'Benimki iyi bir insandı ama iyi bir baba değildi'

Asım Can Gündüz’ün oğlu Evrencan Gündüz, Ayşe Arman'ın sorularını yanıtladı.

Google Haberlere Abone ol
'Benimki iyi bir insandı ama iyi bir baba değildi'

Müzisyen Asım Can Gündüz’ün oğlu Evrencan Gündüz, babasını anlattı. “Babamın kendisi çocuktu, baba olacak insan değildi" diyen Evrencan Gündüz, "Herkes dünyaya baba olmak için gelmiyor. Benimki de iyi bir insan ama iyi bir baba değildi. Ağır gelmiş babalık. Annemi ve beni bırakıp ‘Ege’ye giden ilk otobüs hangisi?’ demiş” diye konuştu.



Ayşe ARMAN / HÜRRİYET



Benimki iyi bir insandı ama iyi bir baba değildi



Aynı zamanda meşhur müzisyen Asım Can Gündüz’ün oğlusun...



- Evet. Babam hem vardı hem yoktu hayatımda. Onunla liseye kadar pek görüşmedim. Hep uzaktaydı. Hayatımdaki iki erkek figüründen de farklı şeyler öğrendim. Hep böyle yapboz gibilerdi. Birisinin boşluğunu diğeri kapattı.



Peki baban Asım Can Gündüz’le pek görüşmemenizin nedeni ne?



- Uzakta olması ve İstanbul’a geldiğinde de genellikle vaktinin olmaması. Hep meşguldü. Sırf benim için İstanbul’a geldiği zaman azdır. “Şunu yaparken seni de göreyim dedim” derdi görüştüğümüzde. Bununla da böbürlenirdi. Ama ben üzülürdüm. İnsanın çocuğuna vakit ayırabilmesi için işi bahane etmesi kalp kırıcı.



Liseye kadar ortalıkta olmayan bir baba... İnsan bu durumu nasıl normalize ediyor?



- Çok kolay olmuyor. Ama hayatı da kendime zehir etmek istemedim. Ya “O da bana bir şeyler öğretmek için var. Onu az görsem de bana katacağı şeyler var!” diyecektim ya da trip atıp sürekli suçlayıp baba meselesini çözememiş biri olacaktım. Ben birinci şıkkı tercih ettim.



ANCAK AŞKLA YAPARSIN BENİM GİBİSİNİ



Nedir kabul ettiğin?



- Herkes dünyaya baba olmak için gelmiyor. Benimki de iyi bir insan ama iyi bir baba değil. Ağır gelmiş ona babalık. Yapamamış. Becerememiş. Annemi ve beni bırakıp “Ege’ye giden ilk otobüs hangisi?” demiş. Biliyorum, bir çocuğun babasına şefkat göstermesi saçma, tersi olması lazım aslında ama adam başka türlüsünü bilmiyormuş, yapamamış. Sonradan bana “Gitmeseydim, bu şehirde kalsaydım, ölecektim!” dedi. “Seni daha çok görebilmek için gittim!” dedi. Görmedi o ayrı. Ama ne yaşadığını hiçbir zaman bilemeyiz.



Annenle baban nasıl tanışmış?



- Annem çağrı merkezi gibi bir yerde çalışıyormuş. Belki de sipariş alıyor, bilmiyorum. Babam arıyor. Telefondaki kızın cool tavrı, sesi hoşuna gidiyor.  “Size bir şarkı söyleyeyim” diyor, en neşeli, en enerjik, en Asım Can Gündüz haliyle. Aklınca flört ediyor. O güne kadar hep işe yaramış, kızları tavlamış. Ama annem diyor ki “Kusura bakmayın, şu an çalışıyorum, sizin şarkınızla filan uğraşamam.” Babam da, bu posta koyan kızı merak ediyor, gidip buluyor. Öyle başlıyor ilişkileri.



Bayağı aşk yani...



- Evet evet. Filmlerdeki gibi. Ben de aşk çocuğuyum. Yoksa nasıl böyle bir şey çıkar ortaya? Baksana bana. Delinin tekiyim. Ancak aşkla yaparsın benim gibisini! Ama işte babam hazır değilmiş bir aile kurmaya, baba olmaya, bir çocuğun sorumluluğunu almaya. Film devam edememiş. Ama nasıl iyi kalpli bir adamsa, herkesin babamla bir hikâyesi var ve hep 80’lerde, 90’larda geçiyor. Aktörler, yönetmenler, oyuncular, normal insanlar nasıl güzel şeyler anlatıyorlar. Bu anılar beni onurlandırıyor, gururlandırıyor.



Sence ikinizin ortak bir özelliği var mı?



- Müzik tabii. Ve bence ikimizin de iyileştirme özelliği var. Bir yere girdiği zaman “Güzel günler olsun efendim!” derdi babam. Coşkulu, abartılı ve çok sempatik bir adamdı. Birden girdiği ortama güneş açmış gibi olurdu. Piyango çıkmış gibi gülerlerdi. Ben bir yere girince de öyle oluyor, insanların yüzüne istem dışı bir gülümseme yayılıyor.



Ona kızgın mısın peki?



- Yalan yok, kızgın değil kırgınım. Küçücük çabalar gösterebilseydi keşke. Çok bir şey de istemedim aslında. Bu arada gen denen şey o kadar tuhaf bir şey ki, ben babamın tıpkısının aynısıyım. Duruş muruş aynı.



Küs mü ayrıldınız siz?



- Biraz küstük evet. Baba-oğul, prezervatif reklamında oynamamızı istedi. Ben de istemedim. Kariyerimin başındayım, hoşuma gitmedi teklif. O da sinirlendi. Ama çocuktu benim babam. Reklam hikâyesinden sonra bana bir mesaj attı, “Seni seviyorum oğlum, unut gitsin o reklam hikâyesini. Konuşmayalım artık, boş ver!” dedi. O yüzden küs olarak ayrıldığımızı düşünmek istemiyorum. Ben onu, “Seni seviyorum oğlum” diyen adam olarak hatırlamak istiyorum.



Röportajın devamını okumak için TIKLAYIN


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin