SAYIN BAŞBAKAN HRANT DİNK DAVASINI İZLİYOR MUSUNUZ?

Hasan Cemal, Hrant Dink cinayeti davasındaki gelişmeleri kaleme aldı ve Başbakan'a seslendi...

Google Haberlere Abone ol
SAYIN BAŞBAKAN HRANT DİNK DAVASINI İZLİYOR MUSUNUZ?

HASAN CEMAL / MİLLİYET



Sayın Başbakan, Hrant Dink davasını izliyor musunuz?..



Evet, Hrant Dink davası hiç iyi gitmiyor!    Bu gidiş eğer değişmezse, Hrant Dink cinayetinin de devlet içindeki uzantıları karanlıkta kalacak.
Bir başka deyişle:
Tetikçiler mahkûm olacak, o kadar. Kökler yine karanlıkta kalacak! Devletin içindeki uzantılara yine dokunulmayacak.
Ya da dokunulamayacak.
Gidişat ne yazık ki böyle.
Devlet, Hrant Dink cinayetine dair çok şey biliyordu önceden. Bunlar belgelenmişti üstelik. Değişik illerin emniyet müdürlükleriyle, jandarmayla ilgili çok ciddi suçlamalar vardı.
Fakat bunların üstüne bugüne kadar gerektiği gibi gidilmedi. Hatta bazı olaylarda parmak ucuyla bile tutulmadı resmi belgeler, duyumlar.
Gereken işlemler yapılmadı.
Oysa, cinayetin arka planında ‘derin bir yapılanma‘nın birçok belirtisi var. Üstelik bunların bir kısmı devlet belgelerine bağlanmış duyumlara da dayanıyor.
Bugüne kadarki duruşmalarda, tutuklu sanık sayısı 12’den 5’e düştü. 7 jandarma görevi ihmalden ayrı bir davada yargılanırken, 34 polisten hiçbiri hakkında soruşturma izni verilmedi.
Jandarmayla ilgili dava dosyası, tüm taleplere karşın ana davayla birleştirilmedi. Dink ailesinin avukatları daha şimdiden, cinayetle ilgili olarak kapatılmış olan ek dosyalardan 4’ünü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürdü.
Bugün için görünen o ki, Hrant Dink davasında sadece tetikçiler ile zaman öldürülüyor. Ve ‘derine gitmek‘ten kaçınılıyor.
Yalın gerçek bu.
Neden böyle?..
Soru ve sorun burada düğümleniyor. Düğümü çözebilmek için ilgi ve dikkat lazım. Hrant Dink davasının son duruşmasını izleyen değerli meslektaşım Oral Çalışlar gelinen noktayı şöyle özetlemişti:
“Dink cinayetinin en yakın tanığı M.H. isimli kadın, suikast sırasında Ogün Samast’ın kurşunları sıkarken, ‘Geber Ermeni, Geber Ermeni!’ diye bağırdığını anlatıyordu duruşmada... 18 yaşındaki bir kişinin tanımadığı bir insana sırf kimliği nedeniyle bu kadar öfke duymasını neyle açıklamalı? Ogün Samast’ı bu kadar kinle bağırtan, kurşun sıktıran anlayış, asıl analiz etmemiz gerekendir.
Duruşmada, Ogün Samast’ın arkasında oturan ve onunla birlikte gülüşen Yasin Hayal’e dikkatle baktım. Mahkeme onların yargılanmasını gerçekleştiriyor. Cezalarını da verecek. Sonuçta onlar birer tetikçiydi.
Bildiğimiz türden...
Tetikçileri bu cinayete kimlerin hazırladığını da biliyoruz. Adalet olsa, onların kısa sürede mahkemeye çıkarılıp mahkûm edilmesi işten bile değil. Dünkü duruşmadaki hâkimin halini, mahkemenin temposunu ve devlet kurumlarının davaya olan ilgisizliğini gördükten sonra, bunların hiçbirinin kolay kolay gerçekleşmeyeceğini algılayabiliyorum.
Davanın siyasi olarak tıkanması bir yana, teknik olarak da, bu tempoyla ve bu yargılama anlayışıyla adaletin tecelli etmesinin olanaksızlığı ortada. Yasin Hayal ve Ogün Samast’ın gülüşüp duruyor olmaları şaşırtmıyor... Onlara ‘geber Ermeni’ dedirten anlayışın hâlâ son derece etkin ve yetkin bir durumda olduğunu biliyor, hissediyorlar çünkü...
Bu tür yargılamalardaki alışık olduğumuz klasik manzarada bir değişiklik yok. Devlet kurumlarına sorulan sorulara, aradan iki ay geçtiği halde, doğru dürüst bir cevap gelmiyor. Müdahil avukatlar, aile bireyleri, Hrant’ın adalet isteyen dostları, Kafka’nın ‘Dava’ romanında olduğu gibi, bürokrasinin labirentleri arasında dolaştıkları hissine kapılıyorlar.
Adalet mekanizması böyle işleyen bir ülkede demokrasi, sivilleşme gibi şeylerin gerçekleşmesinin ne kadar zor olduğunu bir kez daha algılıyor insan. Duruşmanın belki de başından beri en çarpıcı sahnesi tanık M.H’nin Ogün Samast ve Yasin Hayal’e söyledikleriydi:
‘Gülmeyin lan!’
Sıradan bir yurttaşın, hiçbir önyargısı, ön kaygısı olmadan söylediği sözlerdi bunlar. Çünkü gülüyorlardı.” (Oral Çalışlar, 7 Temmuz 09 tarihli Radikal)
Sayın Başbakan,
Hrant Dink davasını izliyor musunuz?..
İyi gitmiyor.
Bejan Matur’un dediği gibi:
“Hrant davası mahkemede kapansa dahi, toplumun vicdanında kapanmaz.” (Zaman, 10 Temmuz 09)

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin