EXPRESS, MAYIS'TA DA SATIR ARALARINI OKUYOR

Aylık haber dergisi Express, Mayıs'ta da satır aralarında kalan ama bir o kadar da önemli mevzuları mercek altına aldı.

Google Haberlere Abone ol
EXPRESS, MAYIS'TA DA SATIR ARALARINI OKUYOR

EXPRESS - Sayı 94 (Nisan-Mayıs)


 


MUHSİN YAZICIOĞLU NEDEN BADEM GÖZLÜ OLDU?


Düzenin namlı faşiste ilan-ı aşkı


Seçim gezisi için kiraladığı helikopteri düşüp günlerce bulunamayınca, BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu, hem muhafazakâr hem merkez medyada, demokrasinin ve “ilkeli” siyasetin havarisi ilan edildi. Peki 12 Eylül’den önce ve sonra “başkan” aslında neyi temsil ediyordu? Yakından bakalım...


 


DEVLETİN YENİ “ÖZEL HAREKÂTI”


Çocuk avı


Türkiye Cumhuriyeti, altına imza attığı Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni açıkça ihlâl ediyor. Büyük kentlerde ve güneydoğuda “terörist örgüt lehine” propaganda yapmakla suçlanan Kürt çocukları, yetişkinlerle birlikte Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yargılanıyor, cezalandırılıyor ve hüküm giyenler yetişkin hapishanelerine kapatılıyor. Yüzünü maskeleyen, kolluk kuvvetlerini taşlayan, “Biji Apo” sloganı atan veya sadece “terli olan” çocukları toplayıp astronomik ceza istemleriyle yargılamayı Kürtleri sindirme harekâtının “özel” bir parçası hâline getiren AKP iktidarı, insan hakları sicilinin en kirli sayfalarını yazıyor...


 


B.E., B.E.’NİN ANNESİ VE M.E. ANLATIYOR


Hayatımızı bitirmek istiyorlarm


Geçtiğimiz ekim ayında tutuklanan, Adana-Karataş Kadın Cezaevi’nde dört ay yatan, davaları hâlâ süren B.E. (15) ve M.E. (17), yaşadıkları travmatik süreci, maruz kaldıkları eziyeti, cezaevinde edindikleri “bilinci” ve nasıl bir hayat sürdürdüklerini anlatıyor. B.E’nin annesi de arada söze girip tabloyu netleştiriyor.


 


20 YAŞINDAKİ S.O.’NUN BABASI MÜSLÜM TAŞ


Bir yandan açlık, bir yandan tutsaklık


20 yaşındaki S. T., 15 Şubat’ta bir hasta ziyaretinden dönerken gözaltına alındı ve


tutuklandı. Kızını cezaevinde ziyaret edemeyecek kadar yoksul olan babası Müslüm


Taş’ı dinliyoruz.


 


İHD ADANA ŞUBE BAŞKANI ETHEM AÇIKALIN


Böylesi 12 Eylül’de yoktu


2006 yılında Tayyip Erdoğan’ın “kadın da olsa, çocuk da olsa cezalandırılacak” demecinden sonra mahkemeler yeni TCK’yı sonuna kadar zorlamaya başladı. İHD Adana şubesinden Ethem Açıkalın, “yasal hukuksuzluğun” boyutlarını anlatıyor...


 


TERÖRLE MÜCADELE KANUNU’NUN KISKACINDA ÇOCUK


Orantısızlık, ölçüsüzlük, eşitsizlik


Çocukların maruz kaldığı hukuksuzluğun düzeltilmesi için çeşitli adımlar atıldı.


Bunların başında DTP Şırnak milletvekili Sevahir Bayındır’ın hazırladığı yasa


değişikliği tasarısı geliyor. Ancak bu yasa değişikliğinin gerçekleşmesi de sorunları aşmaya yetmeyebilir. Meselenin hukuksal boyutlarını Çocuklar İçin Adalet girişimi çağırıcılarından avukat Mehmet Uçum’la konuştuk...


 


12. METİN GÖKTEPE GAZETECİLİK ÖDÜLLERİ


Haklılığın inadı ve yumurtasız omletler


1996’dan bu yana gerek siyasî, gerekse medyatik alanda önemli değişiklikler, değişimler meydana geldi. Beş kalemde toplamak gerekirse: Dayanışma geriledi, medya mülkiyetinde dengeler altüst, muhabirlik can çekişiyor, iyi gazetecilik ıssız, alternatif medya ilerliyor.


 


PINAR SELEK’İN DOSTLARI ANLATIYOR


Pınar’a sahip çıkmak, hayatımıza sahip çıkmak


9 Temmuz 1998’deki Mısır Çarşısı patlamasının bombadan kaynaklanmadığını belirleyen onlarca uzman ve bilirkişi raporuna, hakkında verilen iki beraat kararına rağmen, Pınar Selek müebbed hapis cezası istemiyle yeniden yargılanacak.


11 yıldır süren Mısır Çarşısı davası adaletin tecellisini değil, hukuk devleti anlayışıyla bağdaşmayan karanlık bir emelin gerçekleşmesini amaçlıyor gibi. Peki, Pınar Selek nasıl biri, karartılmak istenen hayatı nasıl bir hayat, onu toplumdan tecrit etme gayretkeşliği nasıl bir zihniyetin ürünü? Kurulmasına önayak olduğu Amargi dergisinin üyelerine kulak kesiliyoruz...


 


YEREL SEÇİMLER: AKP GERÇEKTE NE KAYBETTİ?


Rant haritasında sarılar azaldı


Dokunmatik ekranlar, haritalar, istatistikler, grafikler, “seçmen ne mesaj verdi” yorumları... Yerel seçimler cümbüşünden geriye kalan yalın bir gerçek var: AKP’nin popülizm soslu rant oyununun sınırları daralıyor. İki büyükşehir, 11 il ve 36 ilçe belediyesinin el değiştirmesinin kimilerine göre pek bir kıymet-i harbiyesi yok, zira AKP yine de oy oranı itibariyle açıkara önde. Gelgelelim, 29 Mart’taki “küçük” kayıp, AKP’ye pahalıya patlayacak gibi görünüyor. Çünkü, bir yandan yerel yönetimlere aktarılan hatırı sayılır AB fonlarından mahrum kalacaklar, bir yandan da belediye hizmetlerinin taşeronlaştırılması yoluyla kurdukları rant ağında önemli gedikler açılacak. Yerel seçimlerin AKP açısından sonucu bu iki can alıcı noktada yatıyor. Can alıcı, zira hem “kaplanlar”a, hem kurbanlara yaranmanın araçları eksilmeye yüz tutmuş durumda. Bu kan kaybını durdurmak için AKP bünyesinde kurulan “Yenilgiyi Araştırma Komisyonu”nun derde deva bulması zor. Hem ANAP’laşmak, hem de ANAP’ın kaderini paylaşmamak eşyanın tabiatına aykırı.


 


RANTIN BAŞKENTİNDE SEÇİM MUHASEBESİ


Mütecaviz siyasete takoz


Yerel seçimlerin İstanbul’daki sonuçları, ekonominin ve emlak rantının doğal


başkentinde beş senedir uygulanan kentleşme politikalarıyla da yakından ilgili.


Özellikle yıkım bölgelerindeki seçmen, AKP’nin barınma hakkı ihlâllerinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Kentsel dönüşümün ayak izlerini seçim haritası üzerinde sürmek, geleceğin muhalefetini oluşturabilmek için de elzem görünüyor.


 


ŞEHİR PLANCILARI ÖRGÜTÜ İMECE’DEN GÜRKAN AKGÜN VE HADE TÜRKMEN


Şehri satarak iktidar kalmak


Yaklaşık iki buçuk yıldır İstanbul’un yıkım gölgesindeki bölgelerinde kent hakkını savunmak ve kentsel ranta karşı muhalif bir platform kurmak için mücadele veren ve çoğu kent planlamacılarından oluşan İMECE grubu, AKP'nin son beş yılının muhasebesini yaparak, 2004-2009 İstanbul Kent Raporu’nu kaleme aldı. Seçimler vesilesiyle, mahallelerdeki deneyimlerini dinlemek üzere İmece’den Hade Türkmen ve Gürkan Akgün’e bağlanıyoruz.


 


BREZİLYA’DAN ALINACAK BİR DERS VAR: ŞEHİR HAKKI


Başka bir şehir mümkün


Henri Lefebvre’in 1960'larda dolaşıma soktuğu “şehir hakkı” kavramı, Brezilya’da kent hukukunun bir parçası haline geldi ve kurumsallaştırıldı. Böylece favelalarda yaşayanlar kendi yaşam alanlarını dönüştürüp yeniden şekillendirebileceklerdi. Bunu sağlayan, yıllardır favelalarda sürdürülen mücadeleydi. fiehir plancısı ve hukukçu Edesio Fernandes, Brezilya favelalarından neler öğrenebileceğimizi anlatıyor.


 


RADYOEXPRESS


Türkİye - ABD’nin jeopolitik anahtarı


PİYASA VE KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİMİ Cap-and-Trade: Sınırla-Pazarla


 


EQBAL AHMAD’LA MEDENİYETLER ÇATIŞMASI, ORTADOĞU VE MİLLİYETÇİLİK ÜZERİNE


Alacakaranlık kuşağı tarihin sonu değil


Pakistanlı siyaset bilimci Eqbal Ahmad, Noam Chomsky, Edward Said gibi isimlerin yakın çalışma ve mücadele arkadaşıydı, Amerikan üniversitelerinde ABD’nin Ortadoğu politikalarını kökten eleştiren, milliyetçiliğe ve dini idelojilere taviz vermeden karşı duran bir fikir adamı, örnek bir demokrattı. Yapıtları, yazıları dilimize çevrilmedi, ama öğrencileri ve dostları onun mücadelesini Türkiye’ye taşımayı bildi. Onlardan biri, Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Ahmet Tonak, yakın dostu Eqbal Ahmad’la 14 yıl önce söyleşmiş, bugünleri tartışmıştı. Ahmad’ı ölümünün onuncu yıldönümünde bu söyleşiyle anıyoruz...


 


F. WILLIAM ENGDAHL’LE “ÖLÜM TOHUMLARI” ÜZERİNE


Jeopolitik bir silah olarak tohum


İnsanlık karşısındaki en önemli tehditlerden biri de, beş bin yıllık tohum kültürünün kaybolup gidiyor olması. Ulusaşırı şirketlerin marifetiyle üretilen genetik tohumlar, özellikle yoksul ülkelerin gıda pazarını ele geçiriyor. Bununla da kalmıyor, “terminatör tohumlar” vasıtasıyla kadim ve doğal tohumlar da yok oluyor. Son küresel gıda krizinin de baş faillerinden olan GDO’lu tohumların ölümcül tehlikelerini, jeopolitik ve ekonomik etkilerini anlattığı “Ölüm Tohumları” kitabının Bilim+Gönül Yayınevi tarafından Türkçeye kazandırılması dolayısıyla İstanbul’a gelen F. William Engdahl'e kulak veriyoruz...


 


ENKİ BİLAL İSTANBUL’DA


Aydınlık Nihilizm


Express takipçileri farkındadır, Enki Bilal’i çok severiz. Mevcut dünyayı okuyuşundaki incelik bir yana, harap fütürizminin yayıldığı karelerinin her biri tablo gibi baktırır. Yapı Kredi Sermet Çifter Salonu’nda 2 Mayıs’a kadar izlenebilecek sergisi vesilesiyle İstanbul’a gelen Yugoslav çizerle nihayet sohbete durduk...

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin