Erdal Şafak/SABAH
Manipülasyon
Medya için ezelden beri en sinsi tehditlerin başında
"Manipülasyon" gelir. Yani kullanılmak! Özellikle de devletin bazı
birimlerince manipüle edilmek.
Örneğin 6-7 Eylül
faciasını bir manipülasyon tetikledi. 28 Şubat süreci baştan sona
bir manipülasyon destanıydı.
Atina muhabirimiz Stelyo Berberakis bana bir bilgi notu gönderdi.
İzniyle bir bölümünü aktarıyorum:
Atina ve Korfu
Erdal Ağabey; Başbakan Erdoğan, Atina gezisini son anda iptal
etmesine rağmen; ertesi gün To Vima, Ethnos, Eleftherotypia gibi
gazeteler Erdoğan'ı gelmiş gibi göstermiş; üstelik Karamanlis ile
sert ve soğuk bir görüşme yaptığını yazmışlardı.
Bu skandal üstüne To Vima Genel Yayın Yönetmeni Stavros Psyharis
yayınladığı özür mektubunda "Affedilemeyecek gazetecilik gafı"ndan
"Hükümet çevrelerini" sorumlu göstermişti...
Ancak bu olayın ardında daha büyük bir mekanizmanın bulunduğu
yönündeki kuşkularım, Korfu adasındaki AGİT dışişleri bakanları
toplantısında daha da güçlendi. Şöyle:
Korfu'da Ahmet Davutoğlu ile Dora Bakoyanni ilk kez ikili görüşme
yaptılar. 1.5 saatlik görüşmeden sonra Davutoğlu, Türk basın
mensuplarına "On", Bakoyanni ise Yunan basın mensuplarına "Off"
konuştular.
İkisini de izledim... Davutoğlu ile Bakoyanni sanki daha önceden
anlaşmışlar gibi aynı şeyleri söylediler: "Görüşmeler samimi,
olumlu ve yapıcı geçti."
Davutoğlu ek olarak Ege konusunda "İki ülke arasında görüş
ayrılıkları olduğunu, bu anlaşmazlıkların giderilmesi için
dışişleri bakanlarının iki sert müzakereci olarak değil; iyi
niyetle görüşmeleri gerektiğini, Ruhban okulunu da görüştüklerini
ama Batı Trakya'daki Türk azınlığın durumunun da gözden
geçirildiğini" anlattı.
Bakoyanni ise "Ege'deki Türk savaş uçaklarının Yunan hava sahasını
ihlal etmesinden duyulan endişeleri dile getirdiğini ve
Davutoğlu'nun bunu not ettiğini" söyledi, "Türk kıyılarından Yunan
adalarına sızan kaçak göçmenlerin önlenmesi için işbirliği
yapılırsa, hem kaçakların hem de göçmen ticareti yapanların
yıldırılacağı" yolundaki görüşlerine Davutoğlu'nun da katıldığını
belirtti.
Bu bilgilendirmelerden sonra -hep olduğu gibi- iki ülke
gazetecileri bir araya gelip birbirlerinin dışişleri bakanlarının
"Neler söylediğini" öğrenmeye çalıştılar. Ben şahsen Davutoğlu'nun
bize söylediklerini Yunan meslektaşlarımıza aynen aktardım.
Ne var ki, ertesi günü Yunan gazetelerine baktığımda gözlerime
inanamadım. Tümü de "Davutoğlu'nun sert bir tavır sergilediği";
Ege'deki hava ihlalleri, kaçak göçmenler ve Ruhban okulu
konularında "Dora'ya kapıyı gösterdiği" gibi haberler verdiler.
Önyargının ötesinde
Yunan basınının Türk-Yunan ilişkilerinde önyargılı olduğu bilinen
bir gerçek. Ancak son iki olay bu haberlerin "Birileri tarafından"
manipüle edildiğini gösteriyor.
1- Yapılmamış görüşmeyi yapmış gibi veren haberlerde Erdoğan'ın
"Suratının asık olduğu"; Karamanlis'le hiçbir konuda "Uzlaşmaya
yanaşmadığı", bu yüzden "Görüşmenin soğuk geçtiği" ve Erdoğan'a "5
silahlı korumanın eşlik ettiği" gibi hayal ürünü ifadelere yer
verilmesi;
2- Korfu'da Davutoğlu ve Bakoyanni'nin gazetecilere açıklamaları
aynı frekansta olmasına rağmen Yunan basınının bu görüşmeye
"Uzlaşmazlık" süsü vermesi, bence "Önyargılar" ın ötesinde bir
vaka...
Kanımca, Yunan hükümeti, bir yandan "Biz Türkiye'nin AB üyeliğini
destekliyoruz; her alanda işbirliği istiyoruz" izlenimi yayarken,
bir yandan da Yunan basınına "Sızdırdığı" bilgilerle olumsuz hava
yaratıyor.
Bu bağlamda; "Türkiye ne Ege'de, ne Kıbrıs'ta, ne Ruhban okulunda,
ne de kaçak göçmenler konusunda hiçbir adım atmaya yanaşmıyor...
Türk savaş uçakları Yunan adaları üzerinde alçak uçuşlar yapıyor...
Kaçakları kasıtlı olarak Yunan adalarına salıyor... Ruhban okulunda
yalan söylüyor" gibi haberlerin asıl kaynağının, Yunanlı
"Önyargılı" gazetecilerden çok Yunan hükümetinin, dolayısıyla Yunan
Dışişleri Bakanı'nın ta kendisi olduğuna kanaat getirdim. Yunan
hükümeti Türkiye konusunda sözde "Kamuoyu baskısı altında olduğu"
izlenimi yaratmak için bu "Güdümlü" haberlerle basını
kullanıyor.
Stelyo'nun notu böyle. Fazla söze gerek var mı?
Sağlıklı ve mutlu bir hafta dileğiyle.