"Toplum Mühendisleri" değil, "Değişim Mühendisleri" lazım!.
İnanılacak gibi değil... Sadece Türkiye'nin merkezinde bulunduğu
bölge değil, bütün dünya yeniden-yapılanmanın eşiğinde..
İkisi de komşumuz olan İran ve Suriye, Amerikan kaynaklı bir
sosyo-politik depremin öncü sarsıntılarını yaşıyor..
Deprem, Tomahawk füzeleri ile Irak'ı vurmuş..
Ne Saddam, ne oğulları, ne de Baas ve Cumhuriyet Muhafızları var
ortada..
Aynı durum, 1991'de Sovyetler'in başına, dış askeri müdahale
olmadan gelmemiş miydi?
Türkiye bütün bu durumları, hemen hemen hiç değişmeden yaşadı veya
atlattı...
Çünkü jeo-stratejik konumumuz vardı..
Çünkü Türkiye, bu bölgede, Amerika'nın vazgeçilmez
müttefikiydi..
Çok "Değişken" nitelikli bir coğrafyada, Türkiye coğrafyası,
"Statik" bir sosyo-politik imtiyaz sağlamaktaydı..
Görülüyor ki, bu bitmekte..
Artık Ortadoğu'da, Amerika'nın, Türkiye'nin müttefik olmasına veya
Türkiye'nin üslerine bağımlılığı kalmadı..
Çünkü Irak, Amerika oldu..
Artık Amerika, sınır komşumuz..
Bu durum, Türkiye'deki "Statüko" için, sonun başlangıcı da
olabilir..
Türkiye'nin askeri, ekonomik, politik ve her çeşit alanlardaki
darboğazlarında arka çıkan "Stratejik Müttefik" Amerika, artık
sadece "Dost ve yakın" bir ülke..
Amerika, Türkiye olmadan da, Ortadoğu'da savaşabiliyormuş..
Ve Amerika, şimdi Irak'ta, Türkiye'deki statükonun tehdit veya
tehlike olarak gördüğü bütün öğeleri kullanarak yeni bir devlet
kuruyor..
Irak demokrasisinde, hem etnik, hem de dinsel gruplar yer
alacak..
Iraklı Kürtler, şimdi Amerika'nın silah arkadaşları..
Amerika, "Kürt" olgusuna, şu anda "Türk" olgusundan daha yakın,
daha sıcak..
Türkiye'deki toplum mühendislerinin tehlikeli olarak gördüğü
"Halkçı ve demokratik laiklik", Iraklı Sünnileri de, Şiileri de
hesaba alan bir model içinde, Amerikalı değişim mühendisleri
tarafından projelendiriliyor..
Irak, yoğun bir özelleştirme platformu haline getiriliyor..
Değişikliğin çapını görmüyor musunuz?
Ne yazık ki, Türkiye'yi yöneten merkezler bu olayın çapını
öngöremedi. Olay meydana geldikten sonra da, anlamamakta veya
anlamaz görünmekte direniyorlar.
Diyelim ki, Amerika tarafından terk edilmenin alternatifi, Avrupa
Birliği tarafından kucaklanmaktır..
Ama biliyoruz ki, Avrupa da, Kuzey Irak, Kürt kimliği, Kıbrıs
sorunu gibi konularda, Türk pozisyonuna, Amerika'dan farksız
yaklaşıyor.
Ayrıca Türkiye aday adayı olduğu için, Türkiye'nin tüm idari ve
hukuki yapısının değişmesini istiyor Avrupa Birliği..
"Değişim", Amerika'nın bölgeye getirdiği ve Türkiye'yi dolaylı
biçimde zorlayan bir olgu..
Ama Avrupa Birliği'nin sunduğu "Değişim", zorunlu ve kaçınılmaz bir
olgu Türkiye için..
Türkiye, Saddam'ın buharlaştığı bir coğrafyada, kendine özgü bir
"Saddamcılık"ı yaşatıp, sürdürebilir mi?
Kızıl Ordu'su, uzaya giden teknolojisi, altın ve petrol ve de doğal
gaz zenginlikleri, nükleer silahları ile "Değişim"e direnemeyen
"Sovyet İdeolojisi"nin başaramadığını, bizim "Resmi İdeoloji"miz
başarabilir mi?
Şunu söylüyoruz..
"Toplum Mühendisleri" yerine "Değişim Mühendisleri", artık ön plana
çıkmalı..
Yeni Özal'lara ihtiyacımız var.
MEHMET BARLAS: HERKES DEĞİŞTİ YA TÜRKİYE
Dün akşam Ahmet Hakan Coşkun´un hazırladığı "İskele Sancak" programınada konuk olan Mehmet Barlas, Sabah Gazetesi´ndeki bugünkü köşesinde herşeyin değiştiğini ama Türkiye´deki statükonun değişmediğinin altını çiziyor...
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin