Nuray Mert/RADİKAL
'Tehlikeli' bir polemik
Nihal Bengisu Karaca, Habertürk gazetesinde, geçen cuma günü,
son günlerde medyada geniş yer alan iki kadın cinayeti üzerine,
‘Maktulün bir femme fatale olarak portresi’ başlıklı ilginç,
eletrikli bir yazı yazdı. Ardından (pazaretsi günü) aynı gazetenin
hem bazı köşelerinde, hem de ‘polemik’ sayfasında şiddetli
eleştirilere maruz kaldığını gördüm.
Her konuda isteyen istediğini düşünür de, ‘bir mevzu bu kadar mı
şirazesinden çıkar?’ diye düşünmekten kendimi alamadım. Polemik
sayfasının başlığı, ‘Her cazibesi olan güzel kadın öldürülmeli mi?’
idi. Başlık o kadar tuhaf ki, neredeyse ‘Hayır, hepsi değil, bazısı
öldürülmeli’ diyen bile cevap vermiş sayılacak gibi duruyor. Şaka
bir yana, bu soruyla karşılaşanlar da belli ki, ‘Ne oluyor, bu soru
nereden çıkmış?’ diye bile sormadan cevap yetiştirmeye
girişmiş.
Ben vaktiyle, yazdığım mevzuyu anlayıp dinlemeden kaleme
sarılanlara karşı ‘Ali topu at, tut Ali tut’ başlıklı bir cevap
yazısı yazıp, özetle ‘Okuması yazması bu düzeyde olanlara
söyleyecek şeyim yok’ demiştim. Bu polemik ben de aynı isyan
duygusunu uyandırdı. Yazarından, profösürüne, İslamcı dergi
sahibine, kadın derneklerinin saygın temsilcilerine kadar
birçoğunun verdiği cevaplar, bir metnin nasıl bu kadar sığ sularda
anlaşılabileceğinin güzel örnekleri olmuş.
‘Vay demek ki, kadın güzel, cazibeli olunca öldürülmeyi hak ediyor,
öldüren değil, ölen suçlu’ diye kıyamet kopmuş. Neredeyse, ‘Karaca,
güzel kadınları hedef gösteriyor!’ diye mahkemeye suç duyuru yapan
güzel kadınlar çıkacak. İş o kadar tuhaf bir mecraya girmiş ki,
yazar Emine Şenlikoğlu, ‘Kadın açık saçık gezse de, bu katili
ilgilendirmez’ gibi evlere şenlik bir ifade kullanmış. Bir diğeri
köşesinde, Karaca’ya, Yasin Hayal muamalesi yapıp, ‘Hanım hanımcık
olun, yoksa sonunuz ölüm olur!’ tehdidi yapıyor gibi cevap
döşenmeye kalkmış.
Yanlış anlaşılmasın, ben de Nihal’in ‘bir anlaşılamama maduru
olarak portresini’ çizmeye veya onu eleştirenlere karşı savunmaya
filan girişmiş değilim. Beni asıl ilgilendiren, hele de konu kadın,
cinsellik gibi kolay pozisyon alınabilir zannedilen mevzularda,
hızla yola çıkıp, karaya oturan gemiler.
Sözü geçen konularda, bu türden cinayetlerin medyada nasıl yer
aldığından başlamak üzere parmağımıza sarmamız gereken birçok
netameli konu var. Ben açıkçası, yanlış anlaşılacağı başından belli
olan bu konularda çok önemsememe rağmen yazı yazmamaya özen
gösteriyorum. Nihal, öyle yapmamış, mevzuyu, ilk bakışta aklımıza
gelmeyen, kurcalamaktan uzak durduğumuz, asıl ‘netameli’ alana,
kadın ve erkek cinselliği konusuyla ilintilendirmiş.
Bence, mevcut modern ‘cinsellik söylemi’, cinsellik konusunu,
öncelikle, ‘netameli’ bir alan olduğunu baştan redderek, hakkıyla
tartışmaktan bucak bucak kaçıyor. Hal böyle diye, kadın-erkek
konusunu mevcut klişelerin alanı dışına taşmadan düşünmeye devam
etmek zorundamıyız? ‘Dogma’ haline gelen her söylem, düşünme,
sorgulama faaliyetini tehlikeli biçimde köreltmiyor mu?
Bakın, polemiğe konu olan yazının başlığında geçen ‘femme fatale’
tabirinden işe başlayabiliriz. ‘Öldürücü kadın’ diye düz tercüme
edeceğimiz, aslında ‘karşı konulmaz, başa çıkılmaz’ anlamında bir
cazibeye işaret eden tabirin kendisi üzerine düşünmeye başlarsak
nereye varırız, düşünmek lazım. Herhalde, bu tabirden yola çıkarak,
‘Vay, kadınlara karşı ayrımcılık yapılıyor, kadın neden öldürücü
olsun, o dünya barışının teminatıdır’ diyecek halimiz yok. Tabii
diyen de çıkabilir de, bu sınırlar içindeki bir cinsellik algısının
ne kadar sası olacağını tahmin edebilirsiniz.
Veya ‘baştan çıkarma’ tabirinin, daha ziyade kadınlar için
kullanılmasına karşı, ‘Vay, bu terim kadını günaha davet eden bir
varlık olarak tanımlayan tutuculuğun bir uzantısıdır’ demek mümkün.
Ama, sizce buraya nokta koyup yola devam edersek, kadın cazibesinin
iktidarı ve erkek iktidarını tehdit eden boyutunu fazlaca es geçmiş
olmuyor muyuz?
Dahası, genel olarak, cinselliğin ‘tehlikeli bir oyun alanı’
olduğunu inkâr etmenin bedeli sadece, bu alanda olan biteni
kavramakta zorlanmak değil, oyunun tadını kaçırmak değil mi?
İçinde cinayet geçen bir polemik üzerine yazarken ‘tehlikeli oyun’
tabirini kullanmanın riski olduğunu biliyorum. Ama bu konuların, ya
tüketime dönük, ucuz kışkırtıcı ya da, öbür uca savrularak ciddilik
adına, sası bir dille geçiştirilmesinden gına geldi. Artık, ‘kadın
dergisi edebiyatı’nı bir yana bırakıp, geçin işin felsefesini, hiç
olmazsa biraz gerçek edebiyat okumakla işe başlasak diyorum.