'ALLAH TÜRK SPİKERLERİNİ KORUDU!'

Yunanistan'daki seçimleri izlemek üzere Atina'da bulunan Mutlu Tönbekici, buradaki gözlemlerini yazdı...

Google Haberlere Abone ol
'ALLAH TÜRK SPİKERLERİNİ KORUDU!'

Mutlu TÖNBEKİCİ/VATAN


Yunan seçimleri: Allah Türk spikerlerini korudu!


Bu satırları, başka hüzünlü bir ülkeden yazıyorum: Yunanistan.

Aslında günlerdir buradayım. Seçimleri izlemek için Atina’ya gelmiştim. Bu arada bilgisayarım bozuldu. Tam düzeldi, seçim gözlemlerimi yazayım derken Türkiye’den acı haber geldi...

Hangi taraf daha hüzünlü bilmiyorum. Biri iflas etmiş; bir sis bulutu içinde, gelecekten tamamen umudunu yitirmiş halde... Binlerce insan (geçen sene iki bin kişi) intihar ediyor, şirketler bir bir batıyor, dükkanlar onar onar kapanıyor. (Sadece hap kadar Midilli’de 35 dükkan kepenk indirmiş)

Öbürü ise dünyanın en uzun iç savaşını yaşıyor; durmadan evlatlarını kaybediyor. Doğusuyla batısı ayrı devirlerde yaşayan, sıkıcı muhafazakâr bir ülke mi olsun doğunun yükselen yıldızı mı olsun karar verememiş tuhaf bir ülke...

Yunanistan genel seçimleri şimdiye kadar gördüğüm en sönük seçimdi herhalde.

Ne bir poster, ne bir bayrak ne yüz metrede bir seçim büroları... Çünkü propaganda yapacak para yok! Sadece PASOK’un 85 milyon avro borcu varmış. Yardım edebilecek işadamlarının da parası yok.

Bildiğiniz gibi seçimi yüzde 30 ile Yeni Demokrasi Partisi kazandı. Ama daha dürüst yorum şu: Seçimleri Angela Merkel kazandı.. Yunan arkadaşlarımın yorumu ise şöyle: “(Kemer sıkma politikalarına uymayacak olan) Syriza Birliği kazansaydı bu cuma batardık, Yeni Demokrasi kazandı demek ki ekimde batacağız...”

Durum bu kadar acıklı görülüyor yani. Hiç bir umut yok. Fakat Yeni Demokrasi Partisi’nin kazanmasının bizim açımızdan faydası: Soyadını söyleyebildiğimiz bir liderleri var. Samaras. İlk ismi de zor değil: Andonis. Türk (ve dünya) spikerlerini Allah korudu yani. Irkçı “Altın Şafak” partisi kazansaydı yanmışlardı! Başkanlarının adı: Nikolaos Mihaloliakos!!!


***


Çanağını kap Atina’ya gel!

Atina’da esnafın yüzü bir nebzecik olsun gülüyorsa geçtiğimiz günlerdeki deli medya trafiği sayesindedir. Yunanistan’ın politikalarına bağlı olarak avronun, dolayısıyla Avrupa Birliği’nin dolayısıyla da dünyanın mali kaderi şekilleneceği için bütün gözler buradaydı. Dünyanın her ülkesinden televizyoncular başkente akın etti. Seçim ne kadar sönük geçtiyse basın o kadar heyecanlıydı.

Kaldığım otel Atina’nın Taksim meydanı olan Sintagma Meydanı’na bakıyor. Bu televizyoncular için bulunmaz bir Hint kumaşı zira parlamento da bu meydanın kıyısında. Parlamentonun karşı tepesinde ise Atina’nın simgesi görkemli Parthenon tapınağı var. Kamerayı pan yaptığın anda hem parlamento hem Parthenon kadraja girebiliyor. Bu yüzden otel, devasa bir basın merkezine döndü. Meydana bakan her odası medyacılar tarafından tutuldu, her balkon da mini birer canlı yayın stüdyosuna döndü. İki gün öncesine kadar her balkonda bir çanak anten, bir kamera, bir spot ve elinde mikrofon tutan dünyanın bir ucundan bir muhabir vardı. Rus, Uruguaylı, Çinli, Alman, Japon, İngiliz, İtalyan benim karşılaştıklarım... Kim bilir daha nerelerden geldiler.. Sadece otel değil. Meydan da öyleydi. “Bu kadar canlı yayını yapacak alt yapı var mıydı Atina’da?” diye soruyorum, yokmuş aslında. Çanak anteni, kamerası, spotu olan herkes Atina’ya çağrılmış. Rodos’tan anten, Patra’dan teknisyen, Girit’ten canlı yayın arabası...

Bu ekipler aynı zamanda otelde kalıyor. Dolayısıyla sadece meydana bakan odalar değil arka odalar da tutulmuş. Sordum 135 odanın 125’i medyacılarınmış. Zaten otelde dolaşırken durumu anlamak mümkün. Odalar ek masalarla ofis durumuna getirilmiş, kapılar ardına kadar açık, koridorlarda yazıişlerinden alışık olduğum bağrış çığırış... Pazar günü bir basın grubuna printer lazım olmuş. Otele sormuşlar. Tamam demiş otel. Bir günlüğüne kiralarız. Ne kadar? 80 Euro!! Gidersin o paraya yenisini alırsın değil mi? Ama pazar günleri Yunanistan ölümüne kapalıdır! Açık tek bir dükkân bulamazsın. Eh o zaman otelci de istemiş “payını”. İstersen kabul etme...

İki yıl önce Atina’ya geldiğimde interneti olmayan kafe çoktu. Ben “var mı?” diye sorunca “niye olsun ki?” dercesine suratıma bakarlardı. Şimdi sırtında bilgisayar, elinde iPhone olan birini görünce “hızlı wi-fi var, buyrun gelin” diyorlar... Fiyatlar da anında yükselmiş.

Ancak dış basın yavaş yavaş gidiyor. Bundan sonra? Allah kerim...

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin