Paul de Bendern/REUTERS
Türkiye’deki seçim sonuçları AKP’yi gerçeklere döndürdü
Kaybettiğini çok nadir kabul eden Erdoğan gibi bir insan için dile getirdiği hayal kırıklığı AKP’nin zayıf noktalarını göreceği ve demokrasiye daha çok ağırlık vereceği izlenimini uyandırıyor. AKP’nin kazandığı yüzde 39’luk oy oranı 2002’de iktidara geldiğinden beri en kötü sonuç. Eleştirilere karşı alerjisi olan başbakan ve iktidarda çok rahat olan parti için bir uyanma çağrısı. 7 yıllık iktidarı için seçimleri bir referandum haline dönüştüren Erdoğan’ın 750 milyar dolarlık ekonominin yönetimi konusunda seçmenlerin tatminsizliğini iyi okuyamadığı açık... Bir genel seçimin tüm özelliklerini gösteren kampanya boyunca Erdoğan küresel ekonomik krizin Türkiye’ye olan etkilerini hafife aldı. Yüzde 13.6’ya ulaşan işsizliğin artmasında beceriksiz işadamlarını sorumlu tuttu.
Bakan kelleleri uçacak
Şimdi ise, Diyarbakır ve İzmir gibi istediği illeri
alamamasının yanı sıra Ankara ve İstanbul’da oy oranlarının da
düştüğünü gördü. Yerel seçimler geleneksel olarak Türkiye’de
önemlidir. Hükümetler, iyi sonuç alamazsa ciddi şekilde sarsılır.
Bu sonuçlar reformlara ara verilmesi anlamına gelmiyor, ancak
Erdoğan’ı bazı hedeflere ulaşmak için muhalefetle uzlaşma arayışına
zorlayabilir. Bu da demokratik kurumların güçlenmesini sağlar.
AKP’nin aldığı bu kötü sonuçtan sonra kellelerin uçacağı kesin.
Ancak Erdoğan kabinede yapılabilecek olan değişikliklerin seçim
sonuçlarıyla bağlantılı olmadığını söyledi. Adını vermekten kaçınan
bir hükümet yetkilisi ise “Bazı bakanlıklarda değişiklikler olacak
ama bu değişikliklerin hangi koltukları kapsayacağı ve zamanı
tamamen Erdoğan’a kalmış” dedi.
Erdoğan padişah gibi
Peki Kasımpaşa çocuğu seçim sonuçlarını dikkate alarak
çatışmacı stilinden vazgeçecek mi? Verdiği eski sözlere bakılırsa,
belki, ama kısmen. Erdoğan İslami kökenli AKP hükümetine bir
padişahın sarayına hükmetmesi gibi hükmediyor. Siyasi liderlerin
merhametleri için değil dayanıklıkları için sandıkta
ödüllendirildiği Türk siyasetinin adımlarını takip ediyor. Ancak iş
adamları özellikle de TÜSİAD ve uzmanlar ise Erdoğan’ın stilinin
Türkiye’nin acilen ekonomik, siyasi ve sosyal reformlara ihtiyacı
olduğu bir dönemde bölünmeler yarattığını belirtiyor. 2007 yılında
Erdoğan yeni bir uzlaşma sürecinin başlayacağı sözünü vermişti.
Ancak bunun yerine hemen arkasından başörtüsü yasağının
kaldırılması girişiminde bulunarak yeni siyasi gerilimler yarattı
ve AKP’nin kapatma davası ortaya çıktı.
AKP’nin ardı ardına gelen zaferlerinin gerisindeki beynin Erdoğan
olduğu kesin. Karizmatik ve sert yapısıyla Türkiye’nin en popüler
politikacısı ve ülkede onlarca yıldır oluşan en istikrarlı tek
parti iktidarına liderlik ediyor. Sivas’taki seçim kampanyası
sırasında da Erdoğan’ın bu etkisi çok açık bir şekilde görülüyordu.
Partinin seçim otobüsüne girdiği anda sessizlik hakim oldu ve hemen
ardından ulusal politikadan yerel belediyelere yönelik harcamalara
kadar değişen konularda cep telefonlarından talimatlar verdi. Bir
yakın yardımcısı bu durumu, “Bu şov Erdoğan’ın, patron o” şeklinde
yorumladı. Şimdi güçsüzleşen ekonomiye yönelik önlemler almak ve
daha fazla haklar getiren yeni reformlara imza atmak da Erdoğan’a
kalmış durumda. Hele ki Türkiye’nin güneydoğusundaki seçmenler DTP
tercihlerini bu kadar açık bir şekilde dile getirmişken. Kürtçe bir
TV kanalının açılması ve bedava çamaşır makinesi dağıtılması bile
onları AKP’nin onlarca yıldır devam eden Kürt hakları sorununu
çözeceği konusunda ikna edemedi. Erdoğan da seçim sonrası yaptığı
açıklamada, “Hem başarılardan hem de başarısızlıklardan ders
alınması gerektiğine inanıyoruz” dedi.
vatan.com.tr