Aslı Aydıntaşbaş/AKŞAM
Gülen cemaatinin Washington ayağı
Son yazımda Hürriyet yazarı Cüneyt Ülsever'in 'ABD, Obama
döneminde, Fethullah Gülen Hareketi ile ittifakını bozup TSK ile
ittifak yapacak' tezine karşı çıkmış, bazı gözlemlerimi aktarırken,
tam tersine Fethullah Gülen Hareketi'nin ABD başkentinde inanılmaz
bir lobi faaliyeti içinde olduğunu yazmıştım.
Cemaatle ilgili herhangi bir konuda kalem oynatırken, tedirgin
oluyorsunuz. Ya ertesi günü cemaat üyelerinin protesto e-mailleri
ya da 'propagandalarını yapıyorsun' diyen ve zaten uzun süre ABD'de
yaşadığım için bana kafadan paranoyak yaklaşan ulusalcıların hedefi
oluyorsunuz. Neyse ki bunlar araştırmacı gazetecilik hevesimi
kırmıyor.
Öncelikle ABD başkentiyle ilgili Türk kamuoyundaki bir yanılsamayı
düzeltmek gerek. Washington, tek ses, yekvücut bir güç odağı değil.
Kongre, Beyaz Saray, Dışişleri, Pentagon, etnik lobiler ve
istihbarat birimleri derken zaman zaman farklı hareket edebilen
(Irak savaşı öncesindeki Pentagon-Dışişleri kavgasını hatırlayın),
özerk davranabilen kurumlardan oluşan karmaşık bir yapı. Karar
verici tek merci yok. Örneğin Dışişleri'nin vetosunu yemiş bir
yabancı siyasetçi bile, Kongre üyelerinin ağzından girip burnundan
çıkıp bir iki ittifak kurarak Washington'da geçer akçe hale
gelebilir.
Gülen cemaati gibi lobiler, think-tank'lerden Kongre'ye her yerde
varlığını gösterir. Bu anlamda 2000'li yıllardan itibaren
Washington'da varlığını hissettirmeye başlayan Gülen Hareketi için,
ABD'deki Musevi ve Rum lobisi örnek olmuştur. Hareket, önce
'dinlerarası diyalog' ve 'hoşgörü' temalarıyla bu lobilerin
faaliyetlerini yakından gözlemlemiş, ardından kendi yapısını
kurmuştur.
Eskiden Washington'da hükümetlerin desteklediği güçlü bir Türkiye
lobisi vardı ve bu lobi, özellikle ikili askeri ilişkilerin
gücüyle, Kongre ve Dışişleri'nde varlık gösterirdi. Şimdilerde ise
Ankara'nın Washington'da çok aktif bir lobi çabası yok; bu görevi
adeta Gülen Hareketi üstlenmiş durumda.
ABD başkentinde para her kapıyı olmasa da birçok kapıyı açar.
Jane's Defense Weekly tarafından toplam gücü 25 milyar dolar olarak
tanımlanan Gülen cemaatinin Washington'daki hızlı yükselişini de
biraz maddi güç, biraz da koordineli organizasyon gücüyle açıklamak
mümkün.
Washington'da cemaati doğrudan temsil eden iki aktif think-tank
var. Rumi Forum ve Hareket'e bağlı işadamlarının kurduğu TUSCON. Bu
iki kurum, yalnız konferans düzenlemekle kalmaz, gün olur Kongre
üyelerinin seçim kampanyalarına maddi yardımda bulunur, gün olur
Kongre'de çalışan ve 'staffer' denilen kadrolu memurları bedava
Türkiye gezisine getirir. TUSCON ve Rumi Forum dışında New York
merkezli New York Cultural Center da zaman zaman bu çabalarda katkı
sağlar.
Bunun dışında Hareket'e doğrudan bağlı olmamakla birlikte Ahmet
Davutoğlu'nun inisiyatifinde gelişen SETA da Washington'da cemaate
uzak değildir. Ayrıca Hareket'in Middle East Institute ve Brookings
gibi önemli düşünce kuruluşlarıyla güçlü organik bağı, Jamestown,
Rand Corporation ile sıcak ilişkileri var. Brookings, Obama
yönetiminin dış politika açısını belirleyen, Demokrat eğilimli
önemli bir kurum. Örneğin Brookings uzmanlarından Phil Gordon,
yakın zaman önce Dışişleri Bakanlığı'nda Avrupa ve Kafkaslar'dan
sorumlu Müsteşar Yardımcısı oldu. Brookings'in Türkiye programı,
hem TÜSİAD hem de Gülen cemaatinin maddi yardımlarıyla faaliyet
gösteriyor. İşin Kongre boyutu cemaatin Washington siyaseti
üzerindeki artan etkisini bir kez daha gözler önüne seriyor. Gülen
Hareketi son birkaç yıldır maddi imkanlarını kullanarak bireysel ve
'PAC' denilen kurumsal bağışlarla ABD Kongresi'nde sesini duyurmaya
başladı. Bunu da ABD'de harekete bağlı sivil toplum örgütleri,
eğitim kurumları ya da bireyler üzerinden tamamen legal bir
platformda yaptı.
Örneğin 2008 seçim sürecinde Hillary Clinton için 'fundraiser'
denilen bağış organizasyonları yaptı. Cemaatin Türk lobisinde başı
çeken isimlerden Florida Temsilciler Meclisi üyesi Robert Wexler'a
toplamda 500 bin dolarlık bağış yaptığı biliniyor. Bu ABD
standarlarında bir Kongre üyesi için muazzam bir bağış. Ayrıca
Wexler dışında New Jersey'den Rush Holt, Gülen okullarının olduğu
Texas, Georgia ve Gülen'in ikamet ettiği Pennsylvania'dan Kongre
üyeleriyle yakın ilişkileri var. Toplamda 20'ye yakın Kongre
üyesinin cemaatle şu ya da bu şekilde irtibatı olduğunu
söyleyebiliriz.
Henüz Texas, Louisiana, New Jersey, Montana, Oregon, New York,
Indiana, Pennsylvania ve birçok eyaletteki eğitim kurumları ve
vakıf okullarına değinemeden yazının sonuna geldik.
Amerikalılar bu durumu 'tehdit' olarak algılar mı? Hayır.
Amerikalılar, meseleye şöyle son derece basit bakar. Kim bu
adamlar? Peki radikaller mi? Güzel, peki Taliban ya da el Kaide'yi
destekliyorlar mı? O zaman ne ala!
Tekrar başa dönüyorum. Amerika'yı biraz anlıyorsam, bu ölçüde
örgütlü ve maddi güç kullanabilen bir lobinin ABD'de silinmesinin
kolay olduğunu düşünmüyorum. Bu tabloda Washington ya da Obama
yönetimi 'cemaate sırtını döndü' demek mümkün mü? Hayır.
Cemaate bağlı kişi ya da kurumlardan Amerika'yı utandıracak fahiş
bir demokrasi ihlali olmadığı sürece bu ilişki böyle gider.