BİRGÜN YAZARI AHMET TULGAR'DAN 'SIRADAN FAŞİZM'E SUÇ DUYURUSU

Muhalif tavrını sadece yazılarında değil, gündelik hayatında da gösteren Birgün gazetesi yazarı Ahmet Tulgar, bugünkü yazısında, kendisini tehdit eden "gündelik faşizm"e suç duyurusunda bulunuyor.

Google Haberlere Abone ol
BİRGÜN YAZARI AHMET TULGAR'DAN 'SIRADAN FAŞİZM'E SUÇ DUYURUSU

Ahmet Tulgar/BİRGÜN


Bir gündelik faşizm manzarası


Böyle adamlarla öyle ya da böyle, bir şekilde bir sorun olur aramızda. Sorun çıkar. Er ya da geç. Eninde sonunda. Ya yaşam tarzımı gözlemlemiştir uzaktan uzağa ya da duymuştur birilerinden. Ya yaptığım iş ya da siyasi görüşümdür kulağına çalınan. Dinlediğim müzik bile yeter bazen. Giyim tarzım olabilir. Öyle adamlarla bir şekilde mesele çıkar aramda.
Ben ise onu çoktan mimlemişimdir. İzliyorumdur. Çaresizliğini, korkaklığını, kötücüllüğünü. Çıkarsıyorumdur yaptıklarını, yapacaklarını, başkalarına yaptıklarını, yapacaklarını, yapabileceklerini tek bir kişiye yaptıklarından. Tek bir kişiye davranışı bile, tek bir kişiye davranışını görmek bile kafi gelmiştir notunu vermeme. Gündelik faşizmin nasıl bir taşıyıcısı olduğunu tesbit etmeme. Orada benim için, benim gibi insanlar için potansiyel bir düşman olduğu bellidir. Biraz ileri gittiğinde, eline fırsat geçtiğinde, hatta şimdiden bütün insanlık için bir düşman.
Şimdi burada onu anlatınca biraz özel bir konuyu bu köşeye almış olacağım bazılarının nezdinde ama değil. Böylelerinin bizimle sorun çıkarmak için fırsat kolladıklarını siz de saptamışsınızdır, en fazla bir dertleşme olacak bu yazacaklarım.
Bu adam ilaç satarak, eczanecilikle servet yapmış biri. Dikkatinizi çekerim, eczacı demiyorum, eczanecilik diyorum. Yani ticarette olabilecek her tür dolap mümkün yaptığı işte. Çünkü bir tür eczaneler çarşısı olan sokağımızdaki eczanelerin çoğunun her nasılsa sahibi o. O olmuştur. Ve çok sayıda gayrimenkulün de bizim sokaktaki. Yani bu küçücük fıçıcık içi dolu sırcık ve elbette paracık adam bir çeşit ağası Şişli'nin göbeğinin. Türkiye Piyasalaştırılmış Sağlık Sistemi'nin, artık bir ticaret sektöründen başka bir şey olmayan bir sağlık sisteminin sayesinde, sonucu olarak ona para kazandırmadan çıkmak mümkün değil kentin büyük hastanelerinden birinin bulunduğu sokağımıza gelip de.
Siz sormasanız da, başkası soracak olursa "Servet düşmanı mısın?" diye, "Evet, düşmanıyım." Ama asıl mesele bu da değil. Beni kızdıran onun zenginliğini normal zenginlik istismarının da ötesinde istismar etmesi. Bütün bir sokağı parasıyla, gösterip de vermeyerek teslim almaya çalışması. Bu adam bizim sokakta oturmamasına rağmen hemen her akşam denetime gelir. Hasta yakınlarının araçlarının, hasta otomobillerinin bile duraklarına park etmesine izin vermeyen, bunu neredeyse bir namus meselesi yapmış, bunun için koluna görevli pazubantı taktıkları bir değnekçi bile istihdam eden taksi şöförlerimiz onun koca arabasına her seferinde yer açarlar. Abartılı jestler, gösterişçi bir işgüzarlıkla. Bir feodal bey edasıyla girer çıkar dükkânlarına her ne halt içinse artık. Sonra kaldırıma çıkar tekrar. Ve onunla birlikte dükkânlarında çalışan ortalama 20 eleman da. Çevirirler etrafını.  Hiç abartmıyorum, o, dükkânlarının tabelalarını, yerdeki paspası, kapıdaki bir levhayı işaret ede ede bir şeyler anlatırken onlara, o 20 adam resmen esas duruşta dinler onu. Sadece kendi elemanları değil, bizim apartmanın görevlisi, köşedeki seyyar satıcı falan da. Bir şey istemiş olmalı ki birbirleriyle yarışır garibanlar, aniden atak yapar üçü beşi bir yere doğru arada bir.
Arabasına doğru harekete geçtiğinde artık, şoförü çoktan koşmuş, kapısını açmış bekler. O arabasına bindiğinde bayağı bir tören kıtası oluşmuştur arabasının yanında. Ve gider. Çeker gider. Defolur.
Manzarayı izleyenlerin kimi güler geçer, kimi söylenir. Ama herkesin göz zevki rahatsız olmuştur sokaktaki.
Şimdi bu 'küçük adam'la, bu despot prototipi, tiran stereotipi ile, bu gündelik faşizm tiplemesi ile niye uğraşıyorum? Çünkü 'küçük adam', 'eczaneler ağası'nın eline bir fırsat geçti ne zamandır kinle baktığı benimle uğraşabilmesi için. Adam bizim apartmanda da elbette dört dairenin sahibi. Apartman yöneticisi değil ama her konu onu yakından ilgilendiriyor. Hele para, parayla ilgili ise bu konu. Ve ben de işte birkaç aydır apartman masraflarını ödeyemedim, ödeyememiş bulundum. Öderim.
Ama adamın eline geçti işte fırsat, geçmiş bir kere. Resmen bütün sokağı kışkırttı, kışkırtıyor bana karşı. Artık bütün sokağın bildiği bu meselede hâlâ benim tarafımda olan kimi komşularımızın anlattığına göre bana şiddet uygulatacağını söylüyormuş. Yesinler. Ama elbette bu yazı da bir çeşit suç duyurusu olarak işlev görecektir. Yani bu aralar birileri apartman girişinde bana saldırırsa, öyle büyük anlatılar, siyasal bağlantılar falan kurmasın kimse. Gündelik faşizm işte.

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin