Gıcık sorularla ortamı bozmayız
Her programları haber, her konukları olay, dolayısıyla magazin
manşetinden inmiyorlar. 'Orada Neler Oluyor'un sunucuları Müge
Dağıstanlı ve Gülşen Yüksel'e aynı soruyu sordum; 'Kızlar orada
neler oluyor?'...
Hem gazeteciler hem de televizyoncu; her iki işte de başarılılar. Güzellik, zayıflık, tartışma, kavga, gariplik ve tuhaflık düşkünü televizyonda bu defa son derece normal iki kadın, son derece normal kıyafetleri içinde konuklarını ağırlıyorlar... Müge Dağıstanlı ve Gülşen Yüksel'le 'Orada Neler Oluyor'u konuştuk, tartıştık, irdeledik, inceledik, masaya yatırdık.
Programın içeriği değişti gibi geliyor bana, ilk zamanlarda
tansiyonu yüksek tartışmalar yaşanıyordu, şimdi sakin sohbetler
yapıyorsunuz?
Gülşen Yüksel: Biz çıkarken ikimiz de alıştığımız sabah
formatlarından farklı olsun, kavga edenler olmasın istemiştik ve
programımız zamanla da oturdu. Başta birbirimizi çok iyi
tanımıyorduk.
Müge Dağıstanlı: Birkaç tane hararetli konuk gelmiş olabilir ama
bu, bütün programlar tartışmalı demek değildir. Bazen konuk gergin,
yumuşasın diyoruz ama bakıyoruz kendi gergin zaten, sert cevaplar
veriyor.
Seden Gürel'in olmadığı bir programda, kocası Aykut Gürel'in
beraber olduğu bir kadın gayet incitici açıklamalarda bulunuyordu.
Çok sinir olmuştum!
G.Y.: O kadın ilk kez konuştu; geldi ve anlatıverdi.
M.D.: Tiyatrocular, sanatçılar, şarkıcılar herkese kapımız açık ama
öyle 'figürler' geliyor ki gelip açıklıyor derdini ve biz de
dinliyoruz mecburen açıklamalarını. Konuklarla orada
karşılaşıyoruz. Sen şunu söyle ben şunu, konuk da şunu açıklasın
diye bir paylaşımımız yok aramızda.
G.Y.: Başta konuk bulmakta ve davet etmekte zorlanıyorduk.
Korkuyorlardı açıkçası, istemediğimiz sorular sorulur ve yumuşak
karnımıza çalışılır diye. Sonra baktılar ki durum hiç de
düşündükleri gibi değil kendileri katılmayı istediler.
M.D.: Yıldız Kenter'i çağırdık, ardından bütün öğrencileri geldi.
Müşfik Kenter'i çağırdık yine bütün öğrencileri geldi. Haldun
Dormen geldiği zaman yanında oturacakların sayısı ona yükseldi.
G.Y.: Böylece her konuk kendi konuklarını doğurmaya başladı.
GÜZELLİK GİBİ BİR DERDİMİZ YOK
Başarının sırrı geliyor yavaş yavaş!
M.D.: Bizim bir de şöyle bir özelliğimiz var, mesela bir yogacı
geldi. Ağzımızı, burnumuzu kırıştıra kırıştıra yüz yogası yaptık.
Çirkin mi çıkarız, güzel mi çıkarız diye bir derdimiz yok. Gelenler
kendilerini evlerinde hissediyorlar.
Hatta evde bile söylenmeyecek şeyleri kamera karşısında
söyleyiveriyorlar!
M.D.: Zannediyorlar ki, biz odadan acayip makyajlar ve kıyafetlerle
çıkacağız. Oysa neredeyse günlük kıyafetlerle ve makyajla yayın
yapıyoruz. Gömlek ve kotla çıkıyoruz. Konuğun önüne geçmiyoruz;
star onlar. Gülşen geçenlerde bir programda fark etti ki, rimelini
sürememiş. Ben de bir baktım far sürmemişim, kimse de uyarmıyor
bizi. Çünkü öyle bir derdimiz yok. Yönetmenimiz yoga yapın diyor,
yapıyoruz. Kalkın davul çalın diyor, çalıyoruz.
Yönetmen fenaymış! Sabah işe gelince nasıl
hazırlanıyorsunuz?
G.Y.: Gelir gelmez saça, makyaja girmiyoruz. Oturup çayımızı içiyor
ve kim gelecekse onun hakkında konuşuyoruz kendi aramızda. Saç ve
makyajdan ve orada geçirdiğimiz süreden çok sıkılıyoruz. Makyöz, 5
dakikada beni, 5 dakikada Müge'yi boyuyor. Hazırlanma süremiz yarım
saat yani.
n Ben az konuştum sen çok konuştun gibi bir şey oldu mu
aranızda?
G.Y.: Yok hiç olmadı, biz dört hafta sonra uyumu yakaladık. Haftada
bir balıkçı buluşmamız var. İnanıyorum ki bu programdan çıktıktan
sonra Müge benim arkamdan konuşmuyor ve ben de asla onun arkasından
konuşmam. İlk haftalarda daha birbirimizi tanımıyorken sert
çıkışlarımız olmuştur. Uyumu yakalayamadık ilk başta, ama sonra
öyle bir oturdu ki.
Balıkçıya gidiyorsanız çok samimi olmuşsunuz demektir
(gülüyoruz).
G.Y.: Her gün birbirimizi ararız, merak ederiz.
Ben yine de tatmin olmadım neden bu kadar uyumlu olduğunuz
hakkında...
G.Y.: Aslında bizim diğer programlardan farkımız, kimsenin rahatsız
olmadığı soruları sormamız. Kendine sorulmasını istemediğin bir
şeyi başkasına sorma...
M.D.: Zaten diyelim, çok güzel bir sohbet ortamı oluşmuş, biz neden
gıcık bir soruyla o ortamı bozalım ki? Bir de bu konudan bir şey
çıkmaz dedikleri şeylerden bile sohbetle neler çıktığını biliyoruz.
Unutulmuş bir şarkıcıyı çağırıyoruz, ortaya birçok hatıra
çıkıyor.
G.Y.: Bazen çok az malzeme ile çok güzel yemekler yapıyoruz. Bazı
insana çok malzeme verirsin bir şey yapamaz... İnsanların konuk
anlayışını da kırdık. Herkes Cem Yılmaz, Beyaz ve Okan Bayülgen
konuk olsun istiyor. Bize de gelsinler ama bizi eskiler daha çok
cezp ediyor.
TİYATROCULARLA EZBERİ BOZDUK
Kime ne sorarken zorlandınız?
M. D.: Müşfik Hoca'ya aşk sorarken yüzüm kızardı. Zaten bir şey
gelecekse Müşfik Hoca'dan gelir, 20 yaşında bir oyuncudan gelmez
ki! O sormamız gereken asıl soruya kadar Gülşen'le zemini çok iyi
hazırlıyoruz. Konuşma sırasında o noktaya gelir gibi oluyoruz ve
sonra biz göz göze geliyoruz, 'hayır şimdi zamanı değil' der gibi
bakışıyoruz. Doğru zamanı bekliyoruz. Gülşen'le bakışarak
anlaşıyoruz, ufak el kaldırma hareketlerimiz var. Dengeleri
gözetiyor ve sonra o asıl soruya dönüveriyoruz.
G. Y.: Nevra Serezli cesaret isteyen bir iş yaptığımızı söylemişti.
Reyting kaygısıyla olsa popçu Gülşen'i, Demet Akalın'ı çağırmak
lazım diye düşünülür ya, biz ilk defa tiyatrocularla da reyting
alındığını gösterdik, ezberi bozduk.
Manken ve genç popçudan İyİ konuk olmuyor
En çok şaşırdığınız kimdi?
G. Y.: Elbette Atilla Olgaç'a çok şaşırdık.
M. D.: O açıklamaları yaptığı sırada ikimiz de derin dondurucuda
şoktaydık. Biz ona 'Türkiye'de ilk kez devlet tiyatrosu sanatçısı
gazi olmuş, nasıl bir duygu?' diye sorduk, Kıbrıs'ı veya başka bir
şeyi bilmiyorduk. Sonra dikkat ettiysen konuyu toparlamak istedik.
Tarık Ünlüoğlu bile 'sen bu sözlerinle manşetsin' dedi.
Aksi anlamda sizi en şaşırtan kim oldu, çok şey çıkar deyip de
çıkaramadığınız?
G.Y.: Mankenlerden hiçbir şey çıkmıyor ve genç popçulardan da.
M.D.: Bilgi, birikim, donanım ve tecrübesi olan konuktan haber
çıkar. Bir programda başımıza geldi, o saatler nasıl geçti
anlatamam. Geberdik bitene kadar, bir Gülşen konuştu bir de ben.
Konuk evet ya da hayır diye cevaplar verdi.
G.Y.: Biz bunlara 'öldür beni programı' diyoruz; kalıyor, gitmiyor
çünkü.
M.D.: En sevdiğimiz konuklar tiyatro oyuncuları.
G.Y.: Bir es olduğu zaman hemen kendiliğinden uzatıyorlar ve hep
anlatacakları mevzuları var.
Özel hayat kalıyor mu size bu koşturma içinde?
G.Y.: 7 aydır hiç izin yapmadım. İşimizi çok seviyoruz ve bize
vazife gibi gelmiyor. Hem gazete hem burası adrenalin dolu. Uyuyana
kadar deli gibi çalışıyor ve hafta sonları dinleniyor, keyif
yapıyoruz.
M.D.: Ben 5 dakikada bile en olmadık yerlerde uyumayı öğrendim.
ELİF AKTUĞ / www.aksam.com.tr