye’de olduğundan nasıl milliyetçi oyları kendilerinde konsolide etme amaçlı çakallık yapmışlar, hepsini bir kenara koyun.
Mesele bunun çok ötesinde.
Ortadoğu’daki jeopolitik kendini her geçen gün daha fazla burnumuza dayıyor. Sınırlarımıza kadar gelme istidadı gösteren, derin NATO’nun tetikçisi olarak coğrafyayı ateşe vermekle görevlendirilmiş İsrail eliyle başlatılmak istenen topyekün savaştan önce içeriyi tahkim etme gereği apaçık ortada. Çünkü ABD İsrail eliyle İran’a saldırarak, Irak, Suriye hattında bir “Birleşik Kürdistan” koridoru kurmanın yapı taşlarını döşüyor. Bunun için yıllardır YPG denen PKK aparatı terör örgütüne on binlerce tır silah yardımı yapıp militanlarını eğitime almadı mı?
Devlet aklı, işte tam da bu noktada Bahçeli’nin ağzından bazı sorular yöneltiyor muhataplarına:
1-Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine uygun olarak ülkenin sahibi mi olacaksınız yoksa bu topraklardan koparılacak parçayla bir ütopyanın parçası mı?
2-Ülkemiz bir ateş çemberi ile çevriliyken, yangının bize de sıçraması ihtimali sizi de heyecanlandırıyor mu?
3-Bu kargaşada armut pişer bize de düşer mantığıyla ellerinizi mi ovuşturuyorsunuz?
Eğer bu sorulara yanıt EVET ise çok yazık.
Bahçeli ve daha sonra onun açıklamalarına destek veren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan peş peşe çağrılarıyla yine kendilerini DEV AYNASINDA görmeye temayüllü olan bu yapıya son şanslarını kullanmaları için yeni bir fırsat daha yaratıyor.
Önemli olan köprüden birlikte geçebilmek.
Kürtler işte tam burada “Biz tüm Osmanlı döneminde özerk bir bölge olarak kalmamıza rağmen, emperyalistler yurdumuza saldırdığında o köprüden hep birlikte geçtik. Ama Cumhuriyet’in inşasında yoktuk, yok sayıldık” diyeceklerdir ki el hak haklılar.
İşte bu yüzden Devlet Bahçeli diyor ki
“Yeni Yüzyıl, Yeni Hayat, Yeni Türkiye temelinde bagajları boşaltalım ve milli ülküleri hep birlikte yakalayalım.”
Evet artık bagajları boşaltmak gerekiyor.
Peki nasıl olacak?
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da belirttiği gibi ALTIN ORAN’ı tutturarak.
Hem şiddetten uzak hem de özgürlükçü bir ülke olmayı başararak.
Erdoğan, geçmişe atıfta bulunarak, uzatılan eli reddedenlerin hem kendilerinin Nitekim kaybettiğini hem de ülkeye kaybettirdiklerini söylüyor.
Şu düşünce hepsi için bir felaket olur.
Hükümet, Cumhur İttifakı sıkıştı, bize muhtaç, bu yüzden el uzatıyor.
Yanlış. Sadece bölgede yaşanan gerçeklik karşısında geçmişi bir kenara bırakıp, millet için her şeyi sineye çekip kendileri için son derece RADİKAL BİR ÖNERİDE bulunuyorlar.
Bu eli tutup gereğini yapmak ya da yapmamak.
Geçen defa efendilerine teslim oldular büyük umutlarla, sonuç onlar için felaketti.
Bu kez yine ülkemizin herhangi bir sıkışıklığını fırsat bilip bu milleti sırtından hançerlemeye kalkarlarsa yaşanacak trajedinin tek ve kaybetmiş tarafı olup tarihe gömülürler.
Olay bu kadar basit.
Belki şu NOT’u da eklemeliyim.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in önerisini devlet ciddiye alıp Meclis’te tüm partilerin katılımıyla bir masa kurulmalı ve sürecin belirlenmesinde söz sahibi olmalı.