SİNA KOLOĞLU / MİLLİYET CADDE
Salı akşamı ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’yi izlerken milletin
yaşlanıp yaşlanmadığı sorulup duruyordu. Dizinin yeni sezon ilk
bölümününün izleyen açısından ortak noktası, milletin yaşı başıydı!
En azından benim bulunduğum mekanda öyleydi.
Sanırım her izleyenin evinde de şu müthiş yorumlar vardı: “Yahu bu
çocuk 10 yıl geçmiş o kadar büyümemiş”, “10 yılda bu kadar mı
yaşlanır insan?”, “Osman 1. sınıfa gidiyormuş, o sırada Soner'in
kızı doğmuş. Ama bakıyoruz yeni bölümdeki hali en fazla 5
yaşında...”
Bu anlamda tek tartışılmayan isim; Cemile...Uzun lafın kısası zaman
öyle bir geçmiş işte. Kimine göre 5, kimine göre 10 yıl. Takılmayın
bunlara.
Asıl kamera ağır geçiyor
Bu diziler film
uzunluğunda olduğu sürece konu da ‘ağdalı’ysa (Öyle Bir Geçer Zaman
Ki’ de olduğu gibi) çekilmesi mümkün olmayan bir hal alıyor. Ağır
çekim böyle bir şey olsa gerek. Usturuplu bir kamera hızı görmek
mümkün değil. Koridordan girip salona geçecek kamera, gidemiyor,
gitmiyor... Süleyman Londra’da Soner’le muhabbete başlayacak,
başlayamıyor; çünkü kamera ulaşamıyor salona...
Psikopattan romantik aşığa
Dizi sektöründe
bazı isimlerin ‘farklı rollere’ çıkması olay olur. Nasıl da
muhteşem bir sanatçılık örneği sergilemiştir! İki uçta rolleri
oynamanın zorluğu üzerine sayfa sayfa söyleşiler yapılır.
‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ de Mine Tugay’ı izledik. Geçen yıl,
‘Behzat Ç.’nin ‘psikopata bağlamış başkomiseri’ydi. Şimdi duygusal
bir kadın. Tantana çıktı mı? Yoo. Çıkıyor, oynuyor rolünü.
İsim vermiyorum, ama kendisini böyle pazarlayanlara gerçeken sinir
oluyorum. Oyuncuysan zaten bunu yapacaksın. Ötekine ‘rol yapıyor’
derler!