ERDAL ŞAFAK / SABAH
Zorunlu bir açıklama
Genel Yayın Yönetmenliği'ni üstlenmemizden sonra bu köşede
yayınlanan ilk "SABAH'tan Mektup"ta medya içi tartışmalara,
polemiklere, kavgalara karışmaya kesinlikle niyetimiz olmadığını
ilan ettik.
Bir başka "SABAH'tan Mektup"ta da yazarlarımızın hakaret
etmemeleri, insanların doğuştan sahip oldukları onurlarıyla
oynamamaları koşuluyla sonuna kadar özgür olduklarını
vurguladık.
Ve bu ilkelerimizi bugüne kadar koruduk, bundan sonra da
koruyacağız.
Ancak ilk kez -son olmasını içtenlikle diliyoruz- bazı medya
internet sitelerinde ve kişilikleri yazılarına yansıyan bazı gazete
köşelerinde SABAH'ı konu alan kampanya nedeniyle istemeye istemeye
ilkemizden sapmak zorunda kalıyoruz. Çünkü iddiaları, iftiraları
yanıtlamazsak, üstümüze yapışıp kalacak.
Konu, değerli yazarımız Nazlı Ilıcak'ın Vatan gazetesinin sahibi
Zafer Mutlu'nun rahmetli kızı Zeynep'in adına kurduğu vakfa ait
Kemerburgaz'daki okulun Pazar günü sabahın köründe Büyükşehir ve
Eyüp belediyelerince yıkılmasını eleştiren yazısının ilk kalıptan
sonra geri çekilmesi. Nazlı Hanım'ın ertesi gün konuyu bir kez daha
değerlendirmesi umuduyla.
Medya internet siteleri ile bazı gazete köşe yazarları bunu
"Sansür" diye nitelediler ve doğrudan doğruya bizi hedef alan
iddialarda, hatta hakaretlerde bulundular. İddialarına dayanak
olarak da dün bir başka değerli yazarımız Hıncal Uluç'un aynı
konudaki yazısının yayınlanmasını gösterdiler.
İşin doğrusunu anlatalım.
Hak edilmeyen yaftalar
Zeynep Mutlu Eğitim Vakfı Kemer Okulları'nın yıkım haberine
Pazartesi günü hem birinci sayfada, hem de iç sayfalarımızda yer
verdik. Hem geniş hem de objektif şekilde. O kadar objektif ki,
SABAH'ın haberlerinde kılı kırk yaran (Not: İyi yapıyor) Hıncal
Uluç ertesi gün "Sabah sabah, bir güzel Sabah" başlıklı yazısında
şu değerlendirmede bulundu: "Beni asıl mutlu eden SABAH'ın içeriği
oldu. 'Mutlu'nun okulu yıkıldı' manşet haberi, tam benim tarif
ettiğim tarafsızlık içinde tüm unsurları taşıyarak verilmişti. Oysa
Zafer Mutlu, SABAH'ı yok etmek için gazeteyi çıkaran hemen herkesi
alıp giden, Vatan'ı kuran, şimdi de en büyük rakip Aydın Doğan'la
çalışan bir gazeteciydi."
Hıncal Uluç'un dün yayınlanan "Bir Müslüman bu katliamı yapar mı?"
başlıklı yazısı da kendisinin tanımladığı çerçevede hazırlanmış,
etik gazeteciliğin son derece güzel bir örneğiydi.
Peki, Nazlı Ilıcak'ın yazısında ne gibi sorun doğdu? Yazıdan
bir-iki alıntıyla cevaplayalım:
"Mutlu yandaş olsaydı... Bu okul Zafer Mutlu'ya değil de, AK
Parti'ye yakın bir işadamına ait olsaydı, böyle bir yıkım kararı
uygulanır mıydı? Türkiye'de çarpık bir düzen var. İktidar,
yandaşlarını koruyor, hukuki süreç daha ziyade yandaş olmayan kişi
sözkonusu olduğunda akla geliyor."
SABAH, Çalık Grubu tarafından satın alındığından bu yana kendisine
"Yandaş" yaftası yapıştırmaya çalışanlara karşı hukuk mücadelesi
veriyor. Bu haksız ve ahlaksız yakıştırmayı yapmaya kalkanlar
hakkında maddi ve manevi tazminat davaları açıyor.
SABAH bir yandan böylesine bir mücadele verirken, bir yandan da bir
yazarının bazı medya kuruluşları ve mensupları için "Yandaş"
sıfatını kullanması, sadece okurlara karşı değil, açtığımız
davalarda mahkeme heyetlerine karşı da açıklanması imkansız bir
çelişki olmaz mı?
İşte o nedenle yazı çekildi. Sağolsun, Nazlı Hanım da anlayışla
karşıladı.
Elbette yıkım kararı alabildiğine eleştirilebilir, Uluç'un dün,
Ilıcak'ın da bugün yaptıkları gibi. Elbette iktidar kadroları başta
olmak üzere hiç kimse dokunulmaz değil. Ama bir noktaya mümkün
olduğunca duyarlık göstererek: Kimsenin boynuna hak etmediği
yaftaları asmadan...