ERTUĞRUL ÖZKÖK´TEN WOLFOWİTZ´E: ÖDEŞMİŞ SAYILMAZ MIYIZ

Ertuğrul Özkök bugünkü yazısında, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz´in "Manşet" programında söylediği sözleri değerlendiriyor va "Johnson Mektubu" ile 1974 Kıbrıs müdahalesinden sonra uygulanan amborgoyu örnek göstererek, "Ödeşmiş sayılmaz mıyız" diye soruyor...

Google Haberlere Abone ol
ERTUĞRUL ÖZKÖK´TEN WOLFOWİTZ´E: ÖDEŞMİŞ SAYILMAZ MIYIZ

Ertuğrul ÖZKÖK


Ödeşmiş sayılmaz mıyız




ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Grossman'ın Türkiye hakkındaki sözlerini okuyunca aklıma ilk gelen şey şu soru oldu:




‘‘İki müttefik ülke olarak kendimizi ödeşmiş kabul edemez miyiz?’’




MADEM HİSSİYİZ




Madem iki ülke olarak aklımızla değil de hislerimizle hareket ediyoruz, o zaman yine irrasyonel dünyaya ait bir hisle el sıkışalım.




Yani ‘‘ödeşmişlik duygusuyla’’.




Neden mi ödeşmiş sayılmalıyız?




Amerikalıların önünde, ‘‘en yakın müttefikten Irak gibi çok önem verdiği bir olayda kazık yemiş’’ duygusu varsa, bizim hissi arşivimizde de iki önemli olay var.




Biri 1967'de Kıbrıs'taki katliamı durdurmak için müdahale etmeye hazırlandığımız sırada, önümüze konan ‘‘Johnson mektubu’’.




Öteki de, 1974'teki Kıbrıs müdahalesinden sonra uyguladıkları askeri ambargo.




Her ikisi de Türkiye'ye pahalıya mal olmuştu.




Tabii bu arada Küba'daki füze krizi sırasında, bizim sırtımızdan yapılan gizli pazarlıkları da unutmamak lazım.




Son yıllarda Küba krizi ile ilgili en az üç kitap okudum.




Bu kitaplarda, Kennedy kardeşlerin nasıl Ankara'ya en küçük bilgi verme ihtiyacı dahi duymadan Türkiye'deki füzelerin sökülme anlaşması yaptıkları açıklandı.




Hatta bu görüşmelerde ‘‘Aman Türkler duymasın, ayıp olur’’ türünden konuşmaların bile geçtiğini öğrendik.




Amerika için Irak neyse, bizim için de bunlar aynı şeylerdi.




Irak Savaşı'nda Amerika en iyi dostundan ne kadar kazık yemiş duygusu taşıdıysa, her iki olayda da bizler aynı duyguyu yaşadık.




Ayrıca birbirimize verdiğimiz desteklerin karşılıklı bir bilançosunu yaparsak da biz alacaklı çıkarız.




Kore Savaşı, Birinci Irak Savaşı.




Irak Savaşı'ndan sonra tutulmayan sözler.




Soğuk Savaş'ın bütün meşakkatleri.




NEGATİF BİLANÇO




Bunları alta alta yazdığınız zaman, alacaklı-borçlu dengesi farklı olur.




Ama dediğim gibi, bütün muhasebeler, akıllarıyla değil hisleriyle hareket eden müttefiklerin çıkaracağı bilançolardır.




Ben, tezkere konusunun tartışılmaya başlandığı ilk günden itibaren, Türkiye'nin bu desteği vermesi gerektiği görüşünü savundum.




Çok ağır eleştirileri, hatta ondan ağır iftira ve hakaretleri göze alarak bu görüşü savundum.




Çalıştığım gazetenin bürolarının önünde beni aşağılayan pankartlarla gösteriler yapıldı.




VENÜS’LERİN DALAŞI




Ben Türkiye'nin bu olayda tarihi bir hata yaptığına inanıyorum.




Ama benim ‘‘Türkiye hata yaptı’’ dememle, devletin, milletin demesi arasında büyük fark vardır.




ABD'nin Türkiye'den ‘‘Hata yaptık’’ demesini istemeye hakkı yoktur.




Doğru veya yanlış, bir ülke kararını almıştır ve böyle bir hata varsa, bunun bedelini ödetmeye hakkı olan tek merci, o ülkenin halkıdır.




Ben bu olayın başından beri bir şeyden çok endişelendim.




İki tarafın da aklından çok hisleriyle hareket etmesi.




Çünkü tanıdığım Amerikalıları Avrupalılardan ayıran en büyük özellikleri ‘‘rasyonel’’ bir toplumdan çok, bir ‘‘Akdenizli’’ gibi davranmalarıdır.




Nitekim beklediğim gibi davrandılar.




Sonunda, bizler ‘‘Akdenizli’’ hislerimizle karar aldık.




Şimdi de onlar bu hatayı aynı ‘‘Akdenizlilik’’ duygusuyla ödetmeye çalışıyorlar.




Devletler arasında böyle bir ‘‘alacak-borç’’ ilişkisi olamaz.




Irak Savaşı'nda Amerika ile Avrupa'nın sorunu, ‘‘birinin Mars'tan, ötekinin Venüs'ten’’ oluşuydu.




Bizimkinde ise ‘‘ikimizin de Venüs'ten oluşu’’ etkili oldu.




Amerika bugün ‘‘muzaffer olmanın’’ keyfini yaşıyor.




Böyle bir duygu içinde, 50 yıllık yol arkadaşlarına daha akılcı biçimde bakabilmelidir.




Eğer ille de hisleriyle hareket edecekse, daha uzun süreli, mesela 50 yıllık bir ‘‘hissiyat bilançosu’’ çıkarmak yararlı olur.




Çünkü girdikleri bu bölge, sonsuza dek ‘‘zafer keyfinin’’ sürdürülebileceği bir yer değil.




ORTA ŞARK




‘‘Ortadoğu’’ kelimesi bu bölgenin gerçeği yanında çok hafif kalır.




Burası ‘‘Orta Şark’’...




Burada daha uzun yıllar birbirimize ihtiyacımız olacak.




Sıradaki Haber İçin Sürükleyin