İsmet BERKAN / RADİKAL
İki reklam arasındaki bir temel farkı
bulun
Demokrasi nedir sahiden? Artık Milliyetçi Hareket Partisi'ni
desteklediğini ve kendi işkencecilerine oy vermekten
çekinmeyeceğini söyleyen İlhan Selçuk'un deyimiyle 'Her niyete
yenen bir muz mudur' demokrasi? Yoksa, bize her türlü siyasi
mücadeleyi yapma, her türlü tartışmayı yapma imkânı yaratan bir
zemin, 'yangında ilk kurtarılacak' muamelesi yapmamız gereken bir
'üst norm' mudur?
Bence ikincisidir. Demokrasi, her türlü siyasi mücadelenin
altyapısıdır. Demokrasi yoksa, siyasi mücadele de bir anlamda
yoktur, en azından legal zeminde yoktur.
Sadece 12 gün sonra hepimiz sandık başına gideceğiz, en temel
demokratik haklarımızdan biri olan oy verme hakkımızı kullanacağız,
beğendiğimiz, ülkemizi daha iyi bir geleceğe taşıyacağına
inandığımız partiye veya adaya oy vereceğiz.
Seçimler, bir anlamda demokrasinin şölen günleridir. Bir kez daha,
böyle bir hakka sahip olduğumuz ve o hakkımızı kullandığımız için
sevinç duyacağız.
***
Radikal, seçim ortamında okuyucularını mümkün olduğunca çok
bilgilendirmeye, partilerimizin çeşitli konulardaki programları
hakkında fikir sahibi yapmaya ve böylece de verilecek oyların
duygularla değil de aklın yol göstermesiyle verilmesine yardımcı
olmaya çalışıyor. Günlerdir manşetlerimizde partilerimizin
programları var.
Sadece bu da değil, partilerin, onların liderlerinin ve adayların
kendilerini beğendirmek için yaptıkları türlü çeşitli faaliyetleri
de, hakkaniyetli davranmaya gayret ederek sayfalarımıza
taşıyoruz.
Bu söylediklerim, Radikal'in okuyucularına 'hizmet olsun' diye
yaptığı şeyler değil. Bunları yapmak bizim görevimiz. Gazete olarak
ve gazeteciler olarak, demokrasi içinde kalmak ve demokrasiye
hizmet etmekle görevli olduğumuzu düşünüyoruz.
***
Her seçim dönemi kendine özgü şartlara sahiptir ama bu seçim dönemi
sanki daha bir değişik. Bu seçim döneminde, demokrasinin kendisi de
tartışılıyor.
Normalde yapılmaması, en azından bu düzeyde yapılmaması gereken bu
tartışmanın yürütülüyor olmasının nedeni, ülkemizin seçime
normal
yollardan gitmemiş olması.
Hoş en geç ekim sonu-kasım başında zaten seçim yapılacaktı ama biz
22 Temmuz'da sandığa biraz 27 Nisan'daki ordu bildirisi, biraz da o
bildiri ortamında alınan ve çok eleştirilen bir Anayasa Mahkemesi
kararı yüzünden gidiyoruz.
Ülkeyi seçime zorlayan ortam ne kadar 'anormal' ise kimi kesimlerin
bugün itibarıyla sahip oldukları ruh hali de o kadar 'anormal.'
Sanki Türkiye son kez seçime gidiyor, sanki bu bir ölüm-kalım
seçimi.
***
Bugünlerde Radikal okuyanların ve kimi televizyon seyircilerinin
dikkatini çekiyordur: Biraz da kimilerinin içine girdiği ruh halini
dağıtmak, insanlara 'normal'i ve olması gerekeni hatırlatmak için
hazırladığımız 'Orijinal Demokrasi' adlı reklam filmimiz
gösteriliyor.
Aslında bu reklamda yeni hiçbir şey söylemiyoruz, olmayan bir
şeyden de söz etmiyoruz. Sadece, unutan veya hatırlatılsa hemen
hatırlayacaklara demokrasinin bazı temel özelliklerinden söz
ediyoruz.
Ama yine bugünlerde, tamamen tesadüf eseri bir başka gazetenin daha
reklam filmi oynuyor kimi televizyonlarda. O film de demokrasiden,
o film de sandıktan, o film de verilecek oyların kıymetinden söz
ediyor ama araya bir cümle daha sıkıştırıyor: Sandıktan karanlık
çıkmasın.
***
Aslında iyi ki böyle bir tesadüf oldu. İyi ki, Radikal ile o
gazetenin reklamlarına da yansıyan bakış açıları böyle gizlenemez
biçimde ortaya kondu.
Biz sandıktan ve demokrasiden korkmayan, serbest tartışmanın,
fikirler arasındaki serbest yarışmanın hem bu ülkeyi hem de
demokrasimizi daha ileri, daha iyi bir düzeye getireceğine inanan
'normal' bir gazeteyiz.
Oysa o reklamı yapan ve yayımlatan gazete, demokrasinin 'sadece
kendi
işlerine gelen sonucu' verdiği zaman yenilebilir bir muz olduğuna
inanan, sandıktan karanlık çıkması ihtimaliyle bizleri korkutan bir
yayın organı.
Sandıktan onların deyimiyle 'karanlık' çıkarsa demokrasi kötü bir
şey mi
olacak? Herhalde öyle...
Bana göre bir demokrasiyi askeri darbe tehdidi kadar başka hiçbir
şey 'karanlığa' boğamaz.