MUSTAFA NEDEN YALNIZ?

Can Dündar'ın yazıp yönettiği Mustafa hala köşelerin tartışma konusu olmayı sürdürüyor. İşte Akşam yazarı İsmail Küçükkaya'nın Mustafa yorumu...

Google Haberlere Abone ol
MUSTAFA NEDEN YALNIZ?





Can Dündar’ın “Mustafa Belgeseli”ni cumartesi gecesi izlerken, büyük bir dikkat ve mümkün olan en üst perdeden tarafsızlıkla güncel tartışmalara dair soru işaretlerinin yanıtlarını aradım. “Can Dündar’ın perdeye nasıl bir Atatürk?” yansıttığını bulmaya çalıştım.



Bugün bizler, Atatürk’ün yaşadıklarını ve duygularını, o dönemin zorlu koşullarını, parçalanmış bir imparatorluktan bir Cumhuriyete geçişin sancılarını anlamaktan çok uzağız. Tarih biraz da bu türden imkansızlıkların bilimidir.



Doğduğu toprakları, evini ve ailesini kaybeden, devleti yıkılmış, ülkesi parçalanmış bir insandan bahsediyoruz. Kendi hayatından vazgeçmiş, bütün varlığını ülkesine adamış bir lideri sahiden anlayabilir miyiz? Onca başarıya rağmen, bir daha göremeyeceği Selanik için derin derin iç geçiren, hüzünlü bir insanın duygu dünyasına girebilir miyiz? Doğduğundan beri aynı vatanda, aynı coğrafyada yaşayan bizler, böyle bir empati kurabilir miyiz?



Atatürk’ün kendine ait bir hayatı olmamış, bu çok açık. “Cepheden cepheye koşarken sevmeye vaktimiz mi oldu çocuğum?” diye sormasından belli. Can Dündar, Mustafa’nın yalnızlığını göstermiş, insanın içi sarsılıyor, yüreği titriyor. Filmin ana fikri bu. Can’a teşekkür. Ama içerikle ilgili ciddi eleştirilerim var.



Besbelli, film yoğun bir çalışmanın ürünü, çok emek harcanmış. Müzikler başarılı, teknik imkanlar iyi kullanılmış. Birçoklarının üçkağıtla para kazanmaya çalıştığı bir dönemde, Can Dündar en azından Atatürk’le ilgili bir çalışma yapmış.



Ancak...



Film, vasatın ötesine geçemiyor. İlk bölüm daha sıcak. İkinci bölümde Atatürk’e atfedilmek istenen bazı olumsuzlukların, fazlaca ve gereksizce uzatıldığını gördük, yanlış.



Atatürk gibi tarihin akışını değiştiren liderleri yorumlamak zordur. Can’a, zengin bir malzeme için kapılar sonuna kadar açılmış. Seçilecek malzeme, nasıl bir Atatürk hayaliniz olduğunu gösterir, seçimleriniz eserinizi belirler. “Hangi Atatürk?” sorusunun yanıtı, daha çok nasıl bir Cumhuriyet tasavvurunuz olduğuyla ilgilidir.



Atatürk’ün mutlaka insani bir takım özellikleri gündeme getirilmek isteniyorsa, onun “çılgınlıkları” üzerine çalışılabilirdi. O ölçekteki liderlerin temel özelliği çılgınlıktır. Tarihi başarıları, hesaplı çılgınlıklar getirir.



Vamık Volkan’ın Mustafası’nı



hatırlayalım



Kuşkusuz, bir bilim adamının kitabıyla, bir sinema yapıtını karşılaştırmak doğru değil. “Ancak tabuları yıkmak” sloganına başvurulacaksa, Vamık Volkan’ın “Ölümsüz Atatürk” kitabı iyi bir örnektir. Prof. Volkan, kardeşi ve babası ölmüş, evini kaybetmiş yalnız Mustafa’nın, insani özelliklerinden, yaşanmışlıklarından, psikolojisinden yola çıkarak, bir lidere nasıl dönüştüğünü çok etkileyici anlatmıştı. Kitap bir dönem yasaklanmıştı da. Kesinlikle bir başucu kitabıdır.



Can Dündar’ın filminde ciddi boşluklar dikkat çekiyordu. Yüzeyden derine inilememiş. İlber Ortaylı’nın dediği gibi “yeni bir şey yok”. Derinlik diye sunulan ayrıntılar, “bakın Atatürk’ün olumsuz yönlerini de gösterdik” diyebilmek için bilinçli biçimde seçilmişti sanki. “Yalnızdı” deniliyor, nedenine bakılmıyor. “Mustafa Kemal kafasındakileri başka türlü nasıl hayata geçirebilirdi?” bu sorunun yanıtı yok. “Diktatördü” diye suçlanıyor, “dönemin tarihselliği, Türkiye’nin koşulları” gözardı ediliyor.



Herkes aynı şeyi soruyor: Açık söyleyeyim, ben işadamı olsam, izlediğim o filme sponsor olmazdım. İzleyen işadamı arkadaşlarıma da sordum, aynı fikirdeler. Yılmaz Özdil’in gazeteci ve sponsorlukla ilgili yazısı muhteşemdi. Ruhat Mengi etik bir duruşla, filmi izledikten sonra görüşünü değiştirdiğini yazdı. Bekir Coşkun’un belgeselle ilgili “Atatürk Mustafa’yı görse” yazısı kesilip saklanacak cinstendi. Kürşat Bumin haklı, “Mustafa belgeseli ve benzerlerini çekmek için acele etmemek daha uygun.”



Şimdi ben de soruyorum: Bugün öğrenmeye ihtiyacını duyduğumuz şey, eksikliğini hissettiğimiz konu, Can Dündar’ın Atatürk’le ilgili ısrarla vurguladıkları mı? Her şeyi hallettik, bir Atatürk’ün zaaflarına mı iş kaldı?



Kürşat Bumin, evrensel bir kriter ortaya koyuyor, gayet haklı olarak, “bu film dünya televizyonlarının ilgisini çekecek mi?” diye soruyor.



Her şey bir yana, belgeselin iyi iş yapmasını çok isterim. Böylelikle Atatürk üzerine daha iyi çalışmalar yapmak isteyenler cesaret bulurlar. Ayrıca eminim, Atatürk’le ilgili esaslı bir çalışma yapmak isteyenlere değil birkaç yüz bin dolar, milyonlarca dolarlık kaynaklar kolaylıkla temin edilecektir.



Yarın: Mustafa neden yalnızdı?

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin