VE MAĞDEN'DEN EĞİN'E CEVAP: ONUN HAKKINDA BİLDİKLERİM GAZETE SAYFALARINA DÖKÜLMEYECEK KADAR KARANLIK

Tümmm o Özkök güzellemeleri, Sedat Ergin'in ağırlamaları, Hıncal ağbi yağdanlıkları kendine 'böyyük' medyaya transfer olarak dönecek sanıyor. Ama -Dinle Küçük Adam!- bu rüya(n) gerçekleşmeyecek. Yağlama ağbilerin seni hep uzaktan sevecek... Döksün bence etekliğindeki tümmm taşları! Bu memleket ondan (hem sivil+hem askeri) hizmet bekliyor! Benim onun hakkında bildiklerim, gazete sayfalarına dökülemeyecek kadar karanlık lekeler zira.

Google Haberlere Abone ol
VE MAĞDEN'DEN EĞİN'E CEVAP: ONUN HAKKINDA BİLDİKLERİM GAZETE SAYFALARINA DÖKÜLMEYECEK KADAR KARANLIK

PERİHAN MAĞDEN/RADİKAL


Perşembe günü, Oray Eğin (isimli Akşam'da Serdar Turgut Yaratması) 'Yılın Skandalı: Çankaya'da alkolü fazla kaçıran köşe yazarı' diye bir bomba 'patlattı'. Antre olarak o gün, Hasan Cemal'i övüyor ve ahkâm kesiyor (Medya üstüne ahkâmlarıyla 'patladı' ya). Böyle muhabir ruhunu kaybetmeyen köşeci, hâlâ işinin başında kalabilirmiş- zart zurt. Bu mevzular, onun takdirine bakıyor. Zira âlemde.
Aşağıdaki çıkıntıda ise, içip içip Çankaya'daki Cumhuriyet resepsiyonunda KUSAN bir kadın gazeteci jurnalleniyor. İsim vermeden!!
Şu tasvirlerle: "Davete katılan TEK edebiyatçı olması nedeniyle de gecenin yıldızıydı. Bir romanı filme de çekilmişti HATTA. Ama asıl parlamayı köşe yazarlığında yaptı."
Bu 'üstü kapalı' tasvirlerle duyurduğu sansasyonel 'haber' istediği etkiyi yapıyor. Bokböcekleri misali 'olayın' üstüne üşüşen Medya Siteleri manşetten giriyorlar. Öğleden sonraya kadar zor sabrediyorlar.
Öğleden sonra her biri teker teker, onca hakikat olmasını arzu ettikleri 'vukuatın' 'failini' saçıklıyorlar: "Çankaya Köşkü'nde sarhoş olup kusan kadın yazar Perihan Mağden mi?"
Akşam Yaratığının, isim vermeden ve fakat beni çamurlamak maksadıyla üfürdüğü haberin, hedefine ulaşması için verdiği 'ipuçları' kolayca tedavüle konuluyor yani. Pislik Oku hedefi on ikiden vuruyor! Alkışlar bizden.
Şimdi bu muhteşem 'metni' can alıcı cümleleriyle çözümleyelim. Çözümleyelim ki, kendini Medyanın Jönetikçisi diye konumslandırabilmek için başı gözü dağıtan Bu Le Petit Dedikodu+Karalama Taciri/Açıkgöz Ağbilerin Şuuryoksunu Tetikçisi, tam anlamıyla teşhir edilsin. Artık.Rivayet: "Her şeyden önce First Lady Hayrünnisa Gül'le sohbet etmiş, İstanbul'da bir araya gelmek için sözleşmişlerdi."
Gerçek: Hoppala! Benim böyle bir 'sözleşmeden' haberim yoktu şahsen.
Palavra: "O da Köşk'ün yeni sahipleri ve onların ailesiyle yakın olmaktan keyif alıyordu. Hayrünnisa hanımefendinin annesi Fatma Özyurt'un da kendisi gibi Beşiktaşlı olduğunu söylediği sohbeti keyifle dinliyordu."
Haydaa: Böyle bi konuşma geçmediği gibi, Hayrünnisa hanımın annesinin ismini de, Beşiktaşlı olduğunu da ilk kez bu cümleden öğreniyorum. Bu arada 'hanımefendi' vs. yağlama tonlamasına dikkat! Belki 1 sonraki davete Kusan Kadın yerine O davet edilir! Değil mi ama?
Yalan: "AKP'li kurmaylar da ilgiyi ondan eksik etmedi. Vakit ilerledikçe, artık coşkulu sohbetlerden, övgülerden mi yoksa alkolün etkisinden mi bilinmez, basının önemli kadın yazarı sarhoş oldu."
Hakikat: Hiçbir AKP'li 'kurmay' yanıma gelmedi. Tanımam etmem de hiçbirini. Gece boyunca Murat Yetkin'in eşi Deniz Yetkin, İnsan Hakları Vakfı Başkanı Yavuz Önen, bir bankanın (eski bir ahbabımın eşi olan) genel müdürü ve benimle aynı yıl Boğaziçi İdari Bilimler'de okumuş bir devlet kurumun yönetim kurulu başkanıyla konuştum başlıca. Bir de İlber Ortaylı'yla. 'Sarhoş olduğum' ise külliyen yalan.
Ama o konuya daha var.
İftiranın Daniskası: "Gecenin yarısına daha saatler vardı ama o ayakta duramıyordu. İmdadına ünlü tarihçi İlber Ortaylı yetişti, koluna girdi, tuvalete kadar götürdü. ORADA KUSTU. Belki de 'Çankaya Köşkü resepsiyonunda kusan ilk kişi' unvanını aldı, bilinmez."
Buyrun: Kapılar yediyi beş-on geçe açıldı. Kuyrukta bekledik filan. Yedi buçukta gece boyunca başında dikileceğim sehpanın başına vardım. Sekiz buçukta ise İlber beyle apar topar koşarak (on uçağına yetişmek üzere) çıktık salondan.
Üstümde ipek bir bluz vardı. Salonda ise sıfır ısıtma. Kemiklerim dondu. Kırmızı şarabı yeğlerdim. Beyaz şarap ya da viski vardı alkolsüzlerin yanı sıra. İki bardak (bol buzlu) viski içtim. Sarhoş olmadım. Kusmadım. Koluma İlber Ortaylı girmedi. Tuvalete de gitmedim. Hepsi alenen yalan. Dolan. İftira-O-HA!! (derler adama.)
Etikçi: "Bu olay resepsiyondaki davetliler arasında fısıldaşmalara neden oldu. 'Tamam içilir ama bu kadar da olmaz' eleştirileri yapıldı.
Bababaaa: Bizim Baş Etekçi de bunları naklederek 'ağırlığını' ortaya koyuyor.
Din ve Ahlak hocası, pardon Kin ve Nefret tabancası kimliğiyle.
Yağcı: "Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim örnek gösterildi; Fatih Hoca da viski içiyordu ama adabıyla içiyordu."
Aferin sana: Bir yazının ama bir adet 'çakma' yazısının sınırlarından Bir Medya ya da Milli 'Büyüğün' yıkama-yağlama-parlatmasını yapmadan çıksa ya! Tümmm o Özkök güzellemeleri, Sedat Ergin'in ağırlamaları, Hıncal ağbi yağdanlıkları kendine 'böyyük' medyaya transfer olarak dönecek sanıyor ama- Dinle Küçük Adam! bu rüya(n) gerçekleşmeyecek. Yağlama ağbilerin hep seni uzaktan/en uzaktan sevecekler.
Kırık: "Sonunda tuvaletten çıkan edebiyatçı, gazeteci-yazar hanım KİMSEYE veda etmeden Köşk'ten ayrıldı..."
Mantıkçı: Yoksa esas husumet nedeni bu mu? İlber beye, Ankara bürosundan bana temin edilmiş arabayla kendisini havaalanına götürebileceğimi söylemiştim. O iki-üç gruptan daha kâm aldı. (Hayrünnisa hanımla konuşmamızın akabinde.) Hızlı adımlarla ilerledim "Çabuk, acele edelim," yaptım. Yaratık Eğin davetli olmadığına göre kendisine bu 'fantastik' öyküyü 'nakleden' gasteciyle vedalaşmamış, hatta selamlaşmamış DAHİ olabilirim. Bütün kabahat benim.
Tehditkâr: "Daha evvel alkolün etkisiyle çıkardığı pek çok rezilliği dinlemiş, hatta BİZZAT tanıklık etmişliğim olduğu için Köşk'tekilere 'Ucuz kurtuldular' diyorum."
Küçük Adam (kaybedecek hiçbi şeyi olmadığı sanrısının verdiği coşkuyla) aba altında sopa- yapıyor. Döksün bence etekliğindeki tümmm taşları! Bu memleket ondan (hem sivil+hem askeri) hizmet bekliyor! Benim onun hakkında bildiklerim, gazete sayfalarına dökülemeyecek kadar karanlık lekeler zira. (Ayrıca, hâlâ da acırım ona.)
Ama kendisine 'hediye' olarak: İlber beyle salondan ayrılmadan önce yanına gittiğimiz Hayrünnisa hanıma köşkü yeniden dekore etmesinin çok hayırlı olacağını, salondaki o korkunç tabloların kaldırılmasının iyi bir fikir olduğunu söylediğimizi, onun tabloları kendisinin kaldırtmadığını ama Ayvazovski hayranı olduğunu anlattığını yazabilirim.
Bir sonraki 'Esas ben ağbilerimin yanı başında davet edilmez miyim? İmza:
Kusan Çocuk" yazısında Ayvazovski'den söz edebilir yani.
Bir de tamamen güvenilirliğimle oynayabilmek için 'fabricate' edilmiş melun iftira yalan dolanlarından kazanacağım tazminatın, sokak köpeklerine harcanağının bilinmesini isterim. www.radikal.com.tr

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin