CAN DÜNDAR 'ŞİDDETİ GÖRDÜ!'

Can Dündar, Taksim'de bizzat şahit olduğu olayları yazdı...

Google Haberlere Abone ol
CAN DÜNDAR 'ŞİDDETİ GÖRDÜ!'

Can Dündar/MİLLİYET


Şiddeti gördüm!


Taksim’deki IMF muharebesini baştan sona canlı izledim. Her şey “orantısız”dı:
Meydandaki eylemci sayısıyla polis sayısı...
Göstericilerin sapanları ile polisin silahları...
Ve tabii polisin karşılaştığı şiddetle uyguladığı şiddet...Barda kavga çıkarmamaya bin kere söz verip ilk küfrü duyduğunda sille tokat girişenler gibiydi güvenlik güçleri...
İlk sloganları duyup birkaç bilye atılır atılmaz gazı bastılar.
Ve ortalık birbirine girdi.
Atatürk Kültür Merkezi önünde park etmiş polis minibüsünün sökülen kaldırım taşlarıyla recmedilmesi, polisin minibüsü kurtarmak için tazyikli su sıkan zırhla araçla bölgeye intikal etmesi, sıktığı kırmızı sularla Atatürk Kültür Merkezi’nin önünde kim var kim yoksa “eritmesi”, kırmızı suların, zaten yıkımı planlanan “kültür merkezi”ni kurban kesim tesisine çevirmesi 2010 Kültür Başkenti için sembolik bir görüntüydü.
* * *
“IMF defol! Bu dünya bizim” diye haykıran maskeli eylemcilerin polisi ya da banka camlarını taşlarken acımasız ve provokatif oldukları doğru...
Dünyanın her yerinde var böyle anarşist gruplar...
Polisi, şiddetin dozunu artırmaya tahrik edip devletin gerçek yüzünü sergilemeyi ve böylece muhalif kitleyi büyütmeyi amaçlıyorlar.
Ama sorun da burada zaten...
Polis, hemen provokasyona geliyor ve “amaç” provoke etmekse, başarılmış oluyor.
Oysa asıl yapılması gereken, örgütlü protestocuya mümkün olan en geniş gösteri hakkını tanımak; onun örgütleriyle gösteri öncesinde mutabakat aramak, gösteri sırasında onlara yardımcı olmak, “sızmalar”ı birlikte önlemeye çalışmak...
Yine de sızmalar olacaktır.
Bu durumda da maharet, şiddeti kışkırtanları ana kitleden yalıtmanın yolunu bulmakta...
Yoksa gazı basıp herkesi copla kovalamak, şiddeti yaygınlaştırmak ve tepkiyi keskinleştirmek dışında bir işe yaramıyor.
* * *
Bu arada güvenlik hizmetinin spontane bir şekilde özelleştirilmesi,  “durumdan vazife çıkaran” kimi esnafın sopalarla eylemci avına çıkması, polisin bu işbirliğine memnuniyetle göz yumması da tehlikeli işaretler...
“İşkenceye sıfır tolerans” lafının neredeyse mahyalara yazılacak kadar ışıklandırıldığı bir dönemde polisin bir genci İstanbul’un ortasında öldüresiye dövmesi...
İşkencede ölen Engin Çeber’in karakol görüntülerindeki feci sahnelere ilişkin bir şey denmemesi...
Ve nihayet IMF muharebesinde hiçbir hata görülmeyip yapılanların peşinen sahiplenilmesi “muhalefete sıfır tolerans” noktasına doğru yürüdüğümüzün kanıtı...
“Dünya polisi de böyle” bahanesine sığınmak, çalışma koşullarından, eğitimden söz etmek nafile...
Hükümet “Dokunmayacaksınız” dediğinde polisin ne kadar müsamahakâr olabildiğini, göstericileri güllerle karşılayabildiğini görüyoruz.
Şimdi elinde gül taşıyan bir göstericiye tazyikli su sıkılıyorsa bunu sadece “talimat”la açıklayabiliriz.
Dünyaya “Protestocuların sesine kulak vermeliyiz” diyenlerin, içeriye verdiği farklı talimatla...

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin