MUSTAFA BALBAY'DAN REHA MUHTAR'A MEKTUP

İşte Balbay'ın Reha Muhtar'a yazdığı mektup ve Muhtar'ın eski arkadaşına yanıtı...

Google Haberlere Abone ol
MUSTAFA BALBAY'DAN REHA MUHTAR'A MEKTUP

REHA MUHTAR / VATAN



Mustafa'dan mektup var...



Atina’dan dün öğleden sonra geldim gazeteye...


Yardımcım Aysın, gelen mektupları sıra sıra koymuş masama...


Bir süredir yardımcım yok, Aysın da yeniden üniversite kazandı belki okula devam edecek, ama o arada bu derede, o el yazısı mektubu bana ulaştırdı...


Açtım ki çeyrek asır öncesinden 25 yıl önceki bir arkadaştan geliyor...


1980’ler ve biz ikimiz de Milliyet’te çalışıyoruz...


O İzmir’de ben Ankara’da...


Evlenmişim o sıralarda...


Eşim İzmirli...


Arada bir İzmir’e gidiyorum, Milliyet’in İzmir Bürosu dünya tatlısı sempatik genç gazetecilerden oluşuyor...


Sonraları DSP milletvekili olan Hakan Tartan elinde fotoğraf makinesi, resim çekiyor haber yapıyor, resim altını yazıyor...


Utanmasa dizgiye girecek dizecek haberi...


O zamanlar plazalarda internet ekranlarına bakarak yapılmıyor gazetecilik...


Sokaklardan toplanıyor haber, resmi çekiliyor resim altı oluşturulacak şekilde resimde kim var belirleniyor, haberiyle dört başı mamur haber müdürüne teslim ediliyor...


Komple gazeteciler var o dönemde Hakan gibi bir çıtı pıtı muhteşem bir gazeteci kadın olan Elvan Feyzioğlu...



***



İstihbarat şefi de gençten utangaç bir çocuk... Onunla konuşuyoruz, İzmir’in meşhur çöp şişlerini yediriyorlar bana...


Genciz, umut ve heyecan doluyuz hepimiz...


Gazetecilik için ölüyoruz, dünyayı gazetecilikle değiştireceğimizi sanıyoruz...


Sonra ben Atina’ya gidiyorum...


İzmir’deki o utangaç çocuk, yıllar sonra Ankara’ya gidiyor...


Cumhuriyet Gazetesi’ne önce istihbarat şefi sonra Ankara temsilcisi oluyor...


İşte o gençlik arkadaşından geldi dün akşam üstü mektup elime...


O arkadaşın ismi Mustafa Balbay’dır...


Mektubu aşağıda...



***



“Sevgili Reha;


1980’lerin başındaki Milliyet Gazetesi günlerinin anısıyla merhaba...


Sanırım anımsarsın; ben İzmir’deydim sen de Atina yolcusuydun, ilk karşılaştığımızda...


Meslekte 20’li yıllar bitmek üzere 30’lu yıllara giriyoruz.



***



Geçen hafta yazını okuyunca hem bir selam vereyim hem de sözünü ettiğin konuyla ilgili yazayım dedim.


Dizi yazıda da aktardığım gibi MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye getirilmesinden sonra terörün tümüyle ortadan kaldırılması için ne yapılabilir sorusuna yanıt arıyordu...


Bunun için öncelikle terör örgütüne eleman sağlayan kaynakların kurutulması gerektiği görüşünü benimsemişlerdi...


Bir yandan Öcalan etkisiz hale getirilecek bir yandan da “terörirst yetiştirilen” bataklıklar kurutulacak...



***



Bu yönde yaptıkları analizlerin sonucunda büyük kent vatandaşlarının, özellikle magazin programlarındaki kendilerine çok yabancı ve lüks hayatı görünce sisteme düşman olduğu düşüncesi öne çıkmış.


Altını çizdikleri durum buydu...


O dönem sen en etkili haber sunan kişi olarak öne çıkmıştın...


Ancak benim katıldığım toplantılarda,görüşmelerde senin aleyhine bir konuşma olmadı...


Bunun dışında kimi konferanslarda bana senin programlarını soruyorlardı...


Ben de şu yanıtı veriyordum:


“Yapılan araştırmalara göre Reha Muhtar’ın haber programını her akşam ortalama 3 milyon kişi izliyorumuş... Bu durumda o artık Deha Muhtar...


İletişim fakültesi öğrencilerine de senin haberciliğinin bir tez konusu olabileceğini söylemiştim... Belki yapan olmuştur.



***



Sevgili Reha;


Kısaca da kendi durumumdan söz etmek isterim...


Mesleğin ilk yıllarında aynı gazetenin havasını soluduk...


29 yıllık meslek yaşamım boyunca hep en iyi haberi vermeyi, en çok bilgiye ulaşmayı hedef edindim...



***



İkinci iddianamenin 985-989. sayfaları arasında benimle ilgili “delillerin ve hukuki durumun değerlendirilmesi” bölümünde yer alan suçlamaların tümü gazeteci olarak anlatabileceğim şeyler...


O üç sayfalık bölümü okumanı rica ediyorum...



***



Koğuş arkadaşım Prof. Ferit Bernay’la birlikte tutuksuz yargılanmanın temel bir hak olduğunu düşünüyoruz. Prof. Benay’ın da selamları var.



***



En kısa sürede özgür bir ortamda görüşmek dileğiyle selamlar, sevgiler...


Mustafa Balbay



***



ÇIKTIĞINDA İKİ KADEH RAKI PARLATIRIZ...


Kardeşim Mustafa,


Seni tanıdığım kadarıyla gazetecilik dışında darbe türü işlere bulaşmazsın...


Her şeyi gazetecilik için yaparsın...


Tutukluluk günlerinin en kısa zamanda sona ermesini Tanrı’dan diliyorum...


Beraatini arzularken, en azından tutuksuz yargılanma hakkına da kavuşursun diye umut ediyorum...


Sen benim tanışığım ve arkadaşımsın...


Suç işlemiş olsan da öylesin...


Suç işlemiş olmasan da öylesin...


Ama hissediyorum ve umut ediyorum ki gazetecilik dışında yoktu ve olmadı...



***



Eski MİT Müsteşarı Şenkal Aatasagun’un “medya patronlarını bilgilendirme” toplantılarına gelince...


Sana belki tesadüf etmedi...


Ama o toplantılarda neler söylendiği biliniyor...


Aslında boşver...


Ne oldu ki söylendi de...


Benim hayatımda ne değişti ki...


Beni SHOW Haber hayata getirmedi ki, SHOW Haber hayattan götürsün...


Bak, senle biz 25 yıldır tanışıyoruz...


Sen şimdi cezaevindesin...


Ben Vatan Gazetesi’ndeyim...


Yine bir arada dostça kardeşçe konuşup dertleşebiliyoruz... Dostlar sağolsun gerisi boş...


Benim için gerisi boş...



***



Ama Türkiye’ye hak etmediği şeyleri dizayn etmek isteyenler, hayatı hukuk dışı manupilasyonlara sokmak isteyenler, suçsuz ve haksız yere insanları harcayanlar hesap vermeli sevgili kardeşim...


Bilgilendirmen için sağol...


Zaten bana bir şey olmadı...


Diyabrakır’da dışkı yedirilenlerin, suikastlerle öldürülen yazarların, binlerce faili meçhulun buluduğu insanların yanında kendi durumumdan söz etmek UTANMAZLIK’tır sevgili kardeşim... Ben UTANMAZ değilim...


Neyse şimdi önemli olan senin cezaevinden çıkacağın zaman...


Seninle bir an önce özgür bir ortamda, buluşmak nasip olacak bize eminim...


Eski Cumhuriyet Ankara bürosunun yanıbaşında Körfez Lokantası vardı...


Rahmetli Ufuk’la (Güldemir), Sedat’la (Ergin), Işık’la (Kansu) oraya giderdik...


Kaldı mı Körfez Lokantası bilmiyorum...


Olmazsa Mülkiye’lilerde...


Uzun zamandır rakı içmiyorum, ama çıktığında oralarda rakı içeriz, söz sana kardeşim...


Dostlukla...


Reha...

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin