BURCU ESMERSOY / RADİKAL
Futbolu bilen de bilmeyen de yok
Deyim yerindeyse doğduğundan beri futbolun içinde olan Güntekin Onay'la Türkiye ve Avrupa futbolu, spor kültürümüz ve hayata dair konuştuk.
Hep en iyi kanallarda, hep en iyilerle çalıştım. Hele NTV yıllarım hiç bir şeyle karşılaştırılamayacak kadar değerli. Uzaktan hayranlıkla izlediğim insanlarla yan yana, sırt sırta çalışmanın tadı, verdiği mutluluk, gurur ve onur bana hayatımın sonuna kadar yeter.
İşte o değerli ve sevimli karakterlerden biri Güntekin Onay. Onu
her ne kadar 10 yıldır tanıyor olsam da son 5 yılımız eşi Serra’nın
da en yakın arkadaşlarımdan biri olması sayesinde daha da yakın
daha da sıcak geçti.
Ondan çok şey öğrendim hâlâ da öğrenmeye devam ediyorum çünkü öyle
çok şey biliyor ki kafa bazen almıyor! O kadar çok konu hakkında
haklı çıkıyor ki, bazen “Artık yeter” diyor insan. Derbi öncesinde
de aynı psikoloji içinde kendisiyle konuşurken “Baska şeyler de
sorsak ve bir söyleşi haline getirsek, siz de onu biraz daha
tanısanız iyi olur mu acaba” dedim.
Buyrun Güntekin Onay’ı takdimimdir efendim.
Rahmetli baban Gündüz Tekin Onay çok değerli bir futbol
adamıydı. Senin hayatın da onun yüzünden futbol dünyasının arasında
geçti. Çok yetenekli olduğunu da biliyorum, neden futbolcu
olmadın?
Babam ile birlikte 4-5 yaşımdan itibaren antrenman sahaları,
kamplar, maçlar, stadyumlarda büyüdüm hemen hemen. Tabii ki futbol
da oynadım ancak 12 yaşımda Işık Lisesi’ne girdim ve yatılıydım.
Futbol oynamak da yasaktı. Yıllarca doğru düzgün zaman ve fırsat
bulamadım. Tam gelişeceğiniz yıllar ve futbolcu olma şansım olmadı
tabii... Ben de basketbola başladım...
Futbolcu olamayınca teknik adamlık da olabilirdi ama sen
yorumculuğu seçtin. Nasıl oldu bu geçiş?
Bu işin çekirdeğinden başladım. Geride kalan 19 yılda muhabirlik,
kameramanlık, editörlük, dış haberler, dış alımlar, montaj dahil
her şeyi yaptım. Geçen yıllar ve birlikte çalıştığın yöneticilerin
seni bir noktaya getiriyor, en iyi yaptığın işe yönleniyorsun
otomatikman.
Yorumculuk derken bu işin Türkiye’de çok sığ yorumlar eşliğinde
yapıldığına katılıyor musun? Sadece Türkiye’den hareketle olayların
değerlendirildiğine? Ya da neler düşünüyorsun, Türk basını ve
televizyondaki yorumcuların futbolu yorumlayış şekline dair?
Gözlemlerin vardır elbette.
Futbol hayat gibi. Çok adil değil. Hak ettiğini alamıyorsun bazen.
Sürprizlere açık ve her an her şey olabiliyor. Bir simitçi bir
profesörden fazla bilebiliyor. Abartılacak bir analitik düşünce
yapısı, rasyonel düşünce falan istemiyor... Ancak ben 35 senedir
içindeyim, dünyada gitmediğim stat, izlemediğim organizasyon yok.
Haftada 10-15 canlı maç seyrediyorum özetler hariç. Saatlerce dünya
basınını okuyorum. Hâlâ bilmiyorum. Bilen görmedim. İşin ilginç
tarafı bilmeyen de görmedim.
Bizde empati sıfır... Kariyere ve emeğe saygı sıfır. Yorumlar da maalesef kişisel ilişkiler, tutulan takım, maç skoru ve yerli-yabancı ayrımı ekseninde yapılıyor. Hiddink’inden Rijkaard’ına, Schuster’inden Del Bosque’sine, Aragones’inden Zico’suna, Lucescu’suna, Daum’una bir tane iyi teknik adam gelmez mi kardeşim bu ülkeye? Hepsi mi kötü? Biri de mi anlamaz? Hakarete varan eleştirilerin nedeni, bunu söylemek istemezdim ama ne yazık ki ‘aşağılık kompleksinin dışa vurumu.’ Ya adam git bir dünya kupasına orada gir bir medya merkezine, bak bakalım seni kim tanıyor? Bu adamları kim tanıyor...
Biraz da internetin gelişimiyle eli her klavye tutanın ‘kanaat
önderiymişçesine’ her alanda yorumlar yapmasının da etkisi var
mı?
Herkes fikrini beyan etmekte özgür tabii. Fikirlerin altı dolu mu,
boş mu? Fikirler tutarlı mı? Değil mi? Yapan yapsın. Önüne
geçemezsin. Çağın gereği biraz da bu.
Televizyonda program yapan insanlar -özellikle spor programları
yapanlar- taraftarlarla hep karşı karşıya geliyorlar. Twitter’la
birlikte de artık izleyiciyle içli dışlı bir hale geldiniz. Zaman
zaman hepimizin ağzı bundan yanıyor. Bu konuda düşünceni merak
ediyorum, gerçekten de bizim taraftar gibi davranma lüksümüz yok
mu? İnsanların kendi aralarında konuştuklarını biz ekran dışında da
olsa hiç söyleyemez miyiz? Hayatımızı hep ekrandaki takım elbiseli,
ceketli halimizle mi yaşamalıyız?
Güzel bir konu. Ben çok doğal bir insanım ve senin gibi bu durumdan
şikâyetçiyim. Ekrandaki benden tarz olarak farklı bir insanım. Ama
işimizin de belli sınırları var, sorumlulukları var. Suiistimale
çok açık bir konumdayız. O yüzden kendi aramızda konuştuklarımızı
söyleyemeyiz.
Bu akşam Sami Yen’de son derbi oynanacak. Gönlündeki
‘Siyah-Beyaz’ı bir kenara bırakarak derbiye dair öngörülerini
paylaşır mısın?
Beşiktaş ilk kez kazanmak zorunda olan bir takıma karşı oynayacak.
Bu avantaj olabilir. İki takımın da zaafları var ancak
birbirlerinin zaaflarından faydalanacak durumda değiller. Beşiktaş
kazanırsa yarışa devam eder. Galatasaray’ı ise hiçbir sonuç
kurtarmaz. Keşke iki takım da tam kadro olsaydı. Çok daha güzel
olurdu.
Yarın gece ‘El Clasico’ var. Kim kazanır, ne düşünüyorsun?
Harika bir futbol gecesi. Barcelo-na’nın ütopik futboluna
bayılıyorum. Mourinho’ya hayranım ve bir Atletico Madrid
taraftarıyım. O yüzden sonuç önemli değil. Futbola doyalım
yeter.
Allen Iverson transferiyle ilgili ne düşünüyorsun?
Türkiye’ye gelmiş en büyük sporcu. En büyük isim. Bu tartışılmaz.
Ancak faydalı olur mu? Beşiktaş’ı hedeflerine taşır mı bu
tartışılır...
Çok spor yapıyorsun, hep böyle disiplinli misin?
Çok spor yapıyorum ama hiç disiplinli değilim! Sporu
seviyorum...
Bültene ne kadar zamanda hazırlanıyorsun? Veya ‘Yüzde 100
Futbol’a?
En fazla iki dakika! Giyinmek ve makyaj dahil! Ama her günümün en
az 12-15 saati okuyarak, izleyerek, araştırarak, yaşayarak geçiyor.
Hazırlığımı yaşarken yaparım ben.
Playstation’ı en çok hakkını vererek kullanan sensin. En çok
hangi oyunu oynuyorsun? Ne kadar oynuyorsun? Neden?
En çok Call of Duty Modern Warfare 2 oynuyorum. Online,
multiplayer, ortalama her gece 2-3 saat oynarım... Saat 2-5 arası.
Arkadaş listemdeki oynama sürelerine bakınca 50 kişi arasında ilk
30’da yokum. Demek ki çok oynamıyorum.
Türkiye’de iyi futbolcu deyince aklına ilk kim geliyor? Yetenek olarak Sergen ve Rıdvan, kariyer olarak Hakan Şükür, Rüştü, Okan, Emre ve Bülent Korkmaz.
O mu? Bu mu?
Playstation mı? Serra Okumuş Onay mı?
Şaka mı bu?
Pes11 mi? FIFA11 mi?
Tabii ki PES.
Spor mu? Uyumak mı?
Spor.
İbrahim Üzülmez mi? Diego Lugano mu?
İbrahim Üzülmez.
La Gazzetta Dello Sport mu? Marca mı?
La Gazzetta.
Monica Belluci mi? Charlize Theron mu?
İkisi de çok güzel. Monica 46 yaşında olmasına rağmen çok daha
seksi. Charlize ise çok daha iyi oyuncu.
Maradona mı? Pele mi?
Çok açık ara Maradona.