Tuluhan Tekelioğlu’nun hayatının belli kırılma noktaları var: Ekonomi mastırını bırakıp gazeteciliği seçmesi, Paris’te Sipa Press’te çalışması, Hürriyet gazetesinden çıkarılıp televizyonculuğa yoğunlaşması ve son olarak da evliliğini bitirmesi. Bugün Tekelioğlu cebinde iki kitap, belgesel, sayısız yazı ve röportaj, yeni projeler peşinde hesap vermeden ve hesap sormadan kırk yaşının tadını çıkarıyor.
Kuraldışı Dergi için Berin Yavuzlar’a konuşan Tekelioğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:
BASIN SEKTÖRÜ
“Kapasitesi olmadan bir yere gelmiş ve çok desteklenen insanlar var. Bakıyorsun onlara ve diyorsun ki; ‘Şans denilen şey bu ve herhalde onlardan yana.’ Bu kıskanmak değil, uzaktan izleme. Allah allah diyorsun. Neden sen desteklenmedin de onlar desteklendi? Senin neyin eksikti? Bunu sadece anlayamıyorsun.”
“Güzellik bana hiçbir zaman artı olarak dönmedi. Çok kadın kıskançlığı yaşadım. Erkek tacizi de vardır. Sözlü taciz de tacizdir. Slalom yaparak geçiyorsun aralarından, dirençli oluyorsun. Yetiştirdiğim insanlar oldu. En başında onlara sektörün gerçeğini anlatmaya çalıştım: ‘Buna dayanacak yüreğiniz varsa kalın, yoksa şimdiden başka yol çizin kendinize’ dedim. Çünkü her kadının bunu yaşadığını düşünüyorum.”
“Bu sektörde sadece güzelliğiyle var olmayı başarabilen insan görmedim. Uzun süre kalmak için başka şeylere sahip olman lazım. Benim bu meslekte ne bir akrabam var, ne bir hamim var, ne çok yüksek yerlerde arkadaşlarım var. Bundan on yıl sonra, elli yaşında artık güzel bir kadın olmayacağım. Ama beynim fabrika gibi çalışıyor. Yaratıcıyım ve bunu kimse engelleyemez. Dolayısıyla hiç korkum yok.”
“Eşit ücret almadığım için erkekleri kıskanıyorum. Onlardan daha zekiyim pek çok konuda ama baktığım zaman hâlâ sırf erkek oldukları için bizden öndeler. Ama ben Türkiye’deki ilk istikrarlı freelance gazeteciyim. Beni herkes Sabah gazetesi yazarı olarak biliyor ama ben kadrolu değilim. Benim otoriteyle sorunum var ve bu müthiş bir özgürlük. Kimseye eyvallahım yok.”
“Ben hiçbir görüşün içinde olmadım. Hiçbir politik cephede yer almadım. Hümanist ve feministim diyorum ve de gazetecinin mesafeli olması gerektiğini düşünüyorum. Günümüzde öyle değil ama.”
BOŞANMA KARARI
“Bu son bir haykırıştı kocama. Ondan önce de bir kitap yazmıştım, Her Şeye Rağmen İkimiz diye. O ilk haykırıştı. O kitabı okumadı bile. Zaten röportajları da okumuyordu. Sonra 40’ında 40 Kadın’ı yaptım. Bütün o cesur insanları gösterdim ona ama olmadı. Sonunda artık bu kadar yeter diye ben de kararımı aldım.”
“Bu da bir bedel ödemek. Çünkü kendine tanımladığın ve onunla var olduğunu düşündüğün aileni sen dağıtmış oluyorsun aslında. Ben aile odaklı bir kadınım. Aile deyince bütün sular durur. Şimdi bakıyorum, yalnızım. Aileyi kurtarma hevesiyle uzun süre çabaladım ama baktım ki bu benim çabamla olmuyor ve gittikçe ben zarar görüyorum. Bir evlilik içinde yalnızlığı mı tercih edersin, yoksa yalnız olarak mutlu olmayı mı?”
50’SİNDE 50 ERKEK
“Şu anda 50’sinde 50 Erkek
projesi üzerine çalışıyorum. Ellisindeki erkek hâlâ arayışta.
İçindeki çocuk hiçbir zaman ölmüyor. Bunun kendisiyle uzlaşma çağı
olduğunu düşünüyorum. En azından içindeki fırtınaları artık
seslendirebildiği yaş. Ondan önce kimseyle paylaşmıyor, içinde
tutuyor. Kadınlar bunu yapabilse aslında işte gerçek güç bu;
içindeki çocuğu hep orada kılabilmek… Kadınlar öyle değil, çok
çabuk büyüyorlar. Sanki ellisinde her şeyden ellerini eteklerini
çekiyorlar. Oysa ellisindeki erkek otuzundaki bir kızla
evlenebiliyor. Kendisini yirmi beş yaşında görüyor. Ali Taran yaptı
işte. Hakkı olduğunu düşünüyor.”
Röportajın tamamı için: www.kuraldisidergi.com