VECDİ SAYAR: KÖŞE YAZARLARININ FİLMLER HAKKINDA YAZMASINI OLUMSUZ BULMUYORUM

MEDYATAVA RÖPORTAJ- Sayım Çınar, Antalya Kültür Sanat Vakfı ve Altın Portakal Film Festivali’nin yeni genel sanat yönetmeni Vecdi Sayar’la konuştu. Vecdi Sayar, festivalin bu yıla özgü değişiklik ve yeniliklerini, festivalde gösterilecek Türk filmlerinin nasıl seçildiğini, “Halkın Portakalı” kavramına olan bakışını anlatırken, Medyatava’nın festivalin sonuçlarını tahmin etmesini de bakın nasıl değerlendirdi.

Google Haberlere Abone ol
VECDİ SAYAR: KÖŞE YAZARLARININ FİLMLER HAKKINDA YAZMASINI OLUMSUZ BULMUYORUM

Bugünlerde çok yoğunsunuz, festival başlamak üzere. Neler oluyor, festival yaklaşırken öncelikle bunu öğrenelim.


Kısa bir süre önce çalışmaya başlamamıza karşın, iyi bir noktadayız. Yaklaşık üç ay önce göreve başladık. Bildiğiniz gibi, festival organizasyonunun yapısı bütünüyle değişti. Belediye yönetimi, ardından Altın Portakal Film Festivali’ni düzenleyen Antalya Kültür Sanat Vakfı’nın yönetimi değişti ve ben göreve bu noktadan sonra davet edildim. Bu kısa süre içerisinde iki uluslararası festivale katıldık; film seçimi, konuk daveti için tek geçerli yöntem bu biliyorsunuz. İyi bir program hazırlamaya, önceki yıllarda halkla ilişkisi oldukça zayıflayan festivalin kapsamını genişletmeye çalıştık. İçine kapanan bir festivali bütün Antalya’ya açmak istiyoruz.


 


Festivalin bu yıla özgü değişiklik ve yeniliklerini sormak istiyorum; organizasyonun sorumlularından olduğunuz için ilk ağızdan dinlemek isteriz bu yenilikleri.


Bu yılki değişikliklerden söz ederken özellikle iki noktaya dikkat çekmek isterim, ilki kendi sinemamızı daha fazla ön plana çıkaracak olmamız. Böylece Altın Portakal kendi özüne dönmüş olacak. Bunu bir geri dönüş olarak değil, sinemamızın geleneğine sahip çıkmak, geçmişten geleceğe uzanan bir sürece sahip çıkmak olarak görüyorum. Antalya Festivali’nin, Türk sinemasının dışa açılan kapılarından biri olması gerektiğine inanıyorum. Yaptığımız değişiklikler bu amaca yönelik. Festivalin bir üretim ortamı olması için çalışacağız. Festival boyunca her gün sinemayla ilgili paneller, söyleşiler, sinema atölyeleri gerçekleştireceğiz. Son yıllarda sinema sanatına ilişkin tartışmalardan çok magazine sağladığı malzemelerle anılan bir festivali, sinemamızın sorunlarının tartışıldığı, sinemamızı geliştirmek üzere düşüncelerin paylaşıldığı bir ortama dönüştürmeye çalışacağız. Bu çalışmaları Avrupa sinemasının önemli kurumlarının işbirliğiyle gerçekleştireceğiz.


 


Festivalde gösterilecek Türk filmlerinden söz edelim. Filmlerimizi nasıl buluyorsunuz, nasıl seçip değerlendiriyorsunuz?


Festivalin ulusal yarışma filmlerini seçerken, genel sanat yönetmeni olarak tek başıma karar vermek ya da sorumluluğu tümüyle başkalarına bırakmak seçenekleri yerine, ön jüride yer alarak bu sorumluluğu paylaşmak istedim. Ulusal yarışmada tek kişinin görüşünün hâkim olmaması gerekir. Farklı yaklaşımlar getirebilecek, farklı disiplinlerden dokuz kişilik bir ön jüri belirledik. Ciddi bir değerlendirme sürecinin sonunda oybirliği ile festivalde yarışmak üzere başvuran kırk üç filmi on altıya indirgedik. Kırk üç film, bir katılım rekoru biliyorsunuz.


 


Festivalin yapısındaki değişikliklerden söz edelim biraz da…


Geçtiğim yılki festivalde bir ulusal festivalin yanında bir de Avrasya Film Festivali vardı. Aynı zaman dilimi içinde iki festival. Bunun yanında bir de film market vardı. Biz, film marketin sonuç alıcı olmadığını, gerçekçi olmadığını düşünüyoruz. Dünyada üç – dört önemli market var. Bunlara ek olarak yeni bir film marketin yaşama şansı yok denecek kadar az. Ayrıca, birbiri ile yarışan iki ayrı festival düzenlemenin de doğru bir yaklaşım olmadığı kanısındayım. Uluslararası yarışma ve ulusal yarışmayı tek bir çatı altında bir arada sunacağız bu yıl.


 


Festivalin tanıtımını yapmak adına geçtiğimiz yıllarda dünya çapında tanınmış pek çok ünlü isim festival süresince Antalya’ya davet ediliyordu ve bu yıldızlar geçidi medyada çokça yankı bulup festivalin duyurulmasına katkı yapıyordu. Bu yıl da festivali tanıtmak için kullanacağınız yöntemlerden biri yine ünlü yıldızları Antalya’ya davet etmek mi olacak?


Öncelik verdiğimiz bir konu değil bu. Önceliklerimiz, sinemamızın gelişmesine katkı yapmak, Türk sinemasını dünyaya tanıtmak ve Antalya’daki sinema izleyicisinin sinema kültürünün ve seyir kalitesini yükselmesine katkı sağlamak… Yabancı yıldızlar festivalin medyadaki görünümüne katkı yapabilir ama sinemamıza pek bir katkısı olduğunu düşünmüyorum. Sinemamızın kendi değerleriyle medyada yer almayı tercih ederim.


Ama elbette dünyanın tanınmış yönetmenleri, sinema insanları da olacak Antalya’da.


 


Medyada ve özellikle internette dolaşan şöyle “Halkın Portakalı” diye bir şey var. Çok da tepki topluyor bu tartışmalar…


Belediye başkanımız Mustafa Akaydın’la birlikte nasıl bir festival yapacağımız konuşurken hedeflerimiz tam anlamıyla örtüşüyordu. Kalitesinden ödün vermeyen ama içine kapanmayan, kentin tamamına hitap eden bir festival planladık. Birbirini dışlayan hedefler değil bunlar. Halkın önüne kaliteli işlerle çıkarsanız, kaliteli iş yaparsanız bunun anlaşılacağını düşünüyorum. Dolayısıyla, halkçı bir festival pekala kaliteden taviz vermeyen bir festival olabilir. Altın Portakal geleneği gereği halktan kopmamalıdır. “Halkın Portakalı”na gelince, bu bir reklam şirketinin projesi; festival kapsamında bir yan etkinlik olarak önerildi. Mahallelerdeki insanların kendi hikayelerinden film yapabilecekleri düşünüldü. Sonucunu ben de merak ediyorum.


 


TÜRSAK Başkanı Engin Yiğitgil’in “bayrağı düşürdüler” sözüyle ilgili olarak düşüncelerinizi öğrenmek isteriz.


Bunu izleyici değerlendirse daha iyi olmaz mı?


 


Önceki yıllarda festivali takip etmek üzere Antalya’ya gelen pek çok gazeteciyi havuz başında kitap okuyarak zaman geçirirken görüyorduk, festivalle ilgili, sinemamızla ilgili gelişmeleri geniş halk kitlelerine taşıması gereken gazetecilerin festivalle daha fazla ilgili olabilmesi için neler yapmak gerekiyor?


Gazeteciler ya da sinemacılar diye ayırmayalım, insanlara nasıl bir ortam hazırlarsanız doğal olarak onu yaşarlar. Sinemalara ulaşımı kolaylaştırırsanız, filmler hakkında daha fazla merak uyandırırsanız insanlar filmlere yönelir diye düşünüyorum.


 


Son yıllarda Türk sinemasında çok büyük bir değişim var; aldığımız ödüller de bunu kanıtlıyor. Son dönemdeki yönetmenlerimizden kimleri başarılı buluyorsunuz?


Bu benim için tuzak bir soru. Jüri çalışması öncesi benim isimler ve filmler hakkında yorum yapmam doğru olmaz. Ama şunu söyleyebilirim; festivalde yarışacak on altı filmin hepsi de farklı yaklaşımları, farklı bakış açıları olan çok iyi filmler. Sekizi ise “ilk film”. Sinemamızdaki yeni bir damarı işaret ediyor bu filmler bize. Genç yönetmen olarak tanımladığımız isimler artık “usta”lar sınıfında ve şimdi daha yeni isimler bu hızlı değişimi besleyerek sinemamızın kalitesini yükseltmeye devam ediyorlar.


 


Antalya sinema izleyicisini nasıl buluyorsunuz, azaldı mı çoğaldı mı?


Bu konuda ilk defa yerinde gözlem yapma fırsatım olacak. Biliyorsunuz geçmiş yıllarda jüri üyesi olarak, konuk olarak geldim Antalya’ya. Ancak şimdi işin mutfağında çalışıyorum ve sorunuza cevap olacak ayrıntıları bu yıl göreceğim.


 


Antalya Film Festivali sinemamızı besleyen, sinemamıza güç katan önemli bir etkinlik olmaya hatta sinemamızın gelişmesi yönündeki etkisini artıran bir festival olmaya devam edecek diyebiliriz.


Antalya Film Festivali’nin Türk sineması için her zaman itici bir rolü, bir motor işlevi olmuştur. Kimi zaman belli eğilimlerin elindedir, belli zamanlar yenilikçi akımların etkisiyle öne çıkmıştır. Bu önemli işlevini sürdürmeye devam edecektir.


 


Bazı köşe yazarları sinema eleştirileri yazmaya başladılar, kimi zaman çok yüzeysel yazılar yazıyorlar. Bu konu hakkında neler söylersiniz?


Köşe yazarlarının filmler hakkında yazmasını olumsuz bulmuyorum. Köşe yazarlarının daha geniş bir okur kitlesi olması bir avantajdır sinema için. Olumsuz yazsalar bile mutlaka o filmler hakkında ilgi uyandırırlar. Tabii, uzman kalemlerin olması, izleyicinin filmleri onların yazılarından takip etmesi daha önemli. Onat Kutlar’ın yazdıklarını hatırlayın. Bu tür yazılara çok ihtiyacımız var.


 


Medyatava’nın festivalin sonuçlarını tahmin etmesine ne diyorsunuz?


Hakikaten nasıl tahmin ediyorsunuz? Ben de zaman zaman bazı festivallerde %80 tahmine ulaşıyorum. Bakalım bu sene tahmin edebilecek misiniz? (gülüyoruz)


 


Son olarak medyamızı sorayım, medyamızı nasıl buluyorsunuz, beğendiğiniz yazarlardan bahseder misiniz?


Ben çeşitlilikten, çok seslilikten yana bir insanım. Medyada son zamanlarda çeşitli siyasi görüşler çevresinde kutuplaşma gözlemlenirken, aynı yayın organında farklı görüşler de yer alabiliyor. Bunun çok sesliliği besleyen olumlu yanları var. Farklı görüşleri savunan yazarların yan yana sunulması okuyucunun farklı bakış açılarını görüp değerlendirmesine imkan sağlıyor. Birkaç sermaye gurubunun medyaya hakim olduğunu biliyoruz. Tekelleşme her alanda olduğu gibi medyada da sakıncalı. Ama alternatif mecralar da var… Gazetelerdeki kültür sanat sayfalarının, televizyonlardaki sanat programlarının yıllar içinde arttığını görmekten mutluyum.


 



 


Sayım Çınar


sayimc@superonline.com


 

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin