KENDİN YAP KENDİN DENETLE LAÇKALIĞI KADER Mİ?

Neslihan Acu: “Seni AB’ye alırız ama önce pazarcılarının bağırarak satış yapmalarını engelle” diyerek bizle kafa bulan AB, acaba neden “şu işçi ölümlerini engelle, işçilerin sendikal hakları konusunda bir şeyler yap, devlet olarak gerekli denetimleri uygula" falan demez hiç?

Google Haberlere Abone ol
KENDİN YAP KENDİN DENETLE LAÇKALIĞI KADER Mİ?

KENDİN YAP KENDİN DENETLE LAÇKALIĞI KADER Mİ?


 


Zonguldak’ta 28 işçi öldü.


Elbette ki kader değildi. Olanların başka bir açıklaması var.


 


İktidara geldiklerinde bir para basma cennetinde olduklarının bilincindeydiler.


Daha önceki siyasetçiler bunlar kadar işbilir, hızlı, liberal, ekonomiden anlar, demokrat (!) vs olmadıkları için… Madenler, tersaneler, demiryolları vs öyle atıl atıl duruyorlardı.


 


Büyük bir para hırsıyla kolları sıvadılar.


Şayet, gerçekten Batılı bir zihniyetle, gerekli altyapıları kurarak, işçinin can güvenliğini düşünerek, insanca çalışma şartlarını sağlayarak bu “reform” işlerine girişmiş olsalardı, onlara hakikaten de “liberal, demokrat, işbilir vs” diyebilecektik.


 


Oysa onlar yoksulluktan gelmiş, sadece çok hırslı ve kurnaz insanlardı.


Öyle altyapıyla, insan faktörüyle falan uğraşacak sabırları, öyle bir dünya görüşleri yoktu.


Ülkeyi kalkındırmak gibi zorlu bir işin peşinde değildiler. Kendilerini ve çevrelerini kalkındırmayı hedeflemişlerdi esas olarak.


 


Devlet olarak yeterince seri hareket edip, her para musluğuna aynı hızda yetişemeyecekleri için, taşeron olayını devreye soktular.


Böylece herkese gün doğdu, paralar akmaya başladı.


 


Bir tek, işçinin hayatı kaydı. O da kimin umurundaydı?


 


Taşeron dediğiniz, işi en çabuk ve en karlı bir şekilde bitirip teslim etmeye bakar.


İşçiyi olur olmaz saatlerde çalışmaya mecbur eder, güvenliğini umursamaz.


Tabii ki açıkça böyle söylemezler ama işçi bir nevi köledir bunların gözünde.


Çaresi yoktur, çıkışı yoktur işçinin. Şartına şurtuna bakmadan çalışmaya mecburdur.


 


Çalışmasa aç kalacak, ailesine bakamayacak, bunalıma girecek.


Yine ölecek.


Çalışmayı tercih ediyor.


Bu kölelik sistemine “çalışmak” demeyi içinize sindirebiliyorsanız… Çalışıyor.


 


Ne medya kararlılıkla üstüne gidiyor bu olayların, ne doğru düzgün bir hukuk sistemi var… O yüzden, bu işçi ölümlerine neden olanlara hiçbir şey olmuyor.


En ufak bir ihmalleri söz konusu olduğunda bile, en ağır cezalara çarptırılmaları gerekirken, hiçbir şey olmuyor.


Çünkü, çok acı ama, insan hayatının değeri beş kuruş bu ülkede.


 


Sadece şu denetçi olayına bakın, anlarsınız.


Maden şirketlerinin devlet tarafından denetlenmesi gerekirken…


Bu maden şirketleri, maaşlarını kendilerinin ödedikleri denetçiler (!) tarafından denetleniyormuş.


Görüyorsunuz, ne kadar özgür bir ülkeyiz.


Parasını bastırınca, hem maden işletmecisi oluyorsun, hem kendi kendini denetliyorsun!


Sistemin güzelliğine bakın!!


 


“Seni AB’ye alırız ama önce pazarcılarının domatisss, biberrrr diye bağırmalarını engelle” diyerek bizle kafa bulan AB, acaba neden “şu işçi ölümlerini engelle, işçilerin sendikal haklarını ver, devlet olarak gerekli denetimleri yap, hiçbir işi şansa kadere bırakma” demez hiç?


 


Ya “ne kadar demokrat olduk, ne kadar liberal olduk” diye keyiften göbek atan, solculara ve solculuğa her fırsatta bok atan entel dantel takımı, gazeteci müsveddeleri?


Onlar ne diyorlar bu işlere?


 


Ben söyleyeyim.


Aldırmıyorlar.


Yoksulluğun ve çaresizliğin binde birini bile kalbinde hisseden insanlar çoğunlukta olsaydı, çok şey değişirdi bu ülkede.


Binde biri diyorum. O bile yeterdi.


 


NESLİHAN ACU


neslidost@gmail.com


 


 


 


 


 


 


 

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin