SENARİSTLERDEN SİNAN ÇETİN’E 'İNTİHAL' DAVASI

Senarist Nihat Keleş ve Serpilhan Kanıbol, Plato Film ve Doğan Holding’e intihal davası açtılar.

Google Haberlere Abone ol
SENARİSTLERDEN SİNAN ÇETİN’E 'İNTİHAL' DAVASI

Bugün SİNE-SEN Şişhane Sinema Emekçileri Hareket Noktası'nda saat:14.00'te gerçekleştirilen basın toplantısında Kanıbol ve Keleş şu açıklamayı yaptı:


 


DAVAMIZ SİNAN ÇETİN’E DEĞİL “İNTİHALE” KARŞI


 


Devlet Tiyatroları oyun yazarlarından ben Serpilhan Kanıbol, ekip arkadaşım Nihat Keleş olarak, Sinan Çetin'in sahibi olduğu Plato Film'e ve bu süreçte tüm uyarı ve ihtarlarımıza rağmen intihali görmezden gelen Doğan Holding’e, Beyoğlu Fikir ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesin’de zarar-ziyanının bir nebzede olsa tazminine yönelik dava açılmıştır.


 


Öncelikle şunu belirtmek isterim; Sinan Çetin’e açtığımız dava kişisel nedenlerin tamamen dışında etik ve ahlaki  değerler taşımaktadır. Amacımız özellikle fikir işçilerinin haklarının, emeklerinin korunması ve ürettikleri eserlere gerekli özverinin saygı ve sevgi unsurları içinde gösterilmesine yöneliktir.


 


Star TV'de yayınlanan 'Cümbür Cemaat Aile' isimli dizinin çatısı orjinal adıyla “Cümbür Cemaat” tir ve bize aittir.


Sinan Çetin'in sahibi olduğu Plato Film’e dava açmamızın başlıca nedeni bize ait olan eserin Mustafa Uğur Yağcıoğlu imzasıyla yayınlanmaya başlamasından kaynaklanmaktadır. Bizden izin alınmaksızın içerikte bazı değişiklikler yapılıp, (adı sonradan değiştirilse de) dizinin isminin ve konseptinin aynen televizyon ekranlarına taşınması  ortaya yeni bir eser konulduğu anlamına gelmemektedir. Sabah Gazetesindeki demecinde sit-com'larda bu tür konular bilindiktir diyor. Sitcomda özgün bir çatınız varsa çatı değişmez. Dolayısıyla konu benzerliği diye bir olaydan bahsedemeyiz. Sitcomu sitcom yapan zaten konusudur. O da çatıyı oluşturur. Yaptığımız resmi uyarılara rağmen hukuksal ve de etik olmayan bu durumun devam etmesi ise başka bir üzücü durumdur.


 


Sinan Çetin’e karşı  kanunların öngördüğü şekilde hakkımızı aramamız tamamen emeğe ve emekçiye ve üretilen eserlerin korunmasının gerekliliğine yöneliktir. Gönül isterdi ki, tüm bunlar yaşanmasın...


 


Yaşadığımız bu süreci başlıklar altında kısaca aktarmak istiyorum:


 


ADINI DEĞİŞTİRDİLER!


 


Süreç dizinin fragmanları ile başladı. Fragmanlar Şubat ayının ortalarında Star Tv’de Cümbür Cemaat olarak dönmekteydi. Bu isim bizim eserimize aitti ve biz bir yapımcıyla görüşmeler yapmaktaydık. Yapımcı durumdan haberdar olunca bir süre işi bekletme kararı aldı. Saygı duyduk. Bir yandan da bir yanlış anlaşılma var diyip şu an izlemekte olduğunuz diziyi inceledik. Eserin ismi gibi konsepti de bizimkiyle aynıydı. Avukatlarımızla görüştük. Biz kanuni yollara başvurmaya hazırlanırken dizinin fragmanları Star Tv’de dönmekteydi. Dizi yayına başlamadan bir hafta once fragmanlar yayından çekildi. Bir hafta sonra dizinin yayını isimde ufak bir değişiklik yapılıp Aile eki getirilerek yayına girdi. Dolayısıyla Cümbür Cemaat oldu size Cümbür Cemaat Aile.


 


Dizinin tanıtımları her video sitesinde de görebileceğiniz gibi “cümbür cemaat” ismi ile verilmiştir. İnternet kullanan herkes fragmanlarına baktığında “cümbür cemaat” olarak yayına giriş yapmış olduklarını göreceklerdir. Bunun kayıtları da bizlerde mevcuttur. Tanıtımları yayından çekerek ara verdikleri ve isim değişikliği ile tekrar giriş yaptıkları hem bizde hem de sanal ortamda mevcuttur


 


Biz Sinan Çetin'i direkt olarak suçlamıyoruz.. Sonuçta Star'da yayınlanan dizinin senaryosunda Mustafa Uğur Yağcıoğlu imzası bulunuyor. Ama biz, hem Sinan Çetin'in sahibi olduğu Plato Film'e hem de Star TV'ye dizi yayınlanmaya başladıktan sonra avukatlarımız aracılığı ile bir yazı yolladık. Senaryonun bize ait olduğunu, adının 'Cümbür Cemaat' olarak da SİNEBİR'de koruma altında olduğunu noter kanalıyla belirttik.


 


SİNAN BEY DE SUÇLU! 



Bugüne kadar birçok dizinin alt senaryo ekibinde çalıştık ama bu senaryoları gizlilik kuralı içinde yazdık. Sonuçta bizim tek arzumuz haksızlığın önüne geçilmesi... Sinan Bey'in başta suçlu olduğunu düşünmüyorduk. Ama uyarıldığı halde bu tür değişiklikler yapması, onu birinci dereceden sorumlu durumuna soktu. Bizim muhatabımız dizideki senarist değil, dizinin yapım şirketi... Bu yüzden de davayı Sinan Çetin'e açtık.


 


ŞAHSIMIZA KİŞİSEL HAKARETLER


Davanın medyaya yansıması ile gelişen olaylar ise bizleri hepten şaşırttı.  Sinan Bey, xxx tarihli Sabah Gazetesi’nde konuyla ilgili verdiği demeçte şahsımıza ve mesleğimize hakaret içeren unsurlara da yer vermesi bizleri bir değil iki kez düşünmeye itti. Adımızın olumsuzluklarla anılmasındansa hakkını arayan senarist olarak anılması bizim için yeğdir. Biz kimsenin ekmeğinde değiliz.


 


Biz Kimiz


Kendimizden kısaca bahsedecek olursak; Ben konservatuarda yazarlık eğitimimi herkesçe kalitesi ve kalemi bilinen hocalardan aldım. Derece ile girdiğim okuldan yine derece ile mezun oldum. Serpilhan Kanıbol da senaryo üzerine iki ayrı üniversitede eğitim aldı. Her ikimiz de Devlet Tiyatrosuna eser kazandırmış yazarlarız. Piyasada da iyi olduğu düşünülen işler yaptık,yapıyoruz.


 


Sinan Bey, “Tanınmıyorlar” diyor. Tanınmıyor bile olsak bu eserlerimizin izinsiz kullanılacağı anlamına mı gelir? Tanınmamız (!!!) bu “tecavüzü” meşrulaştırır mı?Kanunlarımız tanınmış dediğimiz ünlüler ile biz sade vatandaşlar arasında ayrım mı gözetmektedir?  Kanunlar önünde herkes birdir.


 


Şimdiye kadar biz ve bizler gibi bir çok senarist arkadaşlar piyasada izlemekte olduğunuz bir çok dizi ve reklam filmlerinin yazarlığını yapmıştır ve yapmaktadır. Yapımcı ünlü bir yazara işi verdiğinde bu yazarlardan bir çoğu parası ile grup kurup gizlilik anlaşması yaparak ismi dahi geçmeyen emekçi senaristlere projeyi yazdırır. Proje sahibi olarak başkalarının isimleri geçer. Bilindiğinin aksine her dizinin ve reklamın aşağı yukarı bir senaryo grubu vardır ve her zaman isimleri anılmaz. Onlarında dili olduğumuza inanıyoruz. Bizler piyasada bazı büyük şirketlerin reklamlarını,izlemeye değer diyebileceğiniz dizi ve Show Programının yazarları arasındayız.


 


SÖZÜN BİTTİĞİ YER…


Bizler bu eserleri yazarken gecemizi gündüzümüze katarız. Fikir işçiliği sizinde bildiğiniz gibi masa başında oturup saat tutabileceğiniz bir iş değildir. Birçok işten, keyiften hatta uykunuzdan feragat edersiniz. Kimi zaman kiranızı ödeyemezsiniz, kimi zaman faturalarınızı. İş bitsin her şey olur diye hayatınızı o hayalin ucuna takarsınız. O hayal bir yere ulaşmadıkça  yaşadığınız hayat başınıza yıkılır.Ne bir sigortası vardır bu işin ne düzenli bir geliri.Bir adım ötenizi bile göremezsiniz.Ama insanlar sizden bekler.Onların keyif alabileceği bir şey yapmak için her şeyinizi ortaya koyarsınız.İşte bizde öyle yaptık.Lakin avuçlarımızın arasından kayıp gitmesi bizleri kahrediyor. Canımızı acıtıyor hem de çok…


 


Açtığımız bu davanın fikir emekçilerinin haklarının korunması yolunda atılmış bir adım olmasını dilerken; tüm yaşamın taraflar arasında karşılıklı olarak haklar yenmeden ve ezilmeden ve hatta hiçe sayılmadan saygı ve de sevgi çerçevesinde, etik ve ahlaki kurallar içinde  sürmesi dileğiyle.


 


NİHAT KELEŞ        SERPİLHAN KANIBOL


Senarist                       Senarist

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin