Gazeteciler için korkutan uyarı: Baskı, sansür, engel ve saldırıların devamı gelecek

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), gazetecilere uygulanan baskılara dikkat çekti ve saldırılara karşı örgütlenme çağrısında bulundu.

Google Haberlere Abone ol
Gazeteciler için korkutan uyarı: Baskı, sansür, engel ve saldırıların devamı gelecek

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Nisan ayında medyaya uygulanan baskılara dikkat çekerek, saldırılara karşı örgütlenme çağrısında bulundu.



ÇGD ayrıca gazetecileri "Yaşanan bu olaylar ne ilk ne de son olacak, bunu çok iyi biliyoruz ve özellikle yaklaşan seçimler nedeniyle bu baskıların artacağından da ne yazık ki eminiz" ifadeleriyle uyardı.



ÇGD Genel Yönetim Kurulu ve ÇGD Ankara Şube Yönetim Kurulu, konuyla ilgili aşağıdaki açıklamayı yaptı:



"Örgütlü baskıya karşı tek çare örgütlü tavır

 


Türkiye her alanda özgürlüklerin sınırlandığı bir ülke olma yolunda hızla yol alırken, oluşturulmak istenen totaliter rejimin en keskin göstergeleri, basına yönelik baskı ve yasakçı anlayışta görülüyor. Her geçen ay, basına yönelik baskı ve sansür uygulamaları artarak devam ederken, içinde bulunduğumuz Nisan ayının daha ilk haftasında yaşanan gelişmeler kaygı verici boyutlara ulaştı. Yayın ve sosyal medya yasağı, işten çıkarmalar, sosyal medya ve gazetelerde bazı meslektaşlarımızın hedef gösterilmesi, Cumhurbaşkanı ve Başbakan düzeyinde basına yönelik ‘tehditvari’ açıklamalar,  Meclis’te muhalif gazetecilere gözdağı nitelikli sınırlayıcı düzenleme, iki gazeteciye hapis istemli dava ve gazetecilere saldırı olaylarının hepsine birden geçtiğimiz hafta ne yazık ki şahitlik ettik.

 

Nisan’ın ilk haftasında, geçen ayın sonunda İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde yaşanan Savcı Mehmet Selim Kiraz ile DHKP-C’li iki militanın ölümüyle sonuçlanan operasyona ilişkin, olayın yaşandığı anda televizyonlara yayın yasağı konulurken, bir sonraki gün olayın ayrıntılarını gazetelerinin sayfalarına taşıyan Bugün, Cumhuriyet, Posta ve Hürriyet gazeteleri hakkında, 'Terör örgütünün propagandasını yapmak' suçlamasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturma başlatıldı. Aynı gün bu yasakçı anlayış Türkiye basın tarihinde bir ilke imza attı ve Savcı Kiraz’ın cenaze törenine Hürriyet, Sözcü, Vatan, Cumhuriyet ve Taraf gazeteleri ile Samanyolu TV, Bugün TV, Doğan Haber Ajansı, CNN Türk, İMC TV  muhabir ve kameramanları alınmadı. Polisler tören alanına girmek isteyen gazetecilere 'Talimat Ankara'dan' derken, Başbakan Ahmet Davutoğlu basın özgürlüğünden zerre kadar anlamadığını kanıtlarcasına talimatı kendisinin verdiğini kabullenmekten çekinmedi. Konuyla ilgili bizleri şaşırtmayan bir tepki de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan geldi; Erdoğan, ‘kamuoyunu doğru bilgilendirme’ görevi olan basın yayın kuruluşlarına, söz konusu görüntüleri paylaştığı için 'Bu görüntüleri vererek ne kazanacaksınız' çıkışı yaptı, halktan yaşanan gerçeklerin kaçırılmasını meşrulaştırmak istedi.

 

Gazetecilere baskı



Çağlayan Adliyesi’nde yaşanan olaya ilişkin yine alışık olduğumuz bir durumu daha yaşandı. İktidara yakın yayın organları ile sosyal medyada sadece iktidarın sözcülüğünü yapan kişiler ve yapılar tarafından CNN Türk’ün iki sunucuna yönelik atılan mesajlar, yapılan yayınlarla adeta linç kampanyası başlatıldı. Nevşin Mengü’nün, CNN Türk Ana Haber bülteninde rehin alma olayına ilişkin ilk yayınlarından birinde 'Terör saldırısı demeyelim, saldırı diyelim. Emin değiliz, bilmiyoruz' şeklindeki, meslek etiği açısından doğruluk içeren tavrı, iktidara yakın yayın kuruluşlarının internet sitelerinde hedef gösteren yayınlarla ön plana çıkarıldı. Aynı kanalda görev yapan Mirgün Cabas da Twitter hesabından olaya ilişkin 'Bu eylem nasıl biterse bitsin çıkarılacak tek ders var: Çocukları vurmayın, anneleri yuhalatmayın' mesajı nedeniyle yine aynı yapılar tarafından hedef gösterildi. Twitter hesabından, olayın Berkin Elvan’ın polisler tarafından öldürülmesi ve şeffaf bir soruşturma yürütülmemesine gönderme yaparak, bizce de yapıcı bir eleştiri dili içeren tweet'i nedeniyle baskı gördü; hatta bu baskı çalıştığı yayın grubu tarafından da kuruldu ve Cabas, tweet'i nedeniyle özür dilemek zorunda bırakıldı.

 

Twitter, Facebook ve YouTube erişim engeli



Rehin alma ve operasyona ilişkin sansür uygulaması sosyal medyaya da sıçradı. Savcı Mehmet Selim Kiraz’la ilgili haber linklerinin kaldırılmasını isteyen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, talep yerine getirilmeyince Twitter, Facebook ve YouTube’a erişimi engelledi. Talebi bir süre sonra yerine getiren Facebook’la ilgili engel kaldırıldı. Twitter engeli 8 saat, YouTube engeli ise 9 saat sonra bitti. Google’a da içerikleri kaldırması için süre verildi.

 

Cumhuriyet yazarlarına hapis istemli dava



Geçen hafta yaşanan bir diğer baskı-sansür uygulaması, Cumhuriyet Gazetesi yazarları Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan’a ilişkin hapis istemli dava oldu. Çetinkaya ve Karan hakkında, 7 Ocak’ta saldırıya uğrayan Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo’nun İslam’ın peygamberi Muhammed’in olduğu iddia edilen karikatürü köşelerinde yayınladıkları için açılan soruşturma davaya dönüştü ve iki gazeteci için 'halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama' suçundan 4,5 yıla kadar hapis istendi.

 

Muhalif gazetecilere TBMM yasak



Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dilinden düşürmediği ‘milli irade’nin somutlaştığı Meclis’te de gazetecilere yönelik yasakçı bir uygulama getirildi. TBMM Başkanlık Divanı’nda iktidar milletvekillerinin oyları doğrultusunda yapılan düzenlemeyle Meclis’te kamusal görev yapan parlamento muhabirlerinin basın özgürlüğünü engelleyen bir karara imza atıldı. Kararla 'izinsiz çekim' yapılması halinde verilen  'kart iptali' kararına muhatap parlamento muhabirinin 'TBMM yerleşkesine' girmesi de engellendi. Mevcut yönetmeliğe göre 'izinsiz çekim' gerekçesi ile 'parlamento muhabiri giriş kartı' iptal edilen sarı basın kartı sahibi gazeteciler, kulislere girememekte ancak basın kartlarıyla Meclis’in basın toplantısı benzeri rutin faaliyetlerini izleyebilmekteydi.

 

İletişim fakültelerinde okutulacak ‘yalan’ haber örneği



Nisan’ın ilk haftası son dönemde sık sık karşılaştığımız yönlendirme haber anlayışına da örnek içeren bir aydı. Son dönemde bu tür haberleri alışkanlık haline getiren Yeni Şafak gazetesi, Atatürk’ün, İsmet İnönü tarafından zehirlettirildiği yönünde bir haber yayınladı. Haberde, dayanak olarak gösterilen ancak sonradan sahte olduğu anlaşılan bir ‘kağıt’ da kullanıldı. 1962 tarihli ‘kağıt’ın sahteliği, yazıların 2009’da çıkan Windows 7’de kullanılan yazı fontlarından biriyle yazılmış olmasıyla anlaşıldı.

 

Gazetecilere çirkin saldırı



Geçen hafta gazeteciler sözlü ve fiziki saldırıya da uğradı. TOBB’da düzenlenen Ticaret ve Sanayi Şurası'nda Başbakan Davutoğlu'nun konuşması öncesinde gazeteciler ile şuraya katılan bazı ‘işadamları’ arasında tartışma çıktı. Gazetecilere ayrılan yerlere oturan, uyarılmalarına karşın buralardan kalkmayan kendilerine ‘işadamı’ diyen kişiler, bazı meslektaşlarımıza 'Çık dışarı', 'Sizin oturduğunuz koltukların parasını biz veriyoruz' diye bağırdı.



Kanal A’dan toplu işten çıkarma



Nisan ayının ilk haftası toplu bir işten çıkarma olayının da yaşandığı ay oldu. Kanal A’da, İstanbul bürosunun kapatılması kararı alındı ve yönetim, aralarında muhabir, kameraman, editör ve teknik personelin bulunduğu 66 kişiye çıkışını verdi. Kararın 5 Mayıs tarihide uygulanacağı ifade edildi.

 

Saldırılara örgütlü karşı durabiliriz



Yaşanan bu olaylar ne ilk ne de son olacak, bunu çok iyi biliyoruz ve özellikle yaklaşan seçimler nedeniyle bu baskıların artacağından da ne yazık ki eminiz. Mesleğimizi gün gün kendi emelleri için kullanmak isteyen başta iktidar olmak üzere çeşitli güç odaklarına ancak örgütlü karşı tavır almamız halinde durabileceğimiz bilincini buradan bir kez daha tüm meslektaşlarımıza hatırlatıyoruz."


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin