Basın Konseyi Yüksek Kurulu, Doğan Haber Ajansının verdiği ve
Hürriyet gazetesinin 3 Eylül günlü nüshasında yayınlanan
“Çırılçıplak denize girdi ortalık karıştı” başlıklı haberle ilgili
resen başlatılan incelemeyi değerlendirdi. Yüksek Kurul, “Olayın
haber değeri taşıdığı, ancak, haber konusu kızın kimliğinin adeta
net bir biçimde ortaya konmasının kamu yararı olmayan bir teşhir
uygulaması olduğu ve eğer karşı tarafa aşırı zarar verme
riski taşıdığı böyle bir olayın, basın meslek
ilkelerinde “Özel yaşama müdahale” olarak
değerlendirildiği gerekçesiyle Doğan Haber Ajansı ve Hürriyet
gazetesinin “uyarılmasına” oy çokluğuyla karar vermiştir.
Karar şöyle :
KARAR
RESEN İNCELEME : (Basın Konseyi Sözleşmesinin 11’nci maddesinin D
fıkrası gereğince Genel Sekreterlik tarafından
başlatılmıştır.)
ŞİKAYET EDİLEN : Ertuğrul Özkök- Hürriyet Gazetesi Genel Yayın
Yönetmeni , Uğur Cebeci – Doğan Haber Ajansı Genel Müdürü
İNCELENEN YAYININ İÇERİĞİ:
Hürriyet gazetesinin 3 Eylül 2007 günlü nüshasında üçüncü sayfada
yayınlanan “çırılçıplak denize girdi ortalık karıştı” başlıklı
Lokman Dağ/İzmir (DHA) imzalı haber çok sayıda e-maille protesto
edilmiş ve genel sekreterlik olayı resen inceleme
yoluna gitmiştir.
Kızın kimliğini ortaya koyacak açıklıktaki iki fotoğrafın yer
aldığı haberde fotoğraf altlarında yine kızın kimiliğine açıklık
getirecek bilgiler verilmiştir. Haber şudur :
“Ege üniversitesi öğrencisi Duygu Ö. (25) doğum gününü,
önceki gece saat 00.15 sıralarında arkadaşı Deniz O. (27) ile
birlikte Göztepe’de Vali konağı karşısındaki sahil kenarında
kutladı. Alkol alan kızlardan Duygu Ö., üzerindeki
kıyafetleri çıkararak çırılçıplak denize girdi. Çevredeki
vatandaşlar genç kızın canına kıymak istediğini düşünerek
durumu polise bildirdi. Olay yerine gelen deniz polisi ve
asayiş polis ekipleri genç kızın denizde yüzdüğünü gördü.
Polislerle bir süre tartışan Deniz Ö. Elbiselerini giymemekte
direndi. Ben özgürüm deyip tartıştı. Polislerin “Neden çıplak
denize girdin” sorusuna genç kız, “ Bir insanın
elbiselerini çıkarması bu kadar mı sorun olur ? Siz normal
düşünemiyorsunuz. Ben özgürüm. Doğum gününü kutlamak için denize
böyle girdim” cevabını verdi. Güzelyalı Polis Karakoluna
götürülen Duygu Ö. hakkında “çevreyi rahatsız ettiği”
gerekçesiyle tutanak tutuldu. Genç kız daha sonra nöbetçi
savcının talimatıyla polisle tarafından ekip otosuyla evine
gönderildi. “
Genel sekreterliğin rapor olarak sunduğu ilk değerlendirmede
şöyle denilmiştir:
“1. Olayın ilginç olduğu doğrudur. Bu açıdan haber yapılması yanlış
sayılmayabilir.
2. Asıl üzerinde durulması gereken nokta; konu olan kızın,
haberdeki bazı bilgiler ve fotoğraflarla teşhiridir.
Kızın fotoğrafı kimliğini ortaya koyacak şekilde nettir. (Özellikle
alttaki resimde) Okuduğu Üniversite, yaşı ve ön adı
yayınlanmıştır. Basın Meslek İlkelerinin 5’nci maddesi : “Kişilerin
özel yaşamı, kamu çıkarlarının gerektirdiği durumlar dışında, yayın
konusu olamaz.” hükmünü getirmektedir. Kızın resminin net bir
biçimde yayınlanmasında bir kamu çıkarı olmadığı açıktır.
Böyle bir resmin yayınlanması için kendisinden izin alınıp
alınmadığı belirtilmemiştir. (Kaldı ki alkollü olduğu kaydedilen
kızın o saatte vereceği iznin sağlıklı olup olmadığı da
tartışılır.)
Bu fotoğraflar ve bilgilerle kızın bundan sonraki yaşamında bazı
sıkıntılara uğrayacağı, çevresinden, nereye kadar varacağı
bilinmeyen, tepkiler alacağı açıktır.
Kızın davranışı “ Çevreyi rahatsız etme” olarak
nitelendirilse bile ortada verilmiş bir hüküm, hatta açılmış bir
dava yoktur. Kaldı ki suçlu bile olsa suçlunun teşhiri bambaşka bir
konudur.”
Bu durumda “Kişilerin özel yaşamı, kamu çıkarlarının
gerektirdiği durumlar dışında, yayın konusu olamaz.”hükmünü içeren
Basın Meslek İlkeleri 5. maddesinin ihlal edildiği
savıyla Hürriyet Gazetesinden görüş istenmiştir.
İNCELEMEYE VERİLEN CEVAP :
İlk cevap Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul
Özkök’ün 5 Ekim tarihli köşe yazısında gelmiştir. “Çırılçıplak
kızın özel hayatı” başlıklı yazıda Özkök, gazeteciler açısından
ilginç bir tartışma konusunun önünde durduğunu kaydederek şöyle
devam etmiştir: .
“Tartışmamız gereken konu şu:
Bir kişinin kamuya açık bir yerde çırılçıplak soyunması, onun “özel
hayatına” mı girer?
Bu fotoğraf genç kızın evinde, hatta bahçesinde çekilse bunun
cevabı çok kolay.
Orası, kişinin özel mekanıdır ve orada fotoğraflanması “özel hayata
müdahale” olarak kabul edilir.
Ama olay İzmir’in Göztepe Semti’nde, sahil yolu üzerinde bir yerde
geçiyor. İzmir’de o saatlerde hayat durmaz.Yürüyüş yapanlar, deniz
kenarında oturanlar var. Ayrıca hemen karşı taraf, balkonları,
pencereleri deniz tarafına bakan apartmanlarla dolu.
Böylesine ayan beyan kamusal alan sayılan bir yerde çırılçıplak
soyunmak, “özel hayat” kapsamında değerlendirilebilecek bir eylem
midir?”
Türk Ceza Kanununun 225’inci maddesinin eylemi suç saydığını
hatırlatan Özkök , bir genç kızın sokakta çırılçıplak soyunmasının
normal sayılmadığını vurgulayarak şöyle demiştir:
“Böyle bir hareket dünyanın neresinde yapılırsa yapılsın, polisin
müdahalesini gerektiriyor.
Yani yapılan hareket bu yanıyla ‘kamusal nitelikte’.
Ayrıca bazı canlı spor karşılaşmalarında sık sık gördüğümüz
sahneler var.
Bazı kişiler, karşılaşmalar sırasında çırılçıplak soyunarak sahaya
fırlıyor ve her defasında kameralar bu hareketi takip ediyor.
Güvenlik görevlileri de bu kişiyi sahanın dışına çıkarıyor.
Dünyanın en rahat ve en liberal ülkelerinde bile çırılçıplak sokağa
çıkmak, polisin müdahalesi için neden sayılıyor.
Şimdi böyle bir hareketi ‘özel hayatını ilgilendirir’ gerekçesiyle
görmezden gelebilir miyiz?
Dediğim gibi, biz öyle görsek de Ceza Kanunu görmüyor.
Sonuç olarak bazı okurlarımız bu fotoğrafın yayınlanmasını, genç
bir kızın ‘teşhir edilmesi’ olarak görebilir.
Ama başka bazı okurlarımız da yapılan hareketin sergilenmesinin
caydırıcı bir etkisi olabileceğini düşünebilir.
Bunlar kişiye göre değişebilecek şeylerdir. Fotoğrafın yayınlanıp
yayınlanmaması da editörleri ilgilendirecek bir konudur. Bir editör
yayınlamaya değer bulmaz, bir başkası bulabilir.
Dünya basınında her ikisinin örneklerini de bulmak mümkündür.
Yani bu bir gazetecilik suçu değil, tercihidir.
Ama şu gerekçeyi kabul edebilecek bir hukukçu veya editör
bulabileceğinizi sanmıyorum.
‘Bu hareket, kişinin özel hayatıdır.’
Şehrin orta yerinde çırılçıplak soyunan kadın veya erkeğin
hareketini “özel hayat” olarak kabul etmek; benim gibi bir ‘Laissez
faire,laissez passer’ ci (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler)
için bile kolay değil”
Aynı gün Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş vekili Av.
Başak Doker Baylan’dan da şu cevap alınmıştır . Avukat
Baylan, olayın haber değeri taşıdığını vurgulayarak şunları
belirtmiştir:
“Haberde esaslı unsur soyunarak denize giren üniversite
öğrencisinin çıplaklığı değildir. Olayın habere aktarılışında
kullanılan fotoğraftan da görüleceği üzere olay, polis ekiplerince
öğrenciye müdahale edilirken fotoğraflanmıştır. Diğer fotoğrafta
ise öğrenci zaten giyinik haldedir. Haberin içeriğinde ise olay
özetlenerek verilmiş olup, öğrencinin çıplaklığı ile ilgili olarak
en ufak bir yorum veya fikir beyan edilmemiştir. Dolayısıyla haber
tamamen objektif ve görünüşteki gerçekliğine uygun şekilde
verilmiştir.”
Avukat Baylan, haberin Basın Meslek İlkelerinin 5’nci maddesine
aykırı olmadığını da savunarak şöyle demiştir:
“ Zira; çırılçıplak denize giren üniversite öğrencisinin bu eylemi
aynı zamanda kamuya karşı işlenmiş bir suç niteliği de
taşımaktadır. Türk Ceza Kanunu’nun Hayasızca Hareketler başlıklı
225. madde hükmü gereğince alenen teşhircilik yapan kişinin altı
aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı
belirtilmektedir. Madde metninde toplumun sahip bulunduğu ortak
edep duygularının, edep törelerinin ihlali, incitilmesi ve her ne
suretle olursa olsun edep ve ahlak temizliğine alenen saldırı
niteliği taşıyan hareketler, tutum ve davranışlar suç olarak
nitelendirilmiştir. Bu suretle toplum kültürünün önemli bir kısmını
oluşturan edep, iffet, ar ve haya duyguları, edep töreleri
korunmakta ve bu değerlere saldırı niteliği taşıyan hareketler
yasaklanmaktadır.”
Halka açık bir mahalde genel ahlaka karşı işlenen bir suç niteliği
taşıyan bir hareketin haber konusu yapılmasının doğal olduğunu
kaydeden Avukat Baylan, ne olayın meydana geldiği
yerin, ne de fotoğrafların özel olmadığını belirterek, görüşünü
şöyle tamamlamıştır:
“Öğrenci kendisi için özel olan bir hususta herkesten çok daha özel
hareket etmekle ve bunun bilincinde olmakla yükümlü olduğu halde bu
özeni göstermemiştir.
Özetle belirtmek gerekirse, söz konusu haber gazetecilik mesleğinin
gerektirdiği özen sınırları içerisinde bir kamu görevini ifa
saikiyle hazırlanmış olup sadece Anayasa’dan kaynaklanan haber
verme hakkı kullanılmıştır. Hiçbir suretle habere konu kişinin
şahsi haklarını ihlal etmek saiki güdülmemiştir.”
İNCELEME:
Genel Sekreterliğin incelemesi şöyledir :
A. Genel Olarak :
Basın meslek ilkeleri kimi yerde 33 maddeye çıkar. Bunların
daha da artırılması ve geliştirilmesi yolunda görüşler ve
uygulamalar vardır.
Bu toplam 33 ilke , örneğin Virginia’da yayınlanan The Daily
Press of Newport News,’da 8,000 kelime ile ifade edilir.
Phoenix’de yayınlanan The Arizona Republic’te 500
kelimeyle..
Bazı ilkelerin, kısa anlatım nedeniyle kapsam ve içeriği
dışardan bakanlar açısından tam kavranma olgunluğunda
olmayabilir.
Basın Konseyi’nin 16 madde olan Basın Meslek İlkelerinde “teşhir”
yasağına ilişkin bir hüküm yoktur. Hatta, kimi kararlar,
alınıyorken “ gazetecilik teşhire dayanır” denilmektedir.
Ancak hem literatürde, hem de basın konseyi kararlarında, basın
faaliyetlerinden söz edilirken “kamu yararı” olgusu kaçınılmaz bir
biçimde ortadadır. Yani , gazetecilik teşhire dayansa bile bu
teşhirde “kamu yararı” bulunması gereği açıktır.
Aksi halde haberin konusu olan kişi hakkında, hak etmediği
bir “yanlış imaj” (False light) doğması kaçınılmaz olur. Muhtemel
sorunlar doğması riskine açık bir yanlış imaj, kişisel hayata
müdahaledir. Yanlış imaj , kimi ülkede kabahat olarak da ceza
hukukuna girer. Kısaca özetlersek, yanlış imaj, “muhatabı
gereksiz yere toplum önünde büyük bir yükümlülük ya da risk altına
sokmak”tır.
Oysa örneğin Society of Professional Journalists ‘in Basın Meslek
ilkelerinde Kamu yararı olmayan hallerde “zararı asgariye
indirmek” (minimize harm) kavramı vardır. Bununla
ilgili cümlede şöyle denilmektedir: “ Gazeteci, haberin
izlenmesi nedeniyle olumsuz etkilenecek kişilere karşı merhametli
olmak zorundadır. Özellikle çocuklarla ya da tecrübesiz
kişilerle muhatap olununca özel hassasiyet
göstermelidir.”
Sonuç olarak, Kamu yararı olmayan bir teşhir, eğer
karşı tarafa aşırı zarar verme riski yaratırsa böyle bir olay,
basın meslek ilkelerinde “Özel yaşama müdahale” olarak
değerlendirilmektedir. Örneğin, İngiltere’de 11
Eylül 2007’de bir dergide üstsüz resmi yayınlanan kızın ailesinin
şikayeti üzerine Press Complaints Commission (PCC), dergiyi kusurlu
buldu. PCC’nin kararında “ Kızın uygun biçimde alınmış izni
bulunmadan fotoğrafının yayınlanması kişisel yaşamına ciddi
bir müdahaledir” denildi.
B. Cevapların değerlendirmesi :
BA. Özkök’ün cevapları :
Olayın geçtiği mahalin “özel” değil kamusal alan olduğu tamamen
doğrudur.
Böyle bir yerde soyunmanın ceza gerektiren bir eylem olduğu
da doğrudur. Öğrencinin eyleminin normal olmadığı doğrudur . Polis
müdahalesi gerektirdiğine de bir itiraz olamaz.
Bu eylemin haber unsuru taşıdığı da tartışılmaz.
Ancak,.
1. Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök,
“Fotoğrafın yayınlanması genç kızın teşhiri olarak da
görülebilir, ama bazıları bu hareketin sergilenmesinin
caydırıcı etkisi olabileceğini düşünebilir.” diyor. Haberin dolaylı
bir caydırıcılık etkisi vardır ama, haber, caydırmak amacıyla
yürütülen bir faaliyet değildir.
2. Özkök, “Fotoğrafın yayınlanması editörleri ilgilendiren bir
konudur. Biri yayına değer bulur bir başkası bulmaz. Dünya
basınında ikisinin de örnekleri vardır. Bu bir gazetecilik suçu
değil, tercihidir.” diyor.
Burada tartışılacak bir şey yok, zaten resen inceleme de bu
“tercihi” değerlendirmek içindir. Editör tercihleri eğer ilkelere
uygunsa zaten bir sorun doğmaz. İlkelere uygunluğu üzerinde
tartışma olan tercihler , inceleme konusu olur.
BB: Avukat Baylan’ın cevapları:
Olayın haber değeri taşıdığı doğrudur. Öğrencinin çıplaklığıyla
ilgili olarak haberde yorum olmadığı da doğrudur. Yazılı haberin
veriliş tarzına da itiraz yoktur. Eylemin aleni olduğu doğrudur.
Eylemin teşhircilik suçunu oluşturduğu da her halde doğrudur. Bunun
haber konusu yapılmasına da itiraz yoktur.
Haber söz konusu kişinin özel alanında olmadığı, özel olarak
öğrencinin uhdesinde bulunan bir fotoğraf kullanılmadığı da
açıktır.
Ancak , Avukat “Haber gazetecilik mesleğinin gerektirdiği
özen sınırları içerisinde bir kamu görevini ifa saikiyle
hazırlanmış, sadece Anayasa’dan kaynaklanan haber verme hakkı
kullanılmıştır. Hiçbir suretle habere konu kişinin şahsi haklarını
ihlal etmek saiki güdülmemiştir.” diyor.
Verilen cevaplar, kızın net görüntüsü ve soyadının tamamı
dışında kimliğinin tümünün ortaya çıkarılmış olmasına bir gerekçe
getirmemektedir. Kız, aşırı alkollü olması nedeniyle eylemini
iradesizce yapmıştır.
Burada, Eğer net fotoğrafta kızın gözleri buzlandırılsaydı, haber
bir değer kaybeder miydi? Sorusuna cevap aranırsa sonuca daha kolay
gidilir. Fotoğrafın net verilmesiyle de bir kamusal yarar
sağlanmamıştır.
Okulu, adı ve net fotoğrafı yayınlanan kıza güncel deyimle en
basitinden “mahalle baskısı” olması riski yaratılmıştır .
ABD’de 2001’de Seattle Mardi Gras şenliklerinde, herkesin gözü
önünde cinsel taciz ve saldırıya uğrayan bir kadını gösteren
fotoğraf , Ulusal Basın Fotoğrafçıları Birliği’nin özel
ödülünü almıştır. Ancak Basın meslek ilkelerini savunan grupların
itirazı üzerine fotoğraf değiştirilmiş ve kadının yüzü
döndürülerek tanınmaz hale getirilmiştir.
“Burada mağdurun korunması var, bu kız ise açıkça suç işledi”
yaklaşımı ise son derecede sakıncalı olarak teşhiri ve özel hayata
müdahale unsurunu ortaya koymaktadır.
DEĞERLENDİRME VE KARAR :
Basın Konseyi Yüksek Kurulu, 14 Kasım 2007 tarihli
toplantısında, Genel Sekreterliğin resen başlattığı incelemeyi
değerlendirmiştir.
Basın Konseyi Yüksek Kurulu, olayın haber değeri taşıdığını
benimsemiştir. Ancak, kızın aşırı sarhoş olması nedeniyle eylemin
iradesizce yapıldığını vurgulayan Yüksek Kurul, haber konusu kızın
kimliğinin net bir biçimde ortaya konmasının kamu yararı olmayan
bir teşhir olduğu ve karşı tarafa aşırı zarar verme riski
yarattığı kanaatine ulaşarak, bu olayda “Özel yaşam
dokunulmazlığının” ihlal edildiği gerekçesiyle Doğan Haber Ajansı
ve Hürriyet gazetesinin “uyarılmasına” oy çokluğuyla karar
vermiştir. (Bir üye şikayetin yersizliğine karar verilmesi
görüşüyle muhalif kalmıştır. )
(2007/074)
------------------------------
Not: Basın Konseyi Çalışma Kuralları’nın 19’uncu maddesi gereğince,
Yüksek Kurul üyelerinden “şikayet eden” veya “şikayet edilen”le iş,
dostluk, akrabalık ilişkisi olanlarla, ele alınan konuyla ilgili
yayın grubuyla bağlantısı olanlar, oy kullanamazlar. Nitekim bu
olayda iki üye oy kullanmamıştır.)