Geçtiğimiz ay gazetenin Milliyet'te Genel Yayın Yönetmenliği’ni yürüten Fikret Bila’nın istifasının ardından görevi vekaleten devralan Yayın Koordinatörü Ercüment Erkul’un 16 Temmuz'da işine son verildi.
15 Temmuz akşamı gerçekleşen darbe girişimini, tüm gazetelerle birlikte yıldırım baskıyla duyuran Milliyet’te, baskı parasının Erkul’dan istendiği ve bu talebi kabul etmediği gerekçesiyle görevine son verildiği öğrenildi.
Medyatava, o gün gazetede neler yaşandığını ve kararın nasıl tebliğ edildiğini Milliyet'in Yayın Koordinatörü Ercüment Erkul’a sordu…
MT: Milliyet’teki görevinize neden son verildi, o gün gazetede neler yaşandı? Fikret Bila, yayın yönetmenliğinden ayrılalı uzun bir süre oldu ve bir gazetede yayın yönetmeninin bu kadar uzun süredir resmi olarak netlik kazanmaması pek alışık olduğumuz bir durum değil… Bunun sebebini neye bağlıyorsunuz?
Ercüment Erkul: Fikret Bey görevi bıraktıktan sonra Genel Yayın Yönetmenliği’ni vekaleten ben yürütüyordum. 1 hafta önce de bu göreve devam etmem konusunda ön görüşme yapmıştık…
Darbe girişiminin olduğu gece ise 3 baskı yaptım. Birçok gazetede olmayan bir refleksle o gece bütün ekip gazeteye geldi ve gazeteyi çıkarmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Yıldırım baskısıyla beraber çok da kapsamlı bir gazete yaptık. Fakat ertesi gün gazetenin Genel Müdürü, İnsan Kaynakları ve bir avukatın bulunduğu bir toplantıya çağrıldım. Toplantıda, bir tutanak hazırladıklarını ve tutanağı imzalamamı rica ettiler. Tutanakta, yetkisiz olarak yıldırım baskı yaparak gazeteyi zarara uğrattığım ve bu zararı tazmin etmemin istendiği yazılıydı. Ben de böyle bir şeyi kabul etmeyeceğimi ve yıldırım baskının doğal olduğunu, gazetecilik refleksi olduğunu, yıldırım baskıyla haber verildiğini, sadece bizim değil birkaç gazetenin daha yıldırım baskı yaptığını ve yıldırım baskı konusunda “Neden yaptın?” değil, “Neden yapmadın?” sorusunun gazetecilik gereği olduğunu kendilerine izah ettim. Sonrasında ellerinde hazırlamış oldukları ikinci bir evrak olduğunu gördüm. Zannediyorum ben ilk evrağı imzalamış olsaydım, tazminatsız çıkışı uzatıyorlardı ikinci evrak olarak. Böylelikle de tazminatsız çıkışı imzalamış olacaktım sanırım. Ne kadar planlı ve programlı bir şey olduğunu bilemiyorum…
Ardından tazminatsız çıkışımı verdiler. Ben de o evrağı yasal haklarım saklı kalmak kaydıyla imzaladım ve gazeteden ayrıldım.
Fikret Bey’in ayrılığı ve yayın yönetmeninin netlik kazanmaması hususuna gelince, Fikret Bey’in ayrılışı uzun bir süreç oldu. Özellikle de isminin gazetenin künyesinden çıkarılışı… İstifa ettikten sonra da zaten yetkilerini bana devretti. Açıkçası Bila’nın ayrılık sürecinin bu kadar uzun sürmesinin nedenini de bilemiyorum. Bu tamamen patronaj ile Fikret Bey arasındaki konudur. Benim de öyle çok Genel Yayın Yönetmenliği yapmak gibi bir hevesim olmadığı için bu konuyu çok irdelemedim açıkçası.
Son olarak, benim ayrılışım gazetecilik açısından çok kötü bir örnektir. Açıkçası Fikret Bey gittikten sonra da tek başıma kaldığım için çok yorulmuştum. O nedenle bir süre dinleneceğim. Sonrasına da bakacağım tabii ki. Ben gazetecilikten kopamam. Ancak bu ortamda da gazetecilik mesleğimi icra edebileceğim bir mecra bulabilir miyim onu da bilemiyorum…
Canan Kaya / Medyatava