İsmail Küçükkaya: Plaza mahkumu olmayacağım
Akşam gazetesinin yeni yayın yönetmeni İsmail Küçükkaya;
“Herhangi bir kişi, kurum, mezhep, kulüp, iş dünyası bağlantısına
yakınlık-bağımlılığım yok. Güç odaklarının değil fırsat eşitliğinin
sonucuyum. Ankara'yı iyi bilirim, bütün kesimlerle kalıcı ilişkiler
kurdum. Bu ara biraz konuşmak zorunda kaldım ama kendimi değil
gazeteyi konuşturmak istiyorum” diyor.
MEHMET GÜNDEM
Ulusal görünümlü yerel gazetecilik dönemi biter mi?
Bütün gazetelerin iddiası Türkiye'nin tümüne hitap etmektir
fakat gazeteler büyük ölçüde marjinaldir bizde. Her gazetenin etkin
olduğu belli bir bölge ve dar sosyal çevreler var ki bu tablo bize
Türkiye'nin sosyolojik haritasını vermiyor.
Gazetelerin marjinal kalmasında, süreklilik arz eden “güven
krizinin” etkisi büyüktür.
Türkiye fikri ve kültürel olarak ne kadar zengin ise
gazetelerimiz bu gerçekliğe inat bütün olarak birbirine benzediği
gibi, her gazete kendi içinde de tek tiptir, zenginliğimiz olan
farlılıklar alabildiğine azdır. Bizde aykırılığa prim verilir.
Aykırılığın ise ürettiği bir düşünce ve değer yoktur. Hayatı dar
bir alandan gözleyen, referansını sınırlı bir muhitten alan,
kendine ve topluma birkaç kavram üzerinden bakan, değişim ve
gelişim kavramlarına kapalı, önyargıları bol, eski bilgilerini hâlâ
taze zanneden, yeniden okumayı, düşünmeyi, sorgulamayı çoktan
unutmuş, refleksi ve duygusal davranan yönetici ve yazarlarımızdır
bu akıbeti hazırlayanlar.
Her yönetici ve yazar topluma kendi ilişkilerini, kendi
gerçeğini, kendi mizacını, kendi saplantılarını, kendi değerlerini
dayatıyor, yani toplumda kendini klonlayarak çoğaltmaya
çalışıyor.
Toplumla gerçek teması olmayan bir gazetecinin ortaya koyduğu
ürün nasıl topluma ulaşabilir ki. Toplumla, toplumsal değerlerle
çatışarak büyük ve etkin gazetecilik olmadı, olamaz. Bizde “ulusal
görünümlü yerel gazetecilik” yapılıyor. Muhalefet particiliği gibi
gazetecilik. Mazeret merkezli muhalefet mantığının oluşturduğu
sıkışmışlık gazeteler için de geçerli.
Kendimizi sorgulamaya başladığımızda ve bunu ideolojik
saplantılardan arınıp akılla, bilgiyle ve gerçeklerle yüzleşerek
yapabildiğimizde önce güven krizi sona erer, ardından gazeteler
marjinal olmaktan kurtulur ve geniş kitlelere ulaşır. Krizler bazen
değişim fırsatlarını da beraberinde getiriyorlar. Gazetelerin eski
tarz ve eski ilişkilerle varlık sürdürmeleri mümkün
değildi.
Neyse ki son dönemlerde Türk medyasında yeni arayışlar ve
çeşitlenme var. İçinden geçtiğimiz kriz ve değişim sürecinde
gazetelerin yeni bir vizyonla yönetilmesi şart. Bana bunları
düşündüren bir gelişme oldu, Akşam gazetesinde yayın yönetmeni
değişti, İsmail Küçükkaya 36 yaşında yayının başına geçti. Biz
gazeteciler, hepimiz bu mesleğin sorunlarını iyi biliriz de, fakat
sürece direnmeyiz, çünkü değişimi başlatmaya, ya imkanımız, ya
irademiz ya da vaktimiz yoktur. İsmail Küçükkaya şimdi hepimiz için
bir sınavdadır. Çünkü onun mazereti yok, imkanı da var, iradesi de
var, vakti de var…
Akşam zor bir dönenden geçerken yayın yönetmeni oldun. Üstelik
bir de kriz dalgası var. Başarısız olmaktan korkmuyor
musun?
Gazetecilik yapacağım. İyi gazetecilik yaparsan korkacak bir şey
yok.
Nasıl yapacaksın?
Ankara gazeteciliğinin güzel ve etik yönlerini sergilemeye
çalışacağım. Halktan kopuk gazete yapmayacağım. Haberi öne çıkacak.
Akşam, kendi yıldızlarını oluşturacak, Anadolu'nun sesini
duyuracak. Hedef ilkin 250 bine çıkmak.
Politikacı gibi konuşuyorsun…
Hayır öyle değil. Medyada varolan ikili yapının kutuplaşması
topluma da yansıdı, kurumlara da. Bu başlıbaşına bir sorun, çünkü
halk medyaya güvenmiyor ve mesafe giderek açılıyor.
Anadolu'nun sesini duyurmak söylemi, taşralılık çağrıştırmıyor
mu?
Hayır, ben İstanbul gerçeğini reddederek söylemiyorum bunu,
İstanbul'da elbette daha etkin olacağız, ama Anadolu gerçeğini de
görmek gerek.
Medyada çeşitlenme var aslında.
Evet, merkez medyanın eski hakimiyeti yok artık. Hem Türkiye,
hem de medyanın yapısı Kasım 2002'den beri çok değişti.
İKTİDARA OBJEKTİF BAKILMALI
Merkez medyanın AKP'ye karşı tavrı bu değişime karşı da bir
direnç mi?
AK Parti'nin arka planında Anadolu burjuvazisi yatıyor.
Dolayısıyla bu partiye de objektif yaklaşılması, eleştiri yapılması
ama doğru yaptıklarının da takdir edilmesi gerekiyor.
Serdar Turgut'tan nasıl bir gazete devraldın, enkaz devraldım mı
diyorsun?
Serdar Turgut iyi bir gazetecidir, ondan çok şey öğrendim,
umutlu bir gazete bıraktı ama gazete ve yazarlarımız biraz magazin
ağırlıklıydı, bunu biraz dengeleyeceğiz.
Kriz ortamı elini zayıflatmıyor mu?
Kuşkusuz işimizi zorlaştırıyor ama yine de başarılı olacağımıza
inanıyorum. Çünkü, patron “ben medyada varım” diyor. Çukurova Grubu
medyadan çekilmeyecek, aksine medyada büyümek istiyor.
Turgut Akşam'a ne getirdi, ne götürdü?
Bunu açıktan sorgulamak bana etik gelmiyor. Her dönemin
rasyonalitesi farklıdır. Şunu söyleyebilirim, o tam zamanında
bıraktı yöneticiliği, yazarlığı sıkıntıya girebilirdi. Serdar
Turgut Türkiye'de iki büyük mizah yazarından birisidir ve Akşam'ın
yeni döneminde daha çok okunacak…
İLİŞKİLERİM KALICIDIR
Bu koltuğa niye seni tercih ettiler?
Mesleğin bütün kademelerinde deneyim edinerek bugüne geldim.
Ankara'yı iyi bilirim, bütün kesimlerle kalıcı ilişkiler kurdum.
Gazetecilik hem haberdir hem de ilişkidir.
Yani, güç odaklarının değil fırsat eşitliğinin sonucuyum
diyorsun.
Doğru, benim herhangi bir kişi, kurum, mezhep, kulüp, iş dünyası
bağlantısına en ufak bir yakınlığım, organik-inorganik bağım
yok…
İlişkilerin mi seni bu noktaya taşıdı?
Meslek dışı değil mesleki ilişkiler etkili olabilir. Ben
Başbakan tarafından da, Genelkurmay tarafından da, yüksek yargı
organları nezdinde de sevilir, sayılır, başarılı bulunurum.
Sonra…
Toplumların kriz ve değişim anları var ve bu süreçlerin iyi
yönetilmesi gerekir. Bu süreçler birtakım tercihlerin yapılmasını
zorunlu kılar. Turgut'un yönetmenliği döneminde gazete kendine özgü
kimlik ve kişilik arayışındaydı, bu gazetenin yayın politikasına da
yansıyordu ama ülkenin genel durumu dikkate alındığında başka bir
yayın politikası zorunlu hale gelmişti.
BEŞ YILDIR BU KOLTUĞA HAZIRLANMIŞIM
Yani patron yavaş yavaş seni yayın yönetmenliğine
hazırlamış.
Bunu ben de hissettim. Son beş yıldır böyle bir süreç yaşadım,
yayın yönetmenliğine hazırlandım. Patron bu ilişkiyi daha çok
Serdar Çaloğlu üzerinden yürütür: Serdar Bey beni yıllardır çeşitli
parametreler üzerinden bilgilendiriyordu...
Kavgacı mısın?
Mücadeleciyim, her zaman buna hazırım. Ama bu iş centilmence
yapılır, gerektiği zaman yapılır, gerektiği şiddette
yapılır.
Muhalif misin?
Dengeli bir muhalifim…
Nedir en büyük keyfin?
Çalışmak, İlber Ortaylı, Hilmi Yavuz ve Nur Vergin ile sohbet
etmek ve Arjantin Felsefe Grubu'na katılmak…
MAGAZİN BU KADAR BASKIN OLMAYACAK
Yöneticinin kişiliği gazeteye yansır, senin kişiliğin Akşam'a
nasıl yansıyacak…
Çok çalışırım, hayatımın yüzde 95'i iştir. İstanbul'da ev
tutmadım, altı ay otelde kalacağım, dikkatimi dağıtacak bir ev
telaşına girmek istemiyorum. Gazete biraz toparlanmalı, magazin de
olmalı, magazini severim ama gece alemini anlatan düzeyde değil,
haber boyutu olan magazin istiyorum. Hayatın tüm renklerine açığım
ama toplumun 3,5 milyonu işsizken, yoksulluk önemli bir sorunken
yazarlarımız biraz da “ağır” konulara girmeliler.
Yayın yönetmenlerini biz kişilikleriyle, hobileriyle,
zaaflarıyla konuşuyoruz daha çok. Senin neyini konuşacağız?
Kendimi değil gazeteyi konuşturmak istiyorum. Benim için başarı
Akşam'ın konuşulması.
ERTUĞRUL ÖZKÖK VE SERDAR TURGUT'U KASTETMEDİM
Göreve başlarken kaleme aldığın ilk yazıda kendinden bahsettin,
'pahalı şarabın lezzetini ilk yudumda alıp kalitesi hakkında yorum
yapamasam da haberi kokusundan tanırım' dedin.
Ertuğrul Özkök ve Serdar Turgut'a gönderme yaptığım söylendi,
fakat ikisini de kastetmedim, sadece haberden anlarım, başarılı bir
gazete yöneticisinin nasıl davranması gerektiğini bilirim diyorum.
Asıl sorun şu, çok yetenekli bazı genç gazeteciler o tür durumlara
öykünmeye başladılar, halbuki, fakir bir aileden geliyorlar, kültür
olarak ait olmadıkları bir yere aitmiş gibi yaşamaya çalışıyorlar.
Bu onları kendi gerçeklerinden kopartıyor. Para harcama hevesi var
ama onun için gerekli kültür yok.
Bu durumda sahte hayattan sahte gazeteci çıkıyor.
Aynen öyle. O öykünen arkadaşlara şarabın tadını öğrenmeye
çalıştığınız kadar toplumun zenginliklerini de öğrenin diyorum. Tek
bir dünyaya hapsetmesinler kendilerini.
Papermoon'da beni sık sık göremezsiniz
Kendinden söz ederken, “Anadolu'dan geliyorum, dar gelirli bir
ailenin dört çocuğundan biriyim” dedin. Bunlar sende kompleks
oluşturuyor mu?
Asla, ben kendimle barışık bir insanım. Hiç rol yapmam. Devlet
okulunda okudum, İngilizce'yi yıllarca özel ders alarak öğrendim,
kendi imkanlarımla Amerika'ya pratik yapmaya gittim. Belki beni
Papermoon'da sık sık göremeyecekler ama ben burada en iyi bildiğim
işi, gazetecilik yapacağım. Türkiye İstanbul'dan ibaret değil. Bu
geniş ve dinamik coğrafyayı, insanlarını tanıyorum. Memleketimin
kültür kodlarıyla benliğimi donattım ve kimliğimi böylesi bir
kültür zemini üzerine inşa ettim.
Bu iyi mi kötü mü karar veremedim…
Anadolu'nun zenginliğini bilmek iyidir… Gazeteyi kendim için
“gizil bir araç” olarak görmem. Kendini plazaya hapsetmiş
gazetecilerden olmayacağım.
Üslup mühendisiyim
Akşam'da ne yaparsan çok mutlu olursun?
Türkiye'nin temel açmazlarından birisi her alanda yaşanan
seviye, üslup, kalite kaybıdır. Ben Akşam'ı yönetirken bunları
engelleyici bir gazetecilik yapabilirsen çok sevineceğim…
Nedir senin gazetecilikteki kırmızı çizgilerin?
Türkiye'nin bütün toplumsal kesimlerine yönelik yayın yapan, her
kuruma yakın ama her kuruma da mesafeli, yaptıklarının iyi
taraflarını destekleyen, yanlışlarını da belli bir üslup ile
eleştiren bir gazete olacak. Kendimi “üslup mühendisi” olarak
görürüm, her şeyi yaparım ama üslubuma dikkat ederim. Sevdiğim
kurumlarla ilgili bile çok ağır haberlere imza attım ama bunu
üsluplu yaptım ve kimse orada art niyet aramadı. Akşam'da herkesle
ilgili olumlu ve olumsuz haber yapılabilir ama kimseye hakaret
edilmez, yalan yazılmaz, kurumları eleştiririz ama yıpratılmasına
karşıyızdır. Kişileri eleştiririz ama hiçbir meseleyi de
kişiselleştirmeyiz.
İnsanları kılık kıyafete göre ayırmak saçma
36 yaşında yayın yönetmeni olman kıskançlıklar var mı?
Birilerinde vardır ama beklemediğim çevrelerden büyük destek
gördüm. (Tam bu sırada konuşmayı Adalet Bakanı M. Ali Şahin'in
tebrik telefonu böldü)
Turgut başörtülü gazeteci çalıştırabilirim demişti, sen ne
diyorsun?
İnsanları kılık kıyafetleriyle ayırmayı saçma bulurum. Meslekte
yeterli olan herkesle çalışabiliriz.
Akşam'da çok gelen giden oldu, dalgalanmalar yaşandı.
Ergenekoncu yapılanmanın adresi olarak gösterildiği dönemler
oldu…
Dalgalanmalar olduğu doğru, Ergenekon iddiası haksız. Bu grup maalesef kendini tam anlatamadı. Değişim ve kriz süreçleri iyi yönetilemedi hiçbir grupta. www.yenisafak.com.tr