AYŞE ARMAN: BEYAZIT'TAKİ DAYAK DUBAI'DE BİLE YANKILANDI

Ayşe Arman, "Güzel İstanbul gözümde tütüyor" dediği yazısında 8 Mart'taki Beyazıt Meydanı'ndaki olayların Dubai'de de yankı bulduğunu söyledi.

Google Haberlere Abone ol
AYŞE ARMAN: BEYAZIT'TAKİ DAYAK DUBAI'DE BİLE YANKILANDI

İŞTE AYŞE ARMAN'IN YAZISI


Size bir şey itiraf edeyim mi?

‘İçeride’yken insan kanıksıyor, farkına varamıyor...

Olan biteni ciddiye almıyor.

Ama ‘dışarıda’ durum öyle değil.

Türkiye çok daha farklı görünüyor.

Memleketine dair en ufak bir detay bile, insanı rahatsız ediyor.

*

Aralık sonundan beri yurtdışındayım.

Ne mutlu bana ki, internetten Türk gazetelerini okuyabiliyorum.

Tepemizdeki kocaman anten sayesinde de bütün Türk kanallarını izleyebiliyorum.

Ama...

Ah ahhhhhhhhhhh, ben Türkiye’deyken...

Öyle ana haber-mana haber mi izlerdim?

Hele saate bakıp, ‘Haberler başladı, bana müsaade!’ mi derdim?

Katiyen.

Şimdi...

Hem ülkemin dışındayım hem de anne oldum ya...

Yaşlandım...

‘Ajans’ları kaçırmıyorum.

Ajans dinlemeye gidiyorum lafını da çok havalı buluyorum!

Kendimi memleket meselelerine hiç olmadığı kadar yakın hissediyorum.

Ve affınıza sığınarak biraz ukalalık etmek istiyorum.

*

Benim Dünya Kadınlar Günü Dayağı’ndan haberdar olmam çok normal de...

Hintli taksi şoförü Venkat’a ne oluyor?

Allah’ın Dubai’sinde, Allah’ın Hintli taksi şoförlerinden biri bile bu olayı biliyor.

Nasıl bir çağda yaşadığımızı düşünün artık...

Bu şehirde taksi durağının numarasını çevirip, ‘Adresim şu, acele bir taksi’ demiyorsunuz. Numarayı tuşlayıp telefonu kapatıyorsunuz, taksi, kapınızın önüne geliyor.

Çünkü burada, maşallah her şey dijital.

Adresiniz onların databankında kayıtlı...

Dubai Transport’un numarasını çevir, gerisini merak etme...

*

Taksi geliyor, apar topar biniyorum, adının Venkat olduğunu sonradan öğrendiğim meraklı taksi şoförü küt diye ‘Bir kere de eşinizi götürmüştüm şehre. Siz Türksünüz değil mi?’ diyor.

Belli ki, adam muhabbet etmek istiyor.

‘Evet’ diyorum, ‘Türküm!’

Bilmiş bilmiş, ‘Sizin orada polisin kadını nasıl evire çevire dövdüğünü biliyorum. Hem gazete verdi hem televizyon’ demesin mi?

Desin.

Hoppala!

Ve al başına bela!

Belli ki, Gulf News okuma alışkanlığı olan gazete kurdu bir taksi şoförüne denk gelmişim, benden o gün Birleşik Arap Emirlikleri gazetelerinde de çıkan haber üzerine yorum yapmamı istiyor...

Türkiye, burada sizin zannettiğinizden daha fazla ilgiyle takip ediliyor.

Geçen hafta da Pakistanlı bir taksi şoförüyle Anelka muhabbeti yapmıştım.

*

‘Polisin gözü dönmüştü... Korkunç bir şey!’ diyor.

‘Evet’ diyorum, ‘öyle...’

O zaman fark ediyorum ki, bazen yaptığımız hataları kafadan kabul etmemiz gerekiyor. Kıvırtmanın ‘Başka ülkelerde de oluyor!’ demenin, kendimizi elálemle kıyaslamanın, zeytinyağı gibi su yüzüne çıkmaya çalışmanın kimseye faydası yok.

Ona fırsat vermeden gururla, ‘Ama biliyor musunuz’ diyorum ‘Türk medyası bu olayı ayrıntılı bir şekilde haber yaptı...’

*

Tabii sonradan Başbakanımızın çıkıp ‘Türk medyası, Türk polisini dünyaya ihbar etmiştir!’ dediğini söylemiyorum.

Taksi şoförü Venkat’a ne bundan?

Hem o bizim içişlerimiz!

Zaten Başbakan’ın bu açıklamasına ben fena halde karşı çıkıyorum.

Daha neler!

Tabii ki Türk medyası bunu haber yapacak.

Yani ne istiyorlar?

Haber yapılmasın, kimse Türk polisine dokunmasın, Türk polisi de silahsız insanları dövmeye, tartaklamaya devam etsin, öyle mi?

Hayır efendim, onun yanlış yaptığını yazacaksın, göstereceksin ki, bir daha yapmayacak, yapamayacak...

Yani polis tamamıyla haksız.

Nokta.

Silahsız birine sen nasıl öyle girişirsin?

Üstelik bir kadına?

Ne hakla?

Dahası, sen onu cezalandırmakla yükümlü değilsin ki...

Sen ancak onu gerekli mercilere sevk edersin...

Yargıcın, hakimin karşına çıkarabilirsin...

O kadar.

Valla, beni ‘Ama’yla başlayan cümleler de ilgilendirmiyor, ‘Ama Avrupa ülkelerinde şöyle şöyle oluyor... Onlar bizi ne hakla eleştiriyor?’

Hayır efendim, bu bir savunma değil.

Beni başkaları değil, kendi ülkem ilgilendiriyor.

Ben polisin vatandaşlarını dövmediği ya da dövemediği, tartaklamadığı ya da tartaklayamadığı bir ülkede yaşamak istiyorum...

*

Biliyorum...

‘O zaman Türkiye’ye dönme kardeşim. Otur oturduğun yerde...’ diyeceksiniz.

Ama döneceğim.

Yakında...

Hem de 40’ı çıkmış kızım Alya’yla...

Daha zamanı var...

Ve ne yalan söyleyeyim, İstanbul gözümde tütüyor...

Kapkaççısıyla, hırsızıyla, soğuk havasıyla, orantısız güç kullanımıyla, iyisiyle kötüsüyle, nesi var nesi yoksa....

Her şeyiyle...

Güzel İstanbul gözümde tütüyor...

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin